Asu Maro

Asu Maro

amaro@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları

Türkiye sinemasında şimdi dönüp bakınca “Ne kadar cesurmuş” ile “Burası da biraz komikmiş” arasında gidip gelerek ama ısrarla da severek izlediğim pek çok film ‘80’li yıllara denk geliyor. Kadının özgürleşmesinin, kendini ifade etmesinin, kadınlar arası arkadaşlıkların kendine en çok yer bulduğu dönem olmasından diye düşünüyorum. İsimleri bile üstünde. “Ahh Belinda”lar, “Adı Vasfiye”ler, “Dul Bir Kadın”lar, “Kadının Adı Yok”lar ve hemen hemen hepsinde Barış Pirhasan ile Atıf Yılmaz imzası.

Benim gibi “kadınlar arasındaki hikâyeleri anlatan filmleri her zaman ayrı bir sevdiğini” söyleyen sinemacı Metin Akdemir, o dönemin filmlerinden üç tanesindeki kadın karakterler arasındaki ilişkileri ele alan bir belgesel yapmış; “Hayalimdeki Sahneler” adı. “Filmlerdeki bazı imalar bana kadın karakterler arasındaki ilişkinin dostluktan öte olduğunu düşündürür” diyerek yola çıkmış ve akademisyenlerle, eleştirmenlerle ve filmlerin oyuncularıyla konularak bu ihtimallerin izini sürmüş. Sonunda da “Biliyorum ki mutlak bir yere varmayacağım, asıl güzel olan da bu muğlaklık” diyerek her birine kendi hayal ettiği sahneler çekmiş.

Haberin Devamı

Ele aldığı filmler Atıf Yılmaz’ın “Kadının Adı Yok” ve “Dul Bir Kadın”ı ile Yavuz Özkan’ın “İki Kadın”ı. Zamanında videokasetlerden defalarca izlediğim, neredeyse her sahnesini ezbere bildiğim filmler ve onlara yıllar sonra Metin Akdemir’in gözünden dönüp bakmak çok keyifliydi. Son derece parlak bir fikir, Nur Sürer’in, Deniz Türkali’nin, Hale Soygazi’nin, Serap Aksoy’un tanıklıkları, Engin Ertan, Özlem Güçlü ve Umut Tümay Arslan’ın yorumları ile enteresan bir yolculuğa dönüşmüş. Benim için bu senenin en kayda değer keşiflerinden biri oldu.

Daha sonra dönüp Metin Akdemir’in önceki filmleri “Küpeli” ve “Ben Geldim Gidiyorum”u izledim, keşfetmekte geç kaldığım için hayıflandım. Diyarbakır’ın Suriçi’nde uzun yıllar faaliyet gösteren  artık gösteremeyen Küpeli havuzunda geçen bir gün anlatan “Küpeli”yi internette bulup izlemek mümkün, izleyin derim, çok etkileyici. Bu yıl Antalya’da yarışan, İstanbul Film Festivali’nde ise yarışma dışı gösterilen “Hayalimdeki Sahneler” ise 23-25 Aralık arasında İstanbul Modern Sinema’nın çevrimiçi Biz de Varız seçkisinde ücretsiz olarak izlenebilecek.

Haberin Devamı

80’lerin kadın filmlerine hayali sahneler

Çok fazla kadın yönetici

Ara sıra esasen toplumsal cinsiyet eşitliğinden yana olduğunu bildiğim arkadaşlarımla “pozitif ayrımcılığın” günün birinde yaratabileceği tehlikeler üzerine konuşmuşluğumuz vardır. Bana acayip bir bilim kurgu filminden söz ediyormuşuz gibi geldiği için çok ciddiye almayı başaramam. Ha evet, ileride bir gün bu denge sağlanır da bir de terazi diğer kefeden yana aksamaya başlarsa o zaman konuşuruz öyle değil mi?

Derken Paris Belediyesi’ne kesilen cezayı gördüm ve “En azından o filmin çekilmesini hayal edebileceğimiz günlere geliyor muyuz acaba?” dedim. 2013 yılında daha fazla kadının yönetim kademesine yükseltilmesi amacıyla yürürlüğe giren yasaya dayanarak Paris Belediyesi’ne 90 bin Euro ceza kesilmiş. Ve fakat sebep ne? Çok fazla kadının yönetim kademesine getirilmesi.

Haberin Devamı

Paris’in ilk kadın belediye başkanı Anne Hidalgo, 2018’de belediyede üst düzey görevlere 5 erkeğe karşın ‘orantısız şekilde’ 11 kadın yönetici atamış ve böylece devlet dairelerinde kadın - erkek oranlarını belirleyen yasayı ihlal etmiş olmuş. Zira söz konusu yasa yönetim atamalarının yüzde 60’tan fazlasının aynı cinsiyetten olmamasını gerektiriyor.

Hidalgo kararı “saçma, haksız, sorumsuz ve tehlikeli” bulduğunu söylüyor. Ben “Acaba biz de o günleri görebilecek miyiz?” diyorum.