2017 Nisan’ından beri medyada “401 No’lu Oda Cinayeti” diye anılan bir vaka var, rastlamış olmalısınız. Bu gizemli ve ‘iç gıcıklayıcı’ kod isim, çok kabaca özetlersek, Dilek Demir ve Gülşah Mat adlı iki kadının bir otel odasında bir adamı öldürmelerini tanımlamak için kullanılıyor.
Ama sahiden fazla kabaca bir özet oluyor bu, zira meselenin altında bu neredeyse kaçınılmaz sonucu hazırlayan bir süreç var. Mesela, muhtelif kimliklerle neredeyse tek başına bir dolandırıcılık çetesi gibi faaliyet gösteren bir ‘kurban’ var.
Esas adı Cüneyt Pala ve sosyal medya üzerinden seçtiği bazı kadınlara mankenlik ajansı sahibi, fotoğrafçı, menajer kimliklerinden biriyle mesaj atıyor, onlara iş teklifinde bulunuyor, ikna edebildikleriyle buluşuyor, bazısının fotoğraflarını çekip şantaj yapıyor, karşılığında ya para sızdırıyor ya tecavüz ediyor, bazılarını da doğrudan dosya masrafları, Amerika’dan gelecek menajerlerin bilet paraları gibi sebeplerle soyup soğana çeviriyor, ki anaokulu öğretmeni Dilek Demir onlardan biri.
Diyeceksiniz ki ne işi olur anaokulu öğretmeninin menajerle, meğer biz 401 No’lu odanın büyüsüne kapılmış giderken bilmediğimiz bir gerçek varmış; Dilek Demir’in aslında Raperin adıyla ve de “Kürtlerin Sezen Aksu’su” sıfatıyla maruf ses sanatçısı olduğu. Aynı zamanda konservatuvarda okuyor, belli ki kariyerini sanat alanında sürdürmek niyetinde ve karşısına çıkan “Prada’nın reklam yüzü olma” fırsatını da bu yüzden cazip buluyor. Basında iddia edildiği gibi fotoğraf çektirmiyor ama onu gırtlağına kadar borca batıracak birtakım kâğıtlara imza atıyor.
Dolandırıldığını anladığında Cüneyt Pala ya da kendisinin karşısına çıkan kimliğiyle Ermeni asıllı Fransız fotoğrafçı Sarkis Margosyan’ın peşine düşüyor. Başka kurbanları da olduğunu öğreniyor ve bunlardan biriyle, söz konusu kişinin tecavüzüne de uğrayan 22 yaşındaki Gülşah Mat ile birlik olup paralarını almak için bir plan yapıyorlar. Fakat 401 No’lu otel odasındaki plana dahil etmek istedikleri polisler gelmeyince adamla aralarında itiş kakış oluyor, iki kadın kendilerini korumaya çalışırken savurdukları bıçak darbeleriyle Sarkis / Cüneyt’in yaralanmasına neden oluyorlar. Polisi de ambulansı da kendileri çağırıyorlar fakat adamın kan kaybından ölmesine engel olamıyorlar.
Buradan bugüne geliyoruz. Gülşen İşeri Gazete Duvar için Dilek Demir’in kardeşi, akademisyen Fırat İlim ile konuşup olayı anlattırmış. Ortada bir çete tarafından hayatı kaydırılmış bir kadın var, açıkça görüldüğü üzere. Şu an hapishanede ve 12 buçuk yılla yargılanıyor. İşini, gelecek umutlarını, en acısı evladını kaybetmiş durumda. 13 yaşındaki kızı Berfin annesinden uzak kalmaya dayanamayıp intihar etmiş. “Yanında olmazsak Dilek’i de kaybedebiliriz” diyor kardeşi.
“401 No’lu Oda Cinayetinin” sanığı değil, düpedüz mağduru Dilek Demir.
Hesap kitap yapıp adam öldürecek insan polisi, ambulansı çağırır mı? Karşılarında bin bir yüzüyle insanları dolandıran ve de tecavüz eden biri var, bu kısımla neden ilgilenilmiyor? Olayın nefsi müdafaa olduğu açık değil mi? Ve tabii en önemlisi kadın katillerine bol keseden dağıtılan “haksız tahrik”ler, “iyi haller” nerede?