Ünlü şairimiz Necip Fazıl Kısakürek,‘Yedi tepe üstünde zaman bir gergef işler!’ diyerek başladığı dizelerde ‘Ana gibi yâr olmaz İstanbul gibi diyâr’ diyerek tanımlasa da İstanbul’u…İstanbul, kiminin özlemi, kiminin çilesi…
Öyle ki; ‘İstanbul’un taşı toprağı altın’ denilerek göç edilirmiş bu gözde şehrimize bir zamanlar… Sonra bir de bakılmış ki hızla betonlaştırılarak çirkinleştirilip doğası, tarihi-kültürel dokusu ve yaşam anlayışı bozularak koskoca bir köye dönüştürülen İstanbul’un ne taşı altın, ne toprağı. Altı üstü kocaman hayal kırıklığı. Üstüne üstlük devasa bir ayakta kalma mücadelesi var burada. Doğru taktiklerle hareket eden, işini bilen ancak sağ çıkabiliyor bu zorlu mücadeleden… Tıpkı ekrana doluşan dizilerin yayında kalma savaşında olduğu gibi!
İstanbul’u refah ve kazanç kapısı gören insanlar bu modern kapanda çırpınadursun, kurgularımız için de bulunmaz bir nimet olmuş Anadolu’dan İstanbul’a uzanan öyküler. Yeşilçam, ünlü olmak için İstanbul yollarına dökülen ve sonrasında başarıyı veya hüsranı yaşayan gençler üstünden senaryolar üretmeyi pek sevmiş mesela. Keza, İstanbul konaklarındaki zenginlerle, köyden gelenlerin yollarını kesiştirip ortaya çıkan zıtlıklardan dram veya komedi yaratmak da Yeşilçam filmlerinin gözdesi olmuş yıllar boyu. Velhasıl, şarkılardan şiirlere, dillerden düşmeyen İstanbul gerek ismiyle, gerek acılarıyla, gerekse cazibesiyle ilgi odağı olmuş her kesime. Nasıl ki, dizilerimiz de eksik kalmamış İstanbul’dan nemalanma furyasında.
Kimi malikâne ailesiyle onlara hizmet eden ailenin fertleri arasındaki aşk ilişkilerini ‘Bir İstanbul Masalı’ diyerek anlatmış; kimi ‘Yeditepe İstanbul’ ile sergilemiş sıcak bir mahalle öyküsünü.‘İstanbul Sokakları’nda imkânsız aşkı yaşatmaya çalışan ama dokuz bölüm ancak dayanabileni de olmuş… Kandemir ve çetesinin eğlenceli maceralarını ‘Ulan İstanbul’ efelenmesiyle anlatanı da!
İşte bu örnekler ve nicesiyle ekranda varlık bulan İstanbul tutkusuna şimdilerde bir yenisi eklenmek üzere. ‘Yüzleşme’yle reyting savaşında umduğunu bulamayan Kanal D, hikâye yapısının genel çerçevesiyle farklı yapımları akıllara düşüren türden ‘Zalim İstanbul’ demeye hazırlanıyor.
Peki, bu yeni dizi Kanal D’ye yeterli tatmini sağlayabilir mi? Her ne kadar kaliteden bağımsız işleyen reyting olayı, İstanbul’a taşı toprağı altın düşüncesiyle hücum edip hayal kırıklığı yaşayanlar misali, evdeki hesabı ekranda şaşırtıyor olsa da ön bakışla kısaca irdeleyelim bu sorunun cevabını.
‘ZALİM İSTANBUL’ REYTİNG ZALİMLİĞİNE DAYANIR MI?
Çekimleri Antakya’da başlayan ve bir Avşar Film yapımı olan ‘Zalim İstanbul’ ilk etapta Kanal D’nin yaz sezonu öncesi son şansı gibi durmakta. Zira yıllar önce ailesinden koparılarak bambaşka bir yaşama mecbur bırakılmış küçük Ömer’in, ablası bildiği Meryem’le hayata tutunma çabasını konu alan ve 1Nisan’da izleyiciyle buluşacak olan günlük dizi ‘Yaralı Kuşlar’ın dışında hâlihazırda başka bir projesi görünmemekte.
Dolayısıyla ‘Zalim İstanbul’un ekran mücadelesinde yerini belirlemede önemli kriterler olarak gördüğümüz içerik ve sunumunun nasıl olacağı kanal adına ayrıca önem taşımakta. Hal böyleyken yönetmen koltuğunda Cevdet Mercan’ın oturduğu dizinin içeriği izleyici beğenisine uygun gibi görünüyor mu peki? Tanıtımından edindiğimiz izlenimle bu soruyu cevaplandıracak olursak… Senaryosu, Sırma Yanık imzasını taşıyan dizinin ilk tanıtımından görünen manzara bana göre hayli umut verici.
Kırsalda bir ev… Ve camına atılan taşın aile fotoğrafına değmesiyle dertli duruşundan sıyrılıp ‘Benim bu hayatta üç tane pırlantam var. Ben evlatlarımın yüzüne kara çaldırtmam’ diye kükreyen bir anne… Babasızlık ve yoksullukla büyümenin dışında çevrenin de baskısının izlerini taşıyan çocuklar… Agâh Bey’in hasta oğluna torunlarından birini satacak kadar paragöz olan babaannenin hırsları… Seher-Agâh-Şeniz üçgeninde gelişebilecek duygusal çekişmeler… Havalı zengin çocuklarıyla Antakya’daki fakirlikten Karaçay Köşkü’ne düşen fakir gençlerin ilişkileri… İlaveten Karaçayların ihtişamlı ve renkli görünen yaşamlarının barındırdığı tehlikeli sırlarla mutsuzluklar.
Anlayacağınız Antakya’dan İstanbul’a uzanacak olan dizinin genel hikâyesi özetle Antakya’daki Seher ve çocuklarının, yaşanan gelişmeler sonucu, lojistik sektörünün devlerinden Agâh Karaçay ve ailesiyle İstanbul’da yollarının kesişmesi sürecinde yaşanacaklar üstüne. Dolayısıyla Yeşilçam’dan dizi dünyamıza farklı yapımlarla İstanbul’u malzeme yapanlarda rastladığımız öğeleri kullanarak izleyicinin algısına oynayan bir dizi diyebiliriz ‘Zalim İstanbul’ için!
Öte yandan Fikret Kuşkan, Deniz Uğur, Mine Tugay, Ozan Dolunay, Simay Barlas, Berker Güven, Bahar Şahin, Sera Kutlubey, İdris Nebi Taşkan, Ayşen Sezerel ve Gamze Demirbilek’in yer aldığı yapımda Cevdet Mercan ve Sırma Yanık ikilisinin dizinin içerik ve sunumunda başarıyı getirecek bir yol izleme hususunda ‘Fazilet Hanım ve Kızları’nın izinden gideceklerini de göz önüne alabiliriz. Yani benzer bir aile içi kavgacılık aksiyonu ve ajitasyon tablosu burada da çıkabilir karşımıza… Ki, izleyicinin bu tür işlere ilgi gösterdiği muhakkak. Tabii karakterlerin ve öykünün kendini benimsetmesi kaydıyla.
NETİCEDE; ‘Kimse sınanmadığı günahın masumu değildir’ diyerek yola çıkan ‘Zalim İstanbul’, çatışmacı kadın kartını ilk elden masaya sürerek, yine bir Sırma Yanık ve Avşar Film işi olan ‘Fazilet Hanım ve Kızları’nı aratmayacak tatta, kavgacılığı ve aşkı harmanlayan bir yol izleyeceğini… Bu yolun eksiklerini de, Mahsun Kırmızıgül imzalı ‘Mucize’ filmindeki Aziz-Mızgin evliliğini hatırlatmaya müsait ısmarlama gelin olayıyla doldurmayı hedefleyen… İlgi uyandırmaya müsait detayları bünyesinde toplamış bir dizi kimliğinde görünmekte ön bakışımızda.
Bu harmandan normal şartlarda rahatlıkla verim elde edilir. Lakin çarşıdaki hesabın şaşması da her daim olası. Hele de sezonun bu zamanında, haftanın her gününün belli yapımlarca parsellendiğini… Ve Perşembe akışında ‘Çok Güzel Hareketler 2’yi veren Kanal D’nin elindeki boş gecenin Pazartesi olduğunu düşünürsek… Bu rahatlıkla başarıya erişme halinin engellere takılma ihtimalini ciddi biçimde değerlendirmek gerektiğini de hatırlatmakta fayda var.
Hak edenin hak ettiğini bulması temennisiyle… Bol şans.
Anibal GÜLEROĞLU