Gelişmek… Yani iyiye giderek değişmek ve ilerlemek… Hayatın en önemli gerçeklerinden. Kim gelişimin gereksizliğini iddia edebilir ki zaten? Zira hem kişisel açıdan ilerlemek hem de globalleşen dünyanın gidişatında başkalarından geri kalmamak için klişeleri değiştirip yeni bir tempoyla gelişmek şart. Nitekim ‘Değişim olmadan gelişmek imkansızdır. Zihnini değiştirmeyenler hiçbir şeyi değiştiremezler’ sözüyle bu gerçeği çok net vurgulamış yazar Bernard Shaw.
Keza bu hakikat kurgu dünyası için de geçerli. Hacmi milyar dolarlara varan büyüklükle ifade edilen televizyon sektörünün en önemli unsurlarından olan Türk dizilerinin uluslararası boyut kazandığını düşünürsek… Gelişimin önemi daha netleşmekte. Rutin hikâyelerle, heyecan uyandırmayan karakterlerle yol almakta inat edenlerin, varlık gösterme yarışının çok sert olduğu bu sektörde, istedikleri noktaya gelemeyecekleri aşikâr. Dolayısıyla yaratıcılık barındıran değişimler kurguların başarısında anahtar konumunda diyebiliriz rahatlıkla.
Nasıl ki halihazırda dizi ihracatında ABD’nin ardından gelen ve bir anlamda ülkemizin kültürel gücü pozisyonunda olan dizi sektörümüzde böylesi gelişim rüzgârları esmekte. Hem izleyicinin hem de sektörün yüzünü güldüren bir ilerleme tablosu mevcut. Gerek televizyon kanallarında gerekse dijital platformlarda yer alan yapımlar arasında alışılmışın ötesinde performanslarla farklılık sergileyen işlerin sayısı hızla artmakta. Bu olumlu durumu birkaç fark yaratan yapımla örnekleyecek olursak…
FARK YARATAN DİZİLERDEN ÖRNEKLER
Türk dizilerinin yurt dışındaki varlığı dendiğinde sayısız örnek sıralanabilir bu konuda. 2003’te ‘Deli Yürek’le başlayan dizi ihracatımızın yıldan yıla hız kazandığı da muhakkak. Peki ya işin kalite ve gelişim boyutu?
Burada öncelikle üstünde durulması gereken husus yabancıların dizilerimize hangi kriterlere göre ilgi gösterdikleri olmalı! Hal böyleyken başlarda en önemli etkenin, bizdeki yaşam tarzlarına özgü hikâyeler ve karakterlerle yabancılara farklı atmosferler sunulması olduğunu söyleyebiliriz. Lakin süreç içinde bu farklılıklar kendilerini geliştiremeyip klişelere dönüşünce ortaya konulanların kanıksanması ve içeriklerin değer kaybı kaçınılmazdı. Öyle de oldu. Arz bolluğuna karşın geniş kitlelere hitap ederek akıllarda iz bırakan ve dünya çapında iyiler arasında anılan işler pek çıkamadı maalesef. Dizi ihracatındaki ikinciliğimize rağmen 2021’de BBC’nin yaptığı uluslararası çaptaki değerlendirmede ‘En iyi 100 dizi’ arasına giremedik mesela.
Ancak son zamanlarda ortaya çıkartılan başarılı işler sayesinde bu tablo değişecek gibi duruyor. Nasıl ki izleyici kitlesi yüksek örnekler de bunun ispatı…
‘YARGI’ Özgünlüğüyle Gelişim Yarattı
Senaryosu, usta kalem Sema Ergenekon’a ait olan ‘Yargı’ yüz güldüren gelişim örneklerinin başında gelmekte. Bana göre sezonun en iyi yeni yapımı olan ‘Yargı’, psikolojik gerilimi hukuk ve polisiyeyle harmanlarken olayın mantık ve gerçekçilik yönünü de ihmal etmeden varlık gösteren bir yapım konumunda.
Oyuncu performanslarıyla başarısını perçinleyen dizi, yabancı benzerleriyle rahatlıkla boy ölçüşecek kapasitede. Dahası uyarlama değil de tamamen özgün bir içeriğe sahip olması onun gücüne güç katan önemli bir detay. Hal böyleyken kısa sürede pek çok ödül alan ve yurtdışı izleyicisini de kendine bağlaması kuvvetle muhtemel olan AY Yapım imzalı ‘Yargı’nın tempo düşürmeden ve iç baymadan yarattığı içerik gelişimini övgüyle alkışlamamak imkânsız.
‘KULÜP’ Dönemsel Bir Gelişim
Tarihin aynası olmaya yeltenen dönem içeriklerini yaratmak zor iştir. Zira hem anlatılan dönemin gerçek olaylarını objektif biçimde dillendirmek hem de o olayların yarattığı duygusal yansımaları doğallıkla aktarmak kaygılardan arınmış gelişimci bakış açısı gerektirir. ‘Kulüp’ bunu büyük ölçüde başaranlardan!
Bu açıdan dizinin niteliklerini irdelediğimizde… Siyasal atmosferden kültürel yapıya, mekânlardan karakterlere gerçekçi bir duruş sergileme hedefini hissettiren ve anlatım dilindeki cesaretle de bu özelliğini destekleyen ‘Kulüp’ dizisinin orijinalliği öne çıkmakta… Ki, izleyici de bu öne çıkışın hakkını hemen verdi zaten.
O3 Medya yapımı dizi Matilda’nın hikâyesi üstünden bir dönemin acılarına ve renkliliğine ayna tutarken aynı zamanda yarattığı gelişimci çizgiyle yurtdışında da popüler oldu. Tarihe yaklaşımıyla farkını ortaya koyan ‘Kulüp’, The Hollywood Reporter’ın uluslararası dizi listesine girerek sektörümüzün gelişimci çizgideki ilerleyişinin ne denli isabetli olduğunu perçinledi. Çok yönlü dönemsel acıları ve toplumsal hareketleri ‘Kulüp’ çatısı altında toplayan hikâye daha detaylı ve geniş çaplı anlatılabilir miydi? O da başka bir konu… Yine de tebrikler.
‘‘PERA PALAS’TA GECE YARISI’’ Zamanda Yolculuk Gelişimi
Dizi sektörümüzde zamanda yolculuk üstünden geliştirilen konular nadirdir. TRT’nin sevilen işlerinden olan ‘Tozkoparan İskender’ gibi yapımlar vardır ama bunların içerik gelişimindeki etkileri ve kitlelere hitap gücü ciddi boyutlara ulaşamamıştır ne yazık ki!
Bundan dolayı zamanda yolculuğu tarihi kişilikler ve olaylarla birleştirerek ele almayı hedeflerken işin fantastik yönünü ihmal etmemeye çalışan ‘‘Pera Palas’ta Gece Yarısı’’ dizisi daha dikkat çekici bir hale geliyor ister istemez.
Bu türde yerli yapım olarak henüz çok yeni olunmasına karşın yabana atılmaması gereken ve pek çok yabancı işten daha iyi performansa sahip olan bir dizi konumunda. Keza Top 10 listesinde ilk sıraya yükselmeyi başaran yapım, bizde bazı eleştirilere maruz kalsa dahi 25 ülkede ‘En çok izlenen dizi’ olarak başarısını kanıtladı. Hollywood Insider’da övgüyle bahsedilmiş olması da klişe içeriklerle bir yere varılamayacağını fark eden sektörümüzdeki gelişimci ruhu cesaretlendiren güzel bir motivasyon. Devamı daha güçlü yaratıcılıklarla gelir umarım.
SONUÇTA; Dizi sektörümüzdeki değişim-gelişim durumu göz ardı edilemeyecek bir gerçeğe dönüşmüş halde. Kuşkusuz bu olumlu gelişimde dijital platformların sunduğu çeşni bolluğundan doğan rekabetçiliğin yarattığı motivasyonun payı da büyük. Dahası dış piyasalarda elini iyice güçlendirmek isteyenler de yerli yapımların içeriklerini gelişime tabi tutma yolundalar.
Gerekçesi her ne olursa olsun dizi sektörümüz gelişimin gücünü fark etmiş gibi duruyor halihazırda. Zira rutinlikten vazgeçmeyip abartılardan medet umanlar yollarında yürümeyi sürdürseler bile popüler-yenilikçi temalarla karşımıza çıkanlar günden güne artmakta.
Anlayacağınız gerek içerik gerek teknik gerekse oyunculuk yönünden rutin işlere kıyasla çok yol alan dizi sektörümüz gelişime odaklı. Reklam getirisinden pay kapmanın ve pazar rekabetçiliğinin giderek daha zorlu hale geldiği gerçeğinde varlık gösterebilmek için böylesi yüz güldüren gelişim de şart zaten.
Bu noktada son söz televizyon programlarına da imza atan psikolog-yazar Prof. Üstün Dökmen’den gelsin... ‘Var olabilmek için gelişmek zorundasınız ve geliştikçe daha etkili var olabilirsiniz’!
Anibal GÜLEROĞLU
guleranibal@yahoo.com
www.twitter.com/guleranibal