Gündemde pek çok sorun varken aşkla meşkle uğraşacak halimiz yok, diyorsanız çok yanılıyorsunuz. Niye mi? Cümle savaşların, huzursuzlukların baş sebebi aşkı, sevgiyi ve dolayısıyla hoşgörüyü bir yana atıp bencilleşen toplumlar da ondan. Toplumların temeli aile olduğuna göre mantığın sesi, aile içinde eşlerin sevgi ve paylaşımının öncelikli gerekliliğini fısıldamakta. Bu durumda ‘Aşk Yeniden’ demek kaçınılmaz oluyor.
Dahası; dizilerin, ‘bir erkeğe iki kadın’ felsefesiyle gelişen yapmacık aşklarından yakınıyorsanız… Reklam kokan magazinsel aşkların gündemi işgalinden bıktıysanız… Taht kaygısıyla yaşanan Harem halvetlerini izlemekten, kadın-erkek ilişkisindeki gerçekçi sıcaklığı kaçırdıysanız da sorun değil. İşte size hakiki anlamda birlikteliklerin nasıl sürdürüleceğinin, aşkın nasıl yeşertileceğinin keyifli bir yansıması…
Aynı evde iki kişilik yalnızlık yaşamamak için fedakârlıklarla sevgiyi diriltmek gerektiğini anlatan; Türkçeleştirilmiş ismiyle Türkan Şoray-Cihan Ünal ikilisinin herkesi aşka davet eden filmini anımsatan ‘Aşk Yeniden/Hope Springs’ tüm dertlerin ilacı gibi… Umut aşılayan bir yapım!
Her gün alarmın sesiyle sabahın yedisinde kalkış… Gözler gazeteye dikili, aynı menüyle yapılan kahvaltı… Ve çantayı kapıp, mutfaktaki kadına kuru bir ‘Hoşça kal’ diyerek işe koşturmaca. Gelecek kaygısıyla maddiyatı öne çıkartan ve ‘Karımı aldatmıyorum ya daha ne ister’ düşüncesiyle olaya yaklaşan erkeğe karşı, evdeki düzenin saat gibi işlemesini sağlayan, kocanın şartlarına itirazsız uyan ve bu süreçte kadınlığını unutan bir kadın…
31. evlilik yıldönümünde kendi golf maçı keyfi için karısına kablolu yayın hediye eden ve sırt rahatsızlığı bahanesiyle yatakları-odaları ayıran Arnold konuşmaktan, dokunmaktan kaçınan bir koca. Kay ise kocasını her şeye rağmen seven ve paylaşım ortamı yaratmak için çabalayan, özel günlerde ev eşyası hediye edilmesinden usanmış bir kadın. Süslenip kocasının koynuna girmeye çalışsa da nafile… Son çaresi, kendi birikimleriyle ücretini ödediği bir haftalık yoğunlaştırılmış evlilik terapisi. Sadece bedeli ödendi diye bu terapiye katılıyor gibi görünen koca ile evliliklerinin kaderini değiştirmeye kararlı kadın için bu terapi nasıl bir sonuç verir?
***
David Frankel, dıştan mükemmel görünen dünyaların iç analizine girişmekte oldukça başarılı. Burada da, ‘Bazı çiftler hiç evlenmemeli’ demeyi ihmal etmeden, evliliklerin içyapısını irdelemeyi ve umut ışığına sahip olanların kurtulma formülleri üstünde ısrarcı bir dille durmayı hedeflemiş. Özellikle cinsel yaşama yönelik seanslardaki üslup dikkat çekici!
‘İletişimin başlıca yolu, dokunmak ve konuşmaktır’ diyen ana temayla yola çıkan ‘Aşk Yeniden’, evliliklerin ‘evlilik cüzdanı’ ve ‘fatura ödemesi’nden ibaret olmadığını gayet ince bir dille anlatarak gerektiğinde üçüncü kişilerden yardım alınmasını gündeme getirmekte.
Meryl Streep ve Tommy Lee Jones’un başarılı oyunculuğunda kimi zaman güldüren, kimi zaman da düşündüren film, ikilinin performansı sayesinde müthiş bir ivme kazanmış. Komedi filmlerinde başarıyı yakalayan Steve Carell, burada terapist konumunda ağırbaşlı bir profil çizmekle yükümlü. Ancak yine de yüzündeki mimikleriyle, hatta daha ötesi hiç kalkmadığı sandalyesindeki duruşuyla bile ortama espri katıyor.
Monotonlaşmanın kökünde, sevişme eksikliğinin yattığına ışık tutan ‘Aşk Yeniden’, aradaki sevgiye güvenen insanların duyguları, fantezileri paylaşmaktan kaçınmalarına ve çoluk çocuğa karıştıktan sonra hayatın yoğun temposuna kapılıp eşlere eski gözle bakmama hatasına değiniyor. Çiftlerin yanlışını da, komedi tadında seksi bir dille tasvir ediyor. Bu noktada, özellikle Kay’in market alışverişi ve tuvaletteki muz olayı mükemmel bir espri!
Ev ödevi olarak yan yana yatılan gecenin sabahında, kocasının kolunu üstünde gören Kay’in yüzündeki o kocaman gülümseme filmin tüm çabasının özeti konumunda… Sevgiyle kurulan bir evlilikte, güven veren yakınlaşmadan ve duyguları anlayabilecek bir erkekten daha güzel ne olabilir ki, dedirten bu sahne çoğu kadına zorunluluklardan dolayı ötelediği hislerini hatırlatacaktır.
***
Yıllarca biriken ölü dokuyu atmak kolay olmasa da… Evliliklerin monotonlaşmaktan ibaret kötü kaderinin değişmeyeceği inancı, çoğu kişinin beynine yer etse de… Her şeye karşın en azından denemek gerektiğini ortaya koyan ‘Aşk Yeniden’, ilişkiyi canlandırmak için verilmesi gereken çabanın heyecanını hissettirmesi açısından başarılı bir çalışma.
Frankel’in yapımında, aşk konusunda öyle yaş-baş sınırlaması da yok! Zaten filmin en hoşuma giden ve doğal duran yanı; aşkı yaşamak, sevişmek ve duyguların romantizmini tatmak hangi yaşta olursa olsun insanın hakkıdır, felsefesini yansıtması.
Hani toplumumuzdaki gibi, ‘Bizden artık geçti’ boş vermişliğiyle taban tabana zıt bir bakış! Bizdeki yaklaşıma ters düşen bir başka özelliği de, erkeğin karısına uyum göstermeye uğraşması. ‘Seven erkek bunu yapar’ düşüncesini doğrulayan bu atmosfer kadını döven, boşandıktan sonra bile öldüren kocalarla aynı fikir yapısındaki erkekler için bir şey ifade etmeyecek olsa da izlemesi bile güzel.
Ruhları sevgisizlikle yoğrulup şiddete odaklanan ve aileden başlayıp topluma yayılan terör havasını estiren böyleleri dışında, herkesin kendi yaşamından bir parça bulacağı ‘Aşk Yeniden’, erkeklere olduğu kadar kadınlara da hatalarını gösteren keyifli bir hayat dersi!
Anibal GÜLEROĞLU