Ekranlar için kullanılan ‘yaz sezonu’ sürecine oldum olası takılmışımdır. Ne demek ‘yaz sezonu’? Ne farkı var normal sezondan? Diziyse, dizi… Yarışmaysa, yarışma… Haberler zaten demirbaş. Öyleyse nedir bu ‘yaz sezonu’ ruhunun özelliği?
Kimine göre yaz sezonu, eğlenceyi gerektirir… Sanki kışın eğlenilmiyormuş gibi! Kimine göreyse ekrandaki dişe dokunur yapımların tatili demektir… Ki, işte ‘yaz sezonu’ ruhunu asıl ortaya çıkartan da ekranda belli bir doyuma ulaşmış yapımların ekibine nefes alma süreci yaratan ve yeni yapımların kendini göstermesine fırsat tanıyan bu tatil durumudur.
Yeni sezonun uzun soluklu temposunda ve yüksek meblağlı piyasasında yer alamayan ürünler, daha kanaatkâr davranıp yazın ortaya çıkarlar. Yani bu sürecin baş özelliği, kışın ekrana gelen ‘ana’ yapımların yerini, varlık ispatı için varını yoğunu ortaya döken ‘deneme’liklere bırakmış olmasıdır!
***
Denemelik deyince, sakın bunların kalitesiz yapımlar olduğunu kast ettiğimiz sanılmasın. Aksine aralarında yeni sezondakilere taş çıkartan türden olanlar mutlak vardır. Öte yandan ‘denemelik’ şeklinde adlandırdığım bu yapımların işi de daha zordur.
Hani kimsenin desteğine güvenmeden iş arayışında olanların işe başladıklarındaki birkaç aylık süreç vardır ya... Patron beğenirse, şirkete yararlı bulursa elemanın yeri garantilenir. İşte o zaman zarfıyla, yaz sezonunda devreye sokulan yapımların ‘denemelik’ durumu aynıdır. Tuttu, tuttu! Tutamadı, yeni sezonda yer şutu.
O nedenle aslında yaz sezonunda devreye sokulan yapımların kalite algısı yeni sezonda ekrana çıkma ayrıcalığına sahiplere göre daha gelişmiştir. Bunlar hem yükte hafif, pahada ağır olmalıdır. Hem de yaz sıcağında ekran karşısında oturmaktan bunalan ve alternatif arayan izleyicinin gönlünü kazanabilmelidir. İşte bu yüzden yaz dizilerini hafife almak hata olur! Nitekim ‘İşler Güçler’, ‘Ben Bilmem Eşim Bilir’ gibi yapımların ömürlerinin devreye sokuldukları yaz sezonuyla sınırlı kalmaması bunun ispatıdır.
***
Ancak yaz ruhunun eğlenceden ve şıpsevdi aşkların hafifliğinden ibaret olduğu kanısı geçmişten günümüze öylesine yaygındır ki, her kanal dolaba kaldırdığı kışlıkların yerine çok da ciddiye alınmaması gereken ayaküstü yapımları devreye sokuyormuş, fikri izleyicinin aklına iyice yer etmiştir.
Bu nedenle diziler genelinde reytinglerde öyle büyük farklar pek yaşanmaz, yaz ruhuna kapılan izleyicinin yarattığı sıralamalarda atbaşı gidilir. Özellikle de toplam izleyici grubunda. Daha seçici olan A/B izleyicisi ilk bölümden itibaren beğenisini açık ara belli eder zaten.
Dolayısıyla birkaç kez giyilip atılan olmamak için çabalayan denemeliklerin rekabeti de bu yüzden daha yamandır.
‘Yaz ruhu’nun açığa çıkarttığı diğer ayrıntı ise ekranları parselleyen ‘baba’ kadrolardan fırsat bulup bir dizinin ekibine giremeyen oyunculara da rol alma şansı yaratılmasıdır! Yerleşik düzendeki isimlerin mevcudiyetinde yürütülmesi neredeyse kural olan yeni sezonda herhangi bir yapıma girmekte zorlananlar, demirbaşların köşelerine çekildikleri ‘yaz sezonu’nda gün yüzüne çıkabilmenin mutluluğunu yaşarlar. Kısacası, kimileri bu sezonda ‘yaz ruhu’yla tatile giderken kimileri de aynı ruhla çalışabilmenin, para kazanabilmenin doyumunu tadar.
***
Eskimiş yüzlerle dolan ekranların monotonluğunu kıran, ağır tempolu dramaların bezdiriciliğinden kurtaran ve diğerlerinden ayrıştırılmalarını mantığıma sığdıramadığım ‘denemelik’ yaz dizileri işte bu nedenlerden ötürü daha bir ilgiyle izlenmeyi hak ederler. Üstelik ‘yaz ruhu’nun rekabetçiliğinden doğan ve içlerinden birkaçında kesinlikle kendini gösterecek olan heyecanı yakalamak da ayrı bir keyiftir! Dizide olmasa bile herhangi birinin oyuncusunda bu ışık, bu tazelik mutlak açığa çıkacaktır nasılsa.
Ekranların kışa göre daha bir şenlendiği yaz sezonundaki yapımların içinden iyi olanların yeni sezon dinozorlarına kurban verilmemesi umuduyla… Yazlık dizilerin değerlendirmesi, bir başka yazıya…
Anibal GÜLEROĞLU