Lady Gaga’nın İTÜ konseri sırasında bir kez daha ortaya çıkan ‘EDEB YA HU’ yazılı afişlerle birileri, birilerinin yaşam tarzlarına ve beğenilerine müdahale etme tutkusunu, sanki hayatın nice çarpıklıkları düzeltilmiş de tek bu şovlar kalmışçasına, sürdüredursun… Öte yandan RTÜK, yerden göğe haklı bir kararla ‘O Ses Çocuklar’ programının formatını, çocuk gelişimi açısından sakıncalı bulup, 150 bin TL gibi rekor bir cezaya çarptırarak genç beyinlerin hayata özendiriciliklerle başlamalarını teşvik eden zihniyeti engelleyerek benzerlerinin önünü kessin… Bir başka hayat manzarası yansımaya başladı ekran penceresinden… Geçmişte yapılanların hüznü ve bugünün kaygılarıyla sulanan ‘Hayat Ağacı’!
2011’de Terence Malik imzalı, derinlikli karakter analizleri içeren, kimi yerde varoluşla inançları bütünleştirir görünüp birdenbire Tanrı’yı sorgular hale gelen ve ebeveynlerin çocuklarının gelişimi üstündeki etkisini de açığa çıkartıp derin bir felsefeyle hayata bakan ‘Hayat Ağacı/The Tree of Life’ filminden birkaç yıl sonra TRT1 ekranında aynı adla yer bulan dizi, farklı içerikle de olsa yaşamı sorgulayan bir bakışla Karahanlı Ailesi’nin hikâyesini izleyiciye tanıştırdı.
***
Fikret Kuşkan, Kenan Bal, İdil Fırat, Onur Saylak başta olmak üzere dizi kadrosunun hazır bulunduğu gala yemeğiyle start alan Barış Yöş yönetmenliğindeki ‘Hayat Ağacı’, daha önce de belirttiğim gibi acısıyla tatlısıyla bir aile tablosunu aktarırken, hayatta karşılaşılabilecek gerçeklerle ters düşmeden, yaşamın farklı yüzlerini de kurgusal biçimde masaya yatıran bir yapım.
Her gecenin bir sabahı olduğunu hatırlatarak başlayıp gerçek itfaiyecilerin rol aldığı yangından 2 gün öncesine, Eşref Usta’nın kundura atölyesine uzanan ‘Hayat Ağacı’, kunduracılık mesleği ve ıslıklı öyküsüyle ‘Karadayı’yı anımsatırken, gözü yaşlı çocukluk yıllarının intikamcılığını sorunlu damatlığa vardırma olayıyla da ‘Bugünün Saraylısı’ndan çağrışımlar uyandırdı. Zaten bu aralar ekranlardaki çağrışımlar gani gani… Dolayısıyla pek önemi yok.
Diğer yandan bakış açısına farklı yapımların siluetini sığdıran ‘Hayat Ağacı’nın izlenmesi kolay bir örgüsü var. Gencinden yaşlısına, mutlusundan sorunlusuna her tür karaktere sahip bünyesinde pozitif düşüncenin güzel olacağı telkinini veren dizide, kundura atölyesini Eşref Karahanlı’nın elinden alma hevesiyle İzmir’den İstanbul’a taşınan damadın intikam için neden boyunca kızı olana dek beklediğini anlamak şimdilik mümkün olamasa da genel itibariyle olayları anlamlandırmak ve öyküye adapte olmak çok zor değil.
***
Sevgi ve saygı kavramlarını, Murat ile Filiz’in evden taşınma konusunu aile büyükleriyle konuşma hassasiyeti üstünden yansıtan ‘Hayat Ağacı’nda, diğer karakterlerin de hayatla bağdaşır yönleri mevcut. Yaşamın kötü yüzlerini ve sınamacı zorluklarına karşı dimdik ayakta durmak gerektiği gerçeğini aktarma görevlerini yüklenen karakterlerden Arif (Enis Arıkan), övgüye değer bir eğitim geçmişinin, ucuza eleman kapatma derdindeki iş dünyasında sanıldığı kadar önemli olmadığını ortaya koyarken, Tolga Güleç’in canlandırdığı Kenan ve Onur Saylak’ın Cengiz tiplemesi de geçmişin hesaplarından kaçılamayacağını gösteren faktörler olarak kayda değer.
Eşref Usta’nın ve Murat’ın korumacı ve özverili aile babaları sıfatıyla başı çektikleri ‘Hayat Ağacı’ndaki oyunculuğa gelince… Benzer dizilerdeki abartılardan eser yok. Otobüsteki zorlama tartışmacılık ve sınıfta süren devamını saymazsak, Cengiz’in eşya taşıyanlara tekrarlı uyarılarını da görmezden gelirsek kadrosu başarılı olan yapımda genel anlamda öyle itici gelen bir aksaklık da bulunmamakta. Tabii şimdilik!
Neticede; Diziciliğin rutinlerinden olarak her yapımda bulunan saftrik karakter yükünü omuzlayan Samet’in(Çağdaş Tekelioğlu) ağzından laf alıp aylık ciroyu hesapla kendini tanıtan Kenan’ı ve cümle sorunu ilk bölümden devreye sokan ‘Hayat Ağacı’nda, anlaşılan senaryo elini çabuk tutmak istemiş.
Can paresine ayrı bir özen gösteren Eşref Dede torunları ve çocuklarıyla memnun mesut yaşarken, aynı anda patlak vermek için sözleşmişler gibi, bekledikleri pusudan birbiri ardına sorunları çıkartıp hayatın yükünü izleyiciye topluca hissettirmeyi tercih etmiş.
Gerek konusu, gerek oyunculuğu, gerekse çekim özeniyle ilk bölümünde AB’de 20’inci, totalde 24’üncü olmayı kesinlikle hak etmeyen ‘Hayat Ağacı’nın reyting sorununun yükünü hissetmesine gelince… Önceliği reyting olmaması gereken TRT 1 bünyesinde ekrana çıktığını düşünürsek, önceliğin kaliteye verilip sıralamanın probleme dönüşmemesi gerektiği inancındayız.
Yine de kimin ne yapacağı belli olmayan dizi yarışının kanalları sardığı gerçeğinde, ‘Hayat Ağacı’nın arzulanan verimliliği göstermesi için ‘Pozitif düşününce her şey güzel olacaktır’ mantığını tekrarlamakta ve yaşama ‘Hayat Ağacı’ndan bakmanın güzelliğini hatırlatmakta fayda var! Sonrası, ya kısmet…
Anibal GÜLEROĞLU