Anibal Güleroğlu

Anibal Güleroğlu

guleranibal@yahoo.com

Tüm Yazıları

Gücü yeten yetene bir yalan dünyadayız ya… Televizyonun yalan dünyasında bir yerlerde tutunmak da işte o hesap. Kim baskın çıkarsa onun ekran ömrü garanti altında. Gövde gösterisinde çalım atamayanın kaderi de iki dudak arasında.

O gün senin, bu saat benim şamar oğlanına çevrilen ‘Kayıp Şehir’, bırakın yüksek reyting almayı, isterse ağzıyla kuş tutsun nafile…

Dizide Seher ve Daniel’ın aşklarını, kanal yönetiminin senaryoya karışmasıyla sonlandırmak durumunda kalan yönetmen Cevdet Mercan’ın terk-i dizi etmesinin ardından yıldızı yönetimle barışmayan dizi isyankârlığıyla mimlenmiş bir kere!

Haberin Devamı

Amerikan yapımlarından devşirme yeni dizilerine yer açmak ve böylece ekranın en güçlüsü haline gelen Star’ı tahtından etmek isteyen Kanal D’ye de vesile olmuş… 26 bölüm olarak yapılan anlaşmanın uzatılmaması uygun bulunmuş. Diziyi başka kanala satma işi de suya düşünce, 18 Mart’ta ipinin çekilmesi kaçınılmaz olmuş.

Yazık ki ne yazık!

***

Aslına bakarsanız konusu, mantığı, oyunculuğu ve müziğiyle komple eli ayağı düzgün nadir yapımlardan olan ‘Kayıp Şehir’in, iddia edildiği gibi reytingi düşük filan da değil. Bir başka yazımda da belirttiğim gibi toplam izleyici grubunda ‘Yalan Dünya’dan daha yüksek sıralamada. Her durumda ilk 10 içinde. Yani reyting önemseniyorsa topun ağzındaki ilk yapım ‘Kayıp Şehir’ olmamalıydı.

En önemlisi sevenleri bir dolu!

‘Kayıp Şehir’in kaldırılmamasını isteyen takipçilerinden bazıları, başlatılan imza kampanyasından medet ummuş.

Bazıları da ‘Beğeniyle izlediğimiz dizinin kaldırılmaması için sesimizi duyurun’ diyerek tepkilerini satırlara dökmüş.

Kimi dizideki bakış açısının farklılığından övgüyle bahsetmekte, kimi izleyiciye dayatmalarla diğer yapımlara reyting sağlanamayacağından…

Yozlaşmalarıyla yitikleşen bir şehri bundan daha gerçekçi anlatabilecek bir yapım düşünemediğini belirten bir izleyici, ‘Dizi, dağılmış insanların bozuk düzenlerini ballandıra ballandıra göstermiyor ki örnek alınmasından korkulsun’ diyor.

Ekranda daha beterlerinin olduğuna dikkat çeken bir başkası da kanalların kafalarına göre hareket etmesinden, izleyiciyi önemsememesinden dertli.

Haberin Devamı

Hepsi iyi hoş da, kimin umurunda?

Ha, bir de RTÜK’ten çok rütükçü kesilenlerin döktürdüğü cevherler var. Neymiş efendim, iki günlük ilişkiler yaşanması uygun değilmiş… Kardeş, kardeşin kadınına göz koyar mıymış?

Tabi ki, kardeş kardeşin sevgilisine göz koymamalı. İlişkilerde ayran gönüllü olunmamalı. Ama ‘Kayıp Şehir’ bunun tek örneği değil ki günah keçisine çevriliyor. Magazindekiler buna bin basar.

Üstelik sanırsınız ki, çocuk gelin sıralamasında başı çeken biz değiliz… Sanki çocuklarını ‘mal’ gibi satanlar başka toplumun bireyleri… Töreleri, ensestle bütünleştirenler sanki uzaylılar da, ‘Kayıp Şehir’deki Aysel’in İrfan’dan Kadir’e kayışı üstünden ahlakçılık sergileme hakkını kendimizde buluyoruz.

Bırakalım artık bu söylemi. Zira gerçekleri maskelemek için kullanıldığı aşikâr olsa bile çok tehlikeli. İnsanları ‘namus’ kavramıyla kıskaca almaya, beyinleri örümcek ağlarıyla işlevsizleştirmeye çanak tutmak için birebir!

Haberin Devamı

Ne yani, şimdi ‘Kayıp Şehir’ kalkacak da Türkiye’de kadına uygulanan şiddet mi sonlanacak? Kimi erkekler serbest kıyafetli kadınları ‘tacize müsait’ görmeyi bırakacak mı? Kadir’in nişanlısının yaptığı gibi, erkeği tuzağa düşüren ve mutsuz ailelerin temelini atan kadın motifi ortadan kalkacak mı?

Yaşı küçük kızlarını evlendirmek için mahkemeye başvuran ebeveyn müsveddelerinin sayısında her yıl artış yaşandığı sürece bunların hiçbirinin olmayacağı kesin.

***

Gelelim topu senariste atanların haksızlığına…

Senaristi bu gidişattan sorumlu tutmak kesinlikle hata. Çünkü başlangıçta mis gibi akan senaryo, Seher ve Daniel’ın aşklarını ‘sakıncalı’ görüp sonlandırtanların yüzünden bu yola girdi!

Bu aşkın niye sakıncalı görüldüğünü de anlamak mümkün değil. Altında, deri renginden kaynaklanan ‘ırkçılık’ yattığını düşünmek bile istemediğimden bunun sorgusunu vicdanlara bıraksak da, senaristin işi zor!

Her konu mayın tarlası ilan edilir; ona taş atma, buna bulaşma emri verilirse ne yapsın garibim?

Çaresiz o da, senaryoya çatışma katmak, konuyu sürüklemek için Aysel’i Kadir’e âşık etmiş… Olmadı köyden sürpriz bir misafir getirtmiş. Ama yine de ne İsa’ya yaranabilmiş, ne Musa’ya… Ne yapsaydı peki? Yitik hayatların kayıp şehrinde herkesi kuzu kuzu oturtup evcilik mi oynatsaydı?

Maksat, üzüm yemek değil, bağcıyı dövmek olduktan sonra yaranmak ne mümkün?

***

Başta da dediğimiz gibi, karar çoktan verilmiş. Reyting ve ahlakçılık klişe bahane!

İşin Türkçesi; hafta sonlarını götürüsü az, getirisi çok ‘Ben Bilmem Eşim Bilir’e ayıran Kanal’ın safra atması lazımdı. Bunun için de ‘Kayıp Şehir’ ile ‘Umutsuz Ev Kadınları’ndan daha münasip olan yoktu. Reytingi düşük olsa bile ‘Yalan Dünya’yı yollayacak değildi ya… Nitekim her şey beklenildiği gibi gelişti. Sürpriz yok yani.

Boşa dememişler ‘At binenin kılıç kuşananın’ diye!

Desteği olanın at koşturduğu âlemde kolay mı çomak sokmak tepelerde kararlaştırılmış düzene? ‘Yalan Dünya’nın güçlü gerçeklerinde, zayıf olanın işte böyle eline tutuşturuluverir tezkere…

Tepkiler diz boyu olsa ne yazar? Geçmiş ola…

Ancak unutulmasın ki, ‘Kayıp Şehir’ ekrandan kaldırılsa da tüm gerçekleriyle varlığını sürdürmekte hepimizin yalan dünyasında.

Anibal GÜLEROĞLU

www.twitter.com/guleranibal