Cuma geceleri, Ana Haber Bülteni’nin bitiminden ‘Beyaz Show’a, üç saatlik yayın dilimini kendine ayıran ‘Yalan Dünya’, taklittesınır tanımadığını Hollywood’a kanca atarak gösterdi. ‘Kim niye gerçek hayatı izlemek istesin ki sevgilim’ diyen Çağatay’ın sesini kaybetme kâbusunda, eğlenceliğe dönüştürülen Oscar ödüllü ‘The Artist’ filmi malzeme yapıldı… Bu dizi de sessiz ve siyah-beyaz olmuş, diyebilecek birilerinin zaplama(TV’de bilet olmadığından para iadesi söz konusu değil) ihtimaline aldırmadan.
Her ayrıntının düşünüldüğü sahnelerde tek eksik marifetli köpekti! Onun yerine Çağatay’ın kedisi Ebru konulabilirdi ama unutulmuş demek ki. Buna rağmen orijinal ‘Artist’çileri kıskandıracak türden olan canlandırma, asla onaylamadığım taklitte, rakip tanımayan yönümüzü bir kez daha ortaya koydu.
Haksız sahiplenmeyi bir kenara bırakıp gelelim saadete… Öncelikle Cihangir sakinlerine karşı‘iğneli fıçı’ya dönüşen diziyi, sürekli gelişim yaşayan karakterlerinden dolayı kutlamak gerek. Bir işte dikiş tutturamayıp kay kaycı olmaya heveslenen, anasının ‘Coni Dep’i, azman Orçun… ‘The Orange County’ dizisinden çakma da olsa, tıpkı ‘Artist’ gibi başarıyla ekrana taşınan karakter, dizinin en güldüren tipi. Sırrı Süreyya Önder’i taklit ederken, sevgilisi Tülay’la daha çok vakit geçirmek için, feministliğe heveslenen Selahattin… Yoğun sosyal yaşamına karşın yalnızlıktan patlama noktasına gelip Emir tarafından ‘gazı alınan’ Gülistan… Çenesi düşük bir despotken, Rıza’dan vazgeçmemek uğruna, karakterini gözü dışarıda erkek seven ev kızına bağlayan Nurhayat… Ve evlenilecek olmayıp eğlenilecek erkeğe dönüşmeye çalışarak daha çok kapana kısılan kurbanlık damat adayı Rıza…
‘Yalan Dünya’daki her karakter, farklı yerlerden esinlenilse de, öylesine iyi yerleştirilmiş ki üzerlerinde oynamak çok kolay. Tabii, oyuncuların yetenekleri ve birbirleriyle uyumu da buna büyük destek. Ancak şimdilik iyi giden diziye yenilikler getirilmezse, tüm bu özellikler süreç içinde eski çekiciliğini yitirebilir ve dizi hızla çöküşe geçer! Bu noktada göz ardı edilen yeteneklerin kullanılmasında fayda var.
Mesela, ‘Yo… Yoo’cu Çağatay’ı canlandıran Hakan Meriçliler kadar Beyaz’ın da müzikalitesinden yararlanmak gerek. Malum kendisi ‘Beyaz Show’da seslendirdiği güzel parçalarla bu özelliğini sergilemekte… Son icraatını ‘El Yazısı’ ekibini konuk ettiği bölümde izledik. ‘Paradoks’ diyerek Cihangir’e iyice adapte olmaya başlayan Rıza’ya şarkı söyletmek diziye ayrı bir hava katacaktır. Ses konusunda bir diğer yetenek ise iki ayrı karakteri oynayan Olgun Şimşek! Canlı performansına şahit olduğum Şimşek’i Tülay’ın pavyonunda sahneye çıkartma fikri düşünülmeye değer! Nasılsa, mavi terlikleri giyip menajerliğe soyundu… Eline alır sazı, yakar türkülerini… ‘Kapalıçarşı’da olduğu gibi ilgi çekecektir. Öyle ya, lahmacun yemek, ayaklarıyla oynayıp Tülay’a yumulmak nereye kadar iş yapar?
Bunların dışında ‘Yalan Dünya’nın tıkanıklık yaşamaması için Şehmuz Bey ve Servet Hanım’a biraz daha renk katılabilir. Başlarda ilginç gelen Açılay, Zeki Demirkubuz’un adını anmaz olunca silikleşti. Çakma Doktor Bora fazlasıyla işlevsiz. Gizli silahlardan olan Necip Memili’nin değerlendirilmesi gerek. Arada bir, dolgu malzemesi yapılan inşaat ustalığı rolünün geliştirilmesi konu yönünden diziye katkı sağlayacaktır. Taklidin ve iğnelemelerin bir noktadan sonra izleyiciyi tutamayacağı aşikârken, önlemin baştan alınmasında ve atıl yetenek kapasitesinden alabildiğine yararlanmakta fayda var! ‘Yalan Dünya’nın altı sezon ayakta kalmayı başaran ‘Avrupa Yakası’nın yolundan gidebilmesi için de… Yoksa kolay gelen başarının gerçeği bir anda ‘yalan’ olabilir.
Anibal GÜLEROĞLU