‘Eskiye rağbet olsaydı, bit pazarına nur yağardı’ demiş atalarımız ya… İşin doğrusu yenilerin bir şeye benzemediği yerde eskilerin değerini yabana atmamak gerektiği. Öte yandan ‘Gençler ümitleriyle, ihtiyarlar anılarıyla yaşarlar’ diyen Fransız atasözünü de dikkate almak lazım tabii. Zira hangi konuda olursa olsun eskiye takılı kalmadan ileriye bakabilmek önemli.
Bu ikilemde en iyi seçenek, eskilerden ders alıp yaratıcılığı hedeflemek galiba… Yani günahıyla, sevabıyla eskinin yol göstericiliğinde yeni ufuklara açılmak! Gel gör ki, insanların tercihi kolaycılıktan yana. Yeni ufka açılmak için yaratıcılığa yönelmek yerine eskinin mirasını tüketmeyi tercih ediyor.
Nitekim bir dönemin ünlü yapımlarının tekrar tekrar gösterildiği ekranlarda özgün senaryo yaratma zahmetine katlanma ya da reytingde dikiş tutturma riskini göze alamayanlar için anılarda güzel iz bırakan işler hayli revaçta.
‘Mahallenin Muhtarları’, ‘Çocuklar Duymasın’ gibi eskinin sevilen dizilerini güncellenmiş konseptleriyle yeniden çekmeye soyunan kurgu dünyası sanki kurtuluşu eskide arayıp bit pazarına nur yağdırmaya niyetli. Lakin her eskiden medet ummak da bazen istenilen sonucu vermeyebiliyor… Altıncı bölümüyle sezon finali yapıp Eylül ayında yeniden ekranlara döneceği söylenen ‘Türk Malı’nda olduğu gibi! Peki de, söylentiler-yapımcı açıklaması bir yana, nedir, büyük hevesle yeniden ekrana getirilen ‘Türk Malı’nın gerçeği?
‘TÜRK MALI’ BİT PAZARINA NUR YAĞDIRAMADI!
İlk bölümüyle her üç grupta da birinci olarak ekrana dönüş yapan ‘Türk Malı’nın bu parlak sonuca karşın en büyük hatası, geçirdiği dönüşüm oldu! Şafak Sezer ile Mehmet Ali Erbil’i aynı projede buluşturmanın ötesinde iki eski komedi dizisini de tek çatı altında toplayan bir iş sıfatıyla çıktı izleyicinin karşısına. Bu da dizinin anılarını ve içeriğini kökünden etkiledi.
Şöyle ki; İzleyici eski ‘Türk Malı’nı Erman Kuzu tipinden ziyade kendince kelimeler uydurup konuşan ve dizinin yükünü sırtlayan karısı Abiye’den dolayı sevmişti. Onun tembelliği, görgüsüzlüğü, komşusuyla iletişimi, kocasını kıskanması ve pizza düşkünlüğü Erman Kuzu’nun ‘Türk Malı’ konseptini destekler nitelikteydi. Gerçi Abiye’nin Türkçeyi katleden şekilde konuşması ‘olumsuz örnek’ olma adına eleştiriye çokça açıktı... RTÜK’ten çocukların ve gençlerin zihinsel-ahlaki gelişimini zedeleyecek yayın yapıldığı gerekçesiyle uyarı cezası da aldı ama... Binnur Kaya’nın yarattığı komedi tablosu da olmazsa, sürekli kendini tekrarlayan bölümlerle gelen dizi çekilecek gibi değildi. Dahası Abiye ile Erman’ın 20 yıllık evliliklerindeki mutsuzluktan komedi yaratmaya soyunan dizinin 2010 yılının Mart ayında ekrana çıkıp Haziran’daki sezon finalinin ardından başladığı yeni sezonu tamamlamadan 33 bölümle yayınını noktaladığı gerçeği de orta yerde durmaktaydı. Yani eski versiyon ‘Türk Malı’nın da ilk bölümlerin yenilik hevesini geçtikten sonra sanıldığı veya söylendiği kadar büyük ilgi görmediği aşikar!
Öte yandan yeni balya ‘Türk Malı’na baktığımızdaysa eskiyi mumla aratır bir tablo mevcut. Erman Kuzu’yu, ‘Şevkat Yerimdar’daki peştamallı tipten özentiyle banyo halinde karşımıza getiren yapımda tüm dengeler altüst olmuştu. Abiye çocukları da alıp Erman’ı terk etmişti. Abiye’nin boşluğunu doldurmak için getirilen ve Hasibe Eren tarafından canlandırılan çocuk bakıcısı Bakiye tipi alabildiğine özenti ve yapmacık duruyordu. Pizza merakı, komşuları tacizi ve Türkçeyi bozuk kullanmasıyla Abiye olamadığı kesin! Ayrıca hal ve tavırlarının da komediden ziyade iticilik yarattığı net.
Erman kanadında da eskinin enerjisini sunamayan dizide Şafak Sezer çift rolle yükün büyüğünü sırtlanmaya çalışsa da nafile… Otelden atılacak derecede gariban hale düşen Erman’a ikiz kıvamındaki bir kuzen yaratılmıştı ama o da ünlü türkücümüzden hallice bir garip havadaydı. Hele para babası Eymen’in kendisine suikast düzenlemek için tetikçi tutulduğunu öğrenip yerine kuzenini geçirerek kaçması ve Erman’ın bu yolla eski düzenine kapağı atmasının sağlanması tam anlamıyla uydurukçuluktu.
Melodi ile Arda’nın boşluğunu doldurmak için getirilen Selin ile Atom nispeten komik olsalar da modern yeni evli komşu kadrosundan Seval ve Gökhan’ın yerini almaya çalışan Onur ve Deren’in paçasından akıyordu zorlama taklitçilik.
2017 model ‘Türk Malı’nın tek yeniliği Mehmet Ali Erbil ile Nergis Kumbasar’ı buluşturmasıydı ki, burada da bir zamanların ‘Aşkım Aşkım’ özentisi yeniden tekrarlanmaya çalışıldığından hiç ekstra tat yoktu. Sürekli aynı kelimeleri şarkı niyetine mırıldanıp kalça sallayarak ortalıkta dolaşmaktan başka hüneri olmayan hizmetli Valeri’nin peşinde koşan Bahattin ve onu dizginlemeyi görev edinen Şaduman’dan yenilikçi ne macera çıkabilirdi ki zaten! Üstelik Mehmet Ali Erbil’in gerek ‘Çarkıfelek’te gerekse rol aldığı her yapımda hep aynı tarz rolü üstlendiğini düşünürsek… Komedi niyetine işin suyunun çıkartıldığını rahatlıkla söyleyebiliriz.
Karakterlerde tablo bu denli basite indirgenmişken ‘Aşkım Aşkım’ ile ‘Türk Malı’nın harmanından medet umarak yola çıkan yeni balya ‘Türk Malı’nın en acı yönü, içeriğinin de dişe dokunur bir kapasiteye sahip olamayışıydı. Yabancı işlerden esintilerle ve geçmişten özentiyle olayı ayakta tutmaya çalışanlar maalesef ‘ruh’ katmayı unutmuşlardı. Anlayacağınız komediye benzemeyen bir komedi için çırpınılırken mizahın ince ruhu, zorlama gelişimle birlikte ruhlar âlemine gönderilmişti. Yazık.
SONUÇTA; İster reytingi bahane edin… İster ‘Türk Malı’ markasına hakaret görüp işi davalık olmaya bağlayın… İster anlaşma böyleydi, yazın gidip güzün geleceğiz diye açıklamada bulunun… 2017’nin eskilerden medet umma uyanıklığına ayak uydurarak ekrana çıkartılan ‘Türk Malı’nın olayı meydanda.
‘Aile komedisi’ etiketiyle lanse edilse de, bir ailede olmaması gereken tüm olumsuz özellikleri sergileyerek aile komedisi sıfatını hiç hak etmeyen ‘Türk Malı’ bit pazarına nur yağdıramadı! Ne özenti ve yapmacık karakterleriyle… Ne de oradan buradan alıntılarla yaratılan ne derme çatma içeriğiyle uzun ömürlü olmaya müsait bir iş olmadığını da ilk bölümden açıkça belli etti.
Dolayısıyla kim ne derse desin, diziyle ilgili olumsuzluk bu kadar açık seçik görülüyorken yeni sezonda ekranda olacağına pek ihtimal veremiyorum doğrusu. Velev ki bu kadroyla Eylül’de yeniden başlarsa bile, birkaç bölüm sonra kesin finale gideceğine de kuşku yok. Tıpkı ikinci sezonunu tamamlayamadan 2011 Ocağı’nda havlu atan eski ‘Türk Malı’ gibi!
Emeğe saygımız her daim baki ama kolaycılığı fırsatçılığa çevirme sürecinde izleyicinin aklı küçümsenince, emeğin de saygısı sıfırlanıyor neticede. Görelim bakalım, imaj küçültücü bulunan ‘Türk Malı’ konusunda zaman neler getirecek.
Anibal GÜLEROĞLU