Hayatı dört bir açıdan algılamak, doğanın inceliklerini gözlemlemek, bizden çok uzaklardakiler hakkında bilgi edinmek, yaşamın içindeki gizemlere dair aklımızı kurcalayan sorulara cevap bulabilmek belgesel niteliği taşıyan yapımlarla mümkün. Ne yazık ki, kafasını dizilerin kısır döngüsüne gömenler ya da defalarca izlediği filmlere tekrar tekrar bakmaktan bıkmayanlar için ‘belgesel’ olayı ceza yemiş televizyonların yayınladıklarından veya entel dantel geçinenlerin övgü olarak dillendirdiklerinden öteye pek geçmiş değil.
Kısacası; Belgesel kültürü izleyicimiz arasında yeterince yaygınlaşamamış durumda. En azından şimdiye dek bu böyleydi.
Ancak günümüz şartlarında durum yavaş yavaş değişmeye başladı. Birbirlerinin benzeri dizilerin kabak tadı vermesi, belgesellerin kalitesini yükseltip dizi niteliğine bürünür hale gelmesi bu tür yapımların ekrandaki yerini daha sağlamlaştırmasına yol açtı. Buna bir de izleyici bilinci eklenince, sayıları her geçen gün artan belgesellerin ‘Ne izleyelim’ noktasında öne çıkması kaçınılmaz oldu. Dolayısıyla bizim de tavsiye edebileceğimiz belgeseller çoğaldı.
Oscar ödüllü yönetmen Louie Psihoyos’u tekrar karşımıza getiren ‘Racing Extinction’ belgeseli bunlardan biri!
CANLILARI TEHDİT EDEN FAKTÖRLERE BAKIŞ
Louie Psihoyos, ‘Racing Extinction’ belgeselinde aktivistlerden oluşan doğa tutkunu bir grupla birlikte canlıların soyunun tükenme tehlikesini ele alıyor.
Paris’teki zirvede Birleşmiş Milletler’in İklim Değişikliği konusunu görüşmesiyle denk düşen haftada ekranlara çıkan belgeselde, doğada soyu tükenme tehlikesiyle karşı karşıya olan canlıları tehdit eden iki önemli unsuru gözler önüne seriliyor.
Bunlardan ilki uluslararası doğal hayat ticaretinden ve canlıların yaşamını tehlikeye atmak pahasına piyasaya sürülen sahte tıbbi tedaviler ve toniklerden kaynaklanıyor.
İkinci tehditse hepimizin etrafında olan ve çoğu zaman gözümüzden kaçan bir şey! Daha açık ifadeyle... Canlı yaşamıyla uyumlu olmayan karbon emisyonları ve asit oranı yüksek okyanuslar… Ki bu da, iklim değişimlerine devletlerin yönetimlerinin sebep olduğunu savunanların protestosuna sahne olan zirveyle gayet uyumlu bir unsur! Dolayısıyla herkesi ilgilendiren ayrıntılar içermekte.
Anlayacağınız bu belgesel hayatın tam içinden ve her devir geçer akçe olan bir konuya sahip. Bununla beraber bu belgeselin gerçekleşmesi için oldukça zahmet çekildiği de bir gerçek. Zira canlı yaşamını tehdit eden faktörlere sebep olanların, yani daha net ifadeyle petrol ve gaz şirketlerinin görüntü alınmasına izin vermeyecekleri de açık.
Zoru başarmak için yola çıkanların bu yolda her çareyi düşünecekleri malum. Nitekim bu engeli aşmak için belgeselin yapımcısı Louie Psihoyos da, ‘Racing Extinction’ belgeselini yaratırken bizlerin görmemizi istemedikleri bu dünyaları yüksek teknoloji görüntüleme cihazlarıyla görüntülemiş.
Psihoyos aynı zamanda belgeselin ilgi çekiciliğini artırmak için her detayı, sanatsal bir yaklaşımla ele almış. Böylece ‘Racing Extinction’ belgeseli, hem izlenebilirliğini artırmış. Hem de net bir şekilde dikkatimizi gezegenimize çevirmemizi sağlamayı ve hepimizde, gelecek kuşaklara biyolojik çeşitliliğe sahip, sürdürülebilir bir dünya bırakma isteği uyandırmayı hedeflemiş.
Sonuçta; 2 Aralık Çarşamba günü saat 21:30’da tüm dünya ile aynı anda Discovery Channel ekranlarında yer alacak olan ‘Racing Extinction’ belgeseli her açıdan izlenmeyi hak eden bir iş. Dünyanın geleceğine ve canlıların yaşam hakkına ilgi duyanlara tavsiye edilir.
Anibal GÜLEROĞLU