Anibal Güleroğlu

Anibal Güleroğlu

guleranibal@yahoo.com

Tüm Yazıları

İnsanların gelecekteki başarıları üstünde nasıl geçmişte yaptıklarının etkisi varsa, ulusların ilerlemeleri ve yükselerek varlıklarını sürdürmeleri de tarihteki yönetimlerin gücüyle-icraatlarıyla bağlantılı büyük ölçüde. Ulusların başına geçenler kararlı ve sağlam adımlar atarlarsa şayet, kendilerinden sonra gelenlerin de ufkunu genişletmiş olurlar genelde. Bunun için de vizyon sahipliği, büyük adam olma nitelikleri şart. Nitekim ‘Herkes tarih yapabilir ancak sadece büyük bir adam tarih yazabilir’ demiş Oscar Wilde.

Haberin Devamı

Kuşkusuz bu noktada tarih yazan kişilerin büyük adamlığı kadar tarihi aktaranların bakış açısının ve yorumunun da önemli olduğu gerçeğini unutmamak lazım. Zira türlü gerekçelerle tarihi kişilerin gerçeğin ötesinde sunulmaları, maksatlı biçimde kötülenmeleri veya mitleştirilerek gereğinden fazla yüceltilmeleri her daim mümkün.

Nasıl ki, tahttan indirilirken ‘33 sene millet ve devletim için, memleketimin selameti için çalıştım. Elimden geldiği kadar hizmet ettim. Hâkimim Allah ve beni muhakeme edecek de Resulullah’tır. Bu memleketi nasıl buldumsa, öylece teslim ediyorum; hiç kimseye bir karış toprak vermedim. Hizmetimi Cenab-ı Hakkın takdirine bırakıyorum. Ne çare ki, düşmanlarım bütün hizmetlerime kara bir çarşaf çekmek istediler ve muvaffak oldular’ şeklindeki sözleriyle tarihin insan eliyle şekillendirilme ve muhalifler vasıtasıyla karalanmaya çokça müsait bir olgu olduğu hakikatini ortaya koyan Sultan II. Abdülhamid Han dönemi de tarih yelpazesinde bu nitelikte doğru irdelenmesi gerekenlerden.

Anlayacağınız tarihi yaşanmış gerçekleriyle bilmek ve anlamak, en az tarih yazmak kadar önemli bir şey. İşte bu noktada tarihe ışık tutan eserlerin varlığı giriyor devreye. ‘Muhteşem Yüzyıl’ın eleştirilere uğrayan yorumuyla ekranda popülerleşen ve sıkça değindiğimiz tarih dizileri de bu açıdan kayda değer bir unsur görünümünde.

Lakin her tarihi dizinin tatmin edici yapıda olamadığı da muhakkak. Kimi zaman senaryo, tarihi bilinçlendiricilikten uzak işlenebiliyor; kimi zaman da oyunculuk ve yapım yönü yetersiz kalabiliyor. Yani dramaların aksine çalakalem iş üretme, popüler kültüre oynama mantığı tarih dizilerinin başarısında aynı oranda etken değil. Bu açılardan ele aldığımızda TRT 1’in tarih yapımlarının üstünlüğü çıkıyor karşımıza… Ki, her açıdan tarihe ışık tutan bir dizi vasfına sahip ‘Payitaht Abdülhamid’ de bana göre içlerinden en önemli olanı!

Haberin Devamı

Peki, yaz tatilinin ardından 55. bölümüyle ekranda yerini alan dizinin yeni sezon performansı nasıl? Anlatımda ve yapımda herhangi bir olumsuzluk mevcut mu? Gelin birlikte değerlendirelim…

ŞİMDİ ŞAHLANMA VAKTİDİR!

Dünya çapında ünlü yapımlarda yer almış usta oyuncu Kevork Malikyan’ın başarıyla canlandırdığı Parvus Efendi’nin demir parmaklıklar içinde İngiltere’ye postalanması ve onun giderayak kurduğu suikast neticesinde Sultan’ın ve saray efradının yere yığılmasıyla sezon finaline giden ‘Payitaht Abdülhamid’, Osmanlı’yı padişahsız bırakmayı hedefleyen düşmanların amaçlarında başarılı olamadığını göstererek ve ‘Bize vurabilecekleri en büyük darbeyi vurdular. Şimdi şahlanma vaktidir’ diyerek başlattı yeni sezonunu. Yanı sıra Parvus Efendi gibilerini maşa olarak kullanan Rothschild Ailesinin orta karıştırıcılığını da soktu devreye.

Haberin Devamı

Beyoğlu Belediye Başkanı Ahmet Misbah Demircan’ın da katıldığı gecede, kanal yöneticileri, yapımcı ve oyuncularla birlikte gerçekleştirilen galada izlediğim 55. bölümün bana göre en önemli yönü de bu oldu nitekim. Zira geçtiğimiz sezon, reytinglerdeki iniş çıkış bir yana, içerik akışının da kimi zaman hayli ağırlaştığı bir süreç yaşanmıştı. Hal böyleyken dizinin tarihsel aktarımı da, mesajcılığı da izleyici üstünde yeterli etkiyi yaratma özelliğinden kısmen uzaklaşmıştı. Bunu Total grubundaki izleyici oranında da görebiliyorduk zaten.

Ancak Gürkan Uygun, Güven Kıraç, Başak Daşman, Erdem Ergüney ve Alay Cihan’ın katılımıyla oyuncu kadrosunu zenginleştiren dizinin yeni sezon ilk bölümündeki tablosu eskiye kıyasla hayli canlıydı. Padişahın kararlılığı ve öğretici söylemleri Mısır’dan esen istihbaratçı rüzgârıyla ivme kazanmıştı. Hareketli bir sezonun işaretleri verildi kısaca.

Bölüm içinde yaşananlar, kendisine ve devletin varlığına karşı düzenlenen suikasttan dimdik ayakta kalmayı başararak kurtulan Sultan Abdülhamid’in kararlı adımlar atışından, bir ülkenin geleceği için istihbarat olayının öneminin daha net vurgulanacağına… Osmanlı’yı yok etme niyetindeki yabancıların oyunlarından, dünyada kurulmak istenen para imparatorluğunun temellerinin nasıl atıldığına… Ve daha nice günümüz gerçekleriyle bağdaşan konunun, esprili-aksiyonlu bir dille aktarılarak tarihsel bilinç yaratılacağına yönelik bir hava soluttu bize.

Örnek vermek gerekirse… ‘Herkes kendi kazandı zanneder. Ama sonunda hep Rothschildler kazanır’ diyerek 18. yüzyılın sonlarından itibaren dünyanın her yerindeki finans işine el atıp arka plandan ülkelerin dengeleriyle oynar hale gelen Rothschild Ailesinin prensiplerini dillendirirken, günümüzdeki uluslararası para yardımı olaylarının ve ekonomik krizlerin nasıl geliştiğine ışık tutulması, günümüzle bağlantı kurulup tarihten çıkarımlar yapılması adına gayet olumlu bir unsurdu.

Keza Abdülhamid Han’ın Osmanlı’nın yani devletin başsız kalmayacağını vurgulamak için yaptığı söylemin derinliğinin ‘Devlet nizam koyar, milleti yaşatmak için’ cümlesiyle pekiştirilip, siyah-beyaz atların ulaklığındaki görsel coşkuyla devlet olayındaki devamlılığın nasıl sağlanacağı hususunun öyküleştirilmesi de, okumaktan ziyade izlemeyi seven yeni nesilde tarihsel algı yaratmak için mükemmeldi.

Dahası Abdülhamid’in Osmanlı devletindeki varlığına, yapmak istediklerine ve içten-dıştan gelen engellemelere dair canlandırmalar da daha popüler biçimde anlatılmıştı yeni sezonun ilk bölümünde… Ki, Rothschild-Vambery muhabbeti hâlihazırda dünyaya fast food dayatması olarak yayılan ve yerel yemek kültürlerini eziciliğe varan hamburger imparatorluğunun ta o zamanlardan geliştirilen bir proje olduğu layıkıyla vurgulandı. Böylece hamburgerin adını Hamburg’dan almış olduğunu da öğreniverdik topluca. Tabii bir de 'Arnavut ciğeri' detayı vardı ki ilk kez işittim ben de. Teşekkürler.

Nihayetinde Gürkan Uygun’un canlandırdığı ayıboğan Halil Halid’in istihbaratçılığından hayli eğlenceli sahneler çıkacağını gösteren… Mısır’daki Osmanlı varlığının nasıl ihanetlere kurban gittiğini ve bu şekilde Afrika’daki Müslümanların güçlenmesinin önünün kesildiğini anlatan ‘Payitaht Abdülhamid’, İngilizler ve Amerikalıların Osmanlı’nın geleceğiyle nasıl oynadıklarını ince detaylandırılmış diyaloglarla açık seçik ortaya koyarken… Abdülhamid’in neden gözden düşürülmek istendiğini de daha güçlü bir mantıkla hissettirdi, geçmişten günümüze, izleyicisine.

SONUÇTA; Ekrana yeni çıktığı dönemde de işaret ettiğim üzere ‘Payitaht Abdülhamid’, geçmişe dair yargılı bakışların bir yana bırakılarak objektif biçimde izlenmesi gereken bir yapım ve AB’de üçüncülük, Total’de sekizincilikle sezona merhaba diyerek her açıdan tarihe ışık tutan dizi olma niteliğini sürdürmekte. Bunu yaparken de bir devleti idare edenlerin en büyük zenginliğinin halkı tarafından sevilmek olduğunu, dünya malının dünyada kaldığını, insanların sadece malların bekçiliğini yaptığını ve benzeri öğretileri izleyiciye aktarma görevini yürütmekte.

Dolayısıyla Abdülhamid’i doğru anlayıp yorumlamak adına, ‘Şimdi şahlanma vaktidir’ sözüyle adeta geçmişi bugüne adapte eden ve şahlanış için birlik olmanın gerekliliğini saptayan dizideki tarihsel detayları ve evrensel saptamaları topluca kaçırmamak gerek.

Lakin 33 yıllık iktidarında pek çok iç ve dış kumpasın üstesinden gelme mücadelesi veren Abdülhamid’in tüm bu yaptıklarına rağmen hak etmediği biçimde ötelenmesini ortaya koyan… Onun duygusal hassasiyetini ve vatan sevgisini işleyerek Osmanlı tarihinde önemli bir yere sahip olan Sultan’a farklı bir pencereden bakmamızı sağlayan bu yapıma karşı izleyici dengesizliği olduğu da bir gerçek. Sıralamalara baktığımızda Total grubunun AB’ye kıyasla daha az ilgili olduğunu görmekteyiz. Tarihe ilgi babında, üstünde ayrıca düşünülmesi gereken bir husus açıkçası!

Yeni sezonda bol şans dileyerek, rolünün hakkını veren Bülent İnal başta olmak üzere ekibi bir kez daha tebrik ederek ve II. Abdülhamid’den feyiz alarak ‘Tarih değil, hatalar tekerrür eder’ hatırlatmasında bulunarak koyalım noktayı.

Anibal GÜLEROĞLU

www.twitter.com/guleranibal