Farklı kanalların, farklı içerikli iki dizisi; ‘Suskunlar’ ve ‘Uçurum’… Ama bu farklılık tamamen görünürde! Öze indikçe benzerlikler iyice belirginleşiyor ve kaynak noktasında yeni bir akımın doğduğunu fısıldıyor.
‘Sleepers’tan uyarlanarak, çocukken yaptıkları bir hata yüzünden tüm hayatları değişen dört arkadaşın öyküsünü ekrana taşıyan ‘Suskunlar’ın intikamcıları; Ecevit, Bilal, İbrahim ve Zeki… Yetiştikleri yer, Hell’s Kitchen’dan devşirme ‘Kuyudibi’!
‘Bazen arkasında kimin olduğunu bilmediğimiz kapıları çalarız. Bazen de çaldığımız kapı arkasındaki içindir’ diyerek felsefe yapan ‘Uçurum’un intikamcısıysa, can dostunu öldüren altılının peşine düşen Tak Tak Arif… Mekân, yine ‘Kuyudibi’!
Her iki yapımda da kabadayı üretim merkezi olarak seçilen ‘Kuyudibi Mahallesi’ nerede? Arkada Galata Kulesi göründüğüne göre ‘Kuledibi’ şeklinde algılamak mümkün. Özelliği, bıçkın ve serseri üretim merkezi mi olmak? Yapımların gözdesi haline gelmesine bakılırsa, öyle!
‘Kendi adaletini kendin sağla’öğretisinin dikte edildiği ‘Suskunlar’ ve ‘Uçurum’un bir başka ortak noktası, senaryonun gelişmesi için polislerin işlevsiz ‘konu mankeni’ne dönüştürülmesi. Eva, Yaman’ın elinden kurtulup doğrudan polise gitse ya da nezarette polisin kurşunladığı Zeki’yle adliyede öldürülen gazozcu Özcan’ın sicillerine bakılıp ortak nokta bulunsa olaylar şıp diye çözülecek o zaman da senaryoların gelişme imkânı kısıtlanmış olacak. Bunun için çözüm, yangınla geçmişi yok etmek, deyip gelelim her iki dizinin senaristlerine…
Hapishanelerimizdeki kötü muameleyi gösterdiği için antipropaganda olarak algılanıp, yıllarca aforoz edilen ‘Geceyarısı Ekspresi’ne haksızlık yapıldığını açıkça ortaya koyan ‘Suskunlar’ın dayanak noktası; sürekli tekrarlanan anılar. Çocukların hapishane görüntülerinden güç alarak tutunup ufak ufak aşk çatışmasına dönüşme yoluna giren öykünün senaristi, Pınar Bulut. Kariyerindeki dikkat çekici özellik; ‘Ezel’i kaleme alanlardan olması!
Nataşa ismiyle özdeşleşen Doğu Bloku kadınlarının Türkiye gerçeğine odaklanarak başlayan ancak geçmişlerinin yükünü taşıyan erkeklerin öyküsüne dönüşmenin daha verimli olacağında karar kılan ‘Uçurum’un yazarıysa, Kerem Deren. Tıpkı Pınar Bulut gibi o da ‘Ezel’in senaristi.
Şimdi ikisi de, ‘Ezel’in senaryosunun yaratılmasında emek vermişse ne olmuş, diyeceksiniz. Cevap, ‘Suskunlar’ ve ‘Uçurum’un senaryo dilinde! Devrik cümlelerle sergilenen kabadayı söylemleri… Abartılı cümlelerle süslemek adına anlamsızlaştırılan felsefi yaklaşımlar… Tok yürüyüşlü, sert bakışlı, omuzlar geriye göğüs ileriye pozunda gezinen adamlar… Geçmişten gelen acımasızlıkların yarattığı yıkımlar ve gizemlerle bezeli hikâyeler… Kısacası, aynı üslupta konuşup aynı tarz giyinen ve yürüyen karakterler. Kökenleriyse, yine bir devşirme dizi olan ‘Ezel’! Formatlarıyla birbirlerine bu denli benzeşen yapımların bir tek ‘Lale Devri-Yer Gök Aşk’ ikilisinin açtığı yoldan giderek karakter alışverişi yapmaları eksik.
‘Suskunlar’ın ‘Uçurum’la kesişme noktasında açığa çıkan görünüm bu. Ekranlara ‘Ezelvari’ dizi modasının yerleşmeye başladığının kanıtları olan bu yapımların beğeniyle izlendiğini de hesaba kattığımızda, yeni sezonda sayılarının hızla artacağını söylemek yanlış olmasa gerek.
Anibal GÜLEROĞLU