‘Süper Baba’ deyince ne geliyor aklımıza? Kuşkusuz bir dönem ATV ekranında dört sezon yayında kalan ve ekranların sevilen dizilerinden biri olarak hafızalardaki yerini koruyan bir yapım.
1993-1997 yılları arasında Şevket Altuğ, Sümer Tilmaç, Bennu Yıldırımlar, Şevval Sam, Jülide Kural gibi oyuncuların yer aldığı dizi, üç çocuklu bir baba olan Fiko’nun çocuklarıyla çekişmeli ilişkilerini ve bir türlü doğru hedefi tutturamayan, ancak sonunda Elif’le noktalanan aşk hallerini konu almıştı.
‘Bana bir masal anlat baba’ müziğiyle izleyicinin aklında yer eden ve ‘uzun soluklu dizi’ sıfatıyla televizyon tarihimizde yer bulan ‘Süper Baba’nın kısaca değindiğimiz anısı mazide kalırken bu kez bir başka ‘Süper Baba’ çıktı karşımıza. Hem de çok farklı bir içerikte, ‘süper’ çocuk bolluğundaki bir yeniden çevirimle!
ZAHMETSİZ BABALIK FORMÜLÜ
2011 yılında ‘Starbuck/Benim 533 Çocuğum Var’ ismiyle sinemalarda yer alan komedinin, sperm bağışı merakından dolayı ‘Starbuck’ ismindeki ünlü boğaya benzetilen bir adamın başına gelen yüzlerce sürpriz çocuk olayını, gördüğü ilgi üzerine oyuncu değişimiyle yeniden beyazperdeye taşıyan bir film 'Süper Baba'...
‘Babalık’ temasından yola çıkarak komedisini yaratan ‘Süper Baba/Delivery Man’, maddi sıkıntılarla boğuşan bir adamın aniden 533 çocuğu olduğunu öğrenmesiyle geliştirdiği konusunun özünü, ‘sorumluluk’ duygusuna dayandıran bir yapım.
Sevgilisi ve yaşam sorunlarıyla birlikte sıradan bir hayat sürdüren ve yıllar önce sperm bankasına bağışladığı tohumlarının 533 çiçek açtırdığı şokuna maruz kalmanın ardından 142 çocuğun toplanıp babalık davası açmasıyla feleğini şaşıran David’in, ebeveyn bilinci ve aile sorumluluğuyla tanışma aşamalarını mizahla sunan ‘Süper Baba’daki süreç, duygusal çelişkileri de beraberinde getirmekte…
Bir yanda erkeğin sperm dışında var olmalarına ve büyümelerine hiçbir katkıda bulunmadığı çocuklardan dolayı gelişen ‘zahmetsiz babalık’ gerçeğiyle tetiklenen aile dışı sorumsuzluk… Diğer yanda bir erkeğin boyunduruğuna girmeden çocuk sahibi olma isteğiyle sperm bankasına başvuran kadınların dünyaya getirdikleri çocukların, ilerleyen zamanda babalarını öğrenme ihtiyacı hissetmelerinin yaratacağı hukuki, ahlaki ve duygusal zorluk… Ki her iki durum da ‘sperm bankası’nın varlığını sorgulama noktasında buluşmakta!
ÖNEMLİ DETAYLARI ES GEÇİP ‘SÜPER BABA’ OLMAK
Yabancı erkekle evlenen kadınlarımızın veya tam tersi durumların varlığını göz ardı edip ‘Soyu korumak’ kaygısıyla yurtdışından bağışlanan spermle hamile kalmayı yasaklayan hapis cezalı yönetmelik çıkartma garipliğini yaşayan bizler için ‘sperm bankası’ zaten fazla ilerici bir hayal.
Bunun dışında bizdeki bazı ünlülerin de başvurduğu ‘sperm bankası’ olayına modern zihniyetle yaklaştığımızdaysa, kocanın sperm yokluğundan dolayı çocuğu olmayan çiftler için sperm bankasının varlığını bir ‘insani hak’ olarak görmemek imkânsız.
Yani ‘Süper Baba’da komedi niyetine abartılan sperm bağışı kimi insanlar için çocuk sahibi olabilmenin tek anahtarı!
Dolayısıyla kan, organ veya ilik bağışlamak kadar olmasa da sperm bağışlamak da, çocuk doğurmada çaresiz kalanlar nezdinde insani bir vazife konumunda.
Gerçekte hayli ciddi bir sosyal içeriğe sahip olmasına karşın tamamen komedi düzleminde yol alan ‘Süper Baba’da açığa çıkan bu yaşamsallıkların yanı sıra bir diğer sorgulama konusu da, babalığın sadece spermle olup olmadığı…
Hakiki anlamda baba olabilmek için sadece yumurtayı dölleyen spermin sahibi olmak yeterli midir? Yoksa gerçek babalık bir çocuğun büyümesine, eğitimine ve her anlamda gelişimine destek vermek; onunla duygusal paylaşımlarda bulunmakla mı kendini gösterir?
Bunlar sağlıklı aileler yaratabilmek adına önemli sorular!
Ancak gel gör ki, aynı konuyu işleyen 2011 yapımı filmin de yönetmenliğini üstlenen Ken Scott’un yeniden çeviriminde, böylesine yaşamsal ayrıntılara değinme ihtiyacı pek hissedilmemiş.
Vince Vaughn’ın oyunculuğuyla ayakta duran yapımda yegâne hedef, yüzlerce sürpriz çocuğun baskısıyla bunalan bir adamın bencillikten sıyrılıp içine düştüğü garip duruma göre hal çaresi üretme çabası üstünden komedi yaratmak.
Ama aslında sevgilisi Emma’nın hamileliğiyle 534’üncü kez baba olmaya hazırlanan bezgin duruşlu David’in hayata karşı umursamazlığının ardından onun çocuklarını bulma isteğiyle zorlukların üstesinden gelme gayretkeşliğini yansıtarak, zahmetsiz babalıktan ‘Süper Baba’lığa geçiş yapan filmde öyle ciddi anlamda bir komedi de yakalamak mümkün değil.
Sonuçta; ‘Süper Baba’ durumundan dolayı yükü büyük ölçüde David’e bırakan, bunu yaparken de birbirine kenetlenmenin ve gerçek sevginin tüm zorlukların üstesinden gelebileceğinin mesajını fısıldamaya çalışan film, çocuk açısından verimlilik sergilese de içeriğindeki kısırlıkla, ilk çeviriminin gerisinde kalacak şekilde beyazperdede yer almakta.
Yine de, 20 yıl önceki bir tohum yatırımının yıllar sonra yüzlerce genç insan olarak geri döndüğü ‘Süper Baba’, mahkeme aşamaları ve hazıra konulmuş babalık durumundaki kaynaşmaların yarattığı eğlendiricilik de göz önüne alınırsa, bol çocuklu geniş aile meraklıları başta olmak üzere, hoşa gidebilir.
Anibal GÜLEROĞLU