Anibal Güleroğlu

Anibal Güleroğlu

guleranibal@yahoo.com

Tüm Yazıları

Bir yanda kalıplardan medet umarak yerli piyasaya oynamayı sürdürenler… Diğer yanda ufuklarını geniş tutabilmek için kalıpların kırılması gerektiğine inanan dinamik yaklaşımlar… Her geçen gün büyüyen ve yurt dışındaki hedefini de yüksek tutan dizi sektörümüz her iki türden anlayışla yeni yapımlar üretmeyi hız kesmeden sürdürmekte.

Artık yeni sezon algısının tamamen sıfırlandığı gerçeğindeki sektörde yegâne amaç ilgiyi en çok çeken olmak… Herkesin kendine uygun bir dizi bulabileceği yelpazede basit rutinlerin yanı sıra ‘Filinta’, ‘Diriliş’, ‘Şeref Meselesi’ gibi sinema filmlerini aratmayan kalitede, kapsamlı içerikler çıkartabilenler gittikçe çoğalırken dizilerin büyük hedefi, yurt içinden ziyade sınır ötesinden ses getirebilmek… Nasıl ki ‘Serçe Sarayı’ henüz bizde yayına girmeden yurt dışına satıldıysa!

Haberin Devamı

Yerli yapım çizgi filmleri dahi 23 ülkeye satmayı başaran sektörün içine girdiği bu ilerleme sürecine bakıp göğsümüzü gere gere ‘Biz bu işi başardık’ dememiz mümkün görünebilir. Tabii olaya nereden baktığınıza bağlı.

Geçtiğimiz günlerde İstanbul’da gerçekleşen ve 400 milyon kişi tarafından ilgiyle takip edilen Türk içeriklerinin Alım Heyeti Programı dâhilinde Güney Amerika, Batı Avrupa ve Uzak Doğu’dan önemli alıcılar ile buluştuğu Televizyon İçerik, Dijital İçerik ve Telif Hakları Fuarı da bu noktada başarı kıstası sayılmakta…

Çünkü 1991’den beri dünyanın farklı ülkelerinde gerçekleşen ve bu sene de Türkiye’de 3’üncüsü düzenlenen Discop Televizyon Yayıncılığı Fuarı, bilindiği üzere Türk dizilerinin dünyada tanınması ve satışı için büyük etken görülüyor.

Ancak bu organizasyonun kapsamına ve alıcılara bakıp dizicilikte tepeye yükseldiğimiz kanısına kapılmak da imkânsız. Zira başarıda hedefe doğru ilerlerken üstünde durulması gereken en önemli detay, ‘değişim’ olgusunu yakalayabilmek!

Bu değişim ne anlamda ve nasıl olacak?

Dijitale geçişle içeriğe bakış açısı değişen sektörde, gelişen teknolojiyle birlikte tetiklenen değişimler çeşitli…

En önemli değişim ‘içerik’ konusunda yaşanacak gibi görünmekte. Yani teknolojik ilerleme sayesinde, ‘içerik sağlama’ mantığı da değişime uğramaya başlıyor.

Haberin Devamı

Klasik anlamdaki dizi olayında, hazır içeriği oturup seyreden izleyici, dijitalleşmeyle önü açılan bu değişim sürecinin yaygın biçimde işlevselleşmesiyle bir anda oyunun içine dahil oluverecek. Yani koltuğuna kurulup ne içerik izleyeceğim diye beklemek yerine, ‘içerik sağlayan’ durumuna geçiverecek… Ki hâlihazırda yeni nesil tarafından bu ufak ufak yapılmakta! Bunun neticesinde de TV’nin dışında internet üzerinden gelişmeye başlayan içeriklerin sayısı artmakta.

Dahası kaldırıldığı yönünde söylentilere maruz kalsa dahi çıktığı yolda ilerlemeyi sürdüren ‘Ulan İstanbul’un öncülük yaptığı paralı internet diziciliği de, TV yerine internetten izlemeyi seçerek, mekân-zaman kısıtlamasını kaldıranların değişim talebini yaygınlaştırabilir.

Kısacası; Viacom, Sparks, Zodiak Rights, ITV Studios Global Entertainment, Telemundo, Televisa, Discovery, NBC Universal ve Mediaset gibi firmaların yer aldığı fuarda yeni formatların, değişen izleyici beklentilerine karşı neler sunulabileceğinin, ses ve görüntü teknolojilerindeki yeniliklerle yakalanabilinecek avantajların ve yerli içeriklerin dünyaya açılımı gibi konuların her anlamda değişimle bütünleşerek ele alınması, dizilerimizin kalitesi adına çok şey getirecektir kuşkusuz.

Haberin Devamı

Bunlar dikkate değer ayrıntılar. Ancak yanı sıra asıl değişim ‘senaryosuz’ işlerin ele alınmasına ağırlık verilirse kendini gösterecektir.

Mesela, Syfy kanalının ‘Hackers’ dizisi yurt dışından bir senaryosuzluk örneği… Bilgisayar dünyasındaki yaşanmışlıklara dair Hacker’ların anlatımıyla yürütülen bir iş.

Peki, böylesi yapımlardan ‘dizi’ tadını almak ne derece mümkün olur?

Böyle yapımlar bana göre, diziden ziyade reality show veya belgesel havasını yaratacaktır. Nitekim ‘Arkadaşım Hoş geldin’ veya ‘Güldür Güldür’ de böyle gelişen yapımlardan. Beğeni toplasalar dahi senaryolu bir işin yerini tutamadıkları da bir gerçek. Zira izlediğimiz üzere doğaçlamalar bile bir süre sonra kendilerini tekrara düşmekte. Beklenen yaratıcılık da sıfırlanmakta.

Dolayısıyla ‘değişim’ olgusunu avantaja çevirmek isterken ‘senaryosuz’ yapımların büyük avantaj yaratabilmesi için üstünde enine boyuna düşünerek ortaya bir iş çıkartmak lazım! Yoksa netice fiyasko olur.

***

Nihayetinde; TRT TV Filmleri Projesi’nin anlatıldığı, toplumun medya eğilimlerinin değerlendirildiği ve 75 ülkenin sektörde önde gelenlerinin buluştuğu etkinlikte altı çizilen değişim olguları gerçekleşmeye başlarsa, bölgeselin ötesinde lokal yayıncılığın da artacağı gerçeğiyle de karşılaşacağız. Yani hem kanallar artacak, hem içerikler çeşitlenecek, hem de izleyicinin müdahil olabileceği içerik kavramı daha çok kendini gösterecek.

Ama sevinmek için acele etmeyelim. Zira bu değişimlerin, dizilerin ve başka yapımların kalitesini hangi yönde etkileyeceği; senaryosuzluğa kayışın rağbet görüp görmeyeceği; bizim böylesi değişimleri uygulamada hangi oranda başarılı olabileceğimiz şu an için meçhul. Tıpkı Ortadoğu ve belli ülkelere satılan dizilerimizin, Amerika-Avrupa –İngiltere gibi dizi algısı farklı gelişmiş ülkelerinden ses getirmeye ne zaman başlayacağı konusu gibi!

Senaryosuz yenilikçiliğin hevesle masaya yatırıldığı DISCOP İstanbul’dan geriye kalan da bu…

Anibal GÜLEROĞLU

www.twitter.com/guleranibal