İş dünyası; dostlukların sahteleştiği, insanların yalnızlaştığı ve kıran kırana mücadelenin sürdüğü bir mayınlı bölge. Bu bölgede yol alırken mayınlara basmadan ilerlemek önemli. Ancak bundan daha önemli olan, göründükleri gibi olmayan iş arkadaşlarının mayınlara basmasını sağlayıp onları oyun dışı bırakabilmek. Tabi, bir anda aleyhe dönebilecek olasılıkları da hesaba katarak...
Brian De Palma’nın klasik tarzındaki gerilimlerine geri dönüşünü müjdeleyen ‘Öldüren Tutku/Passion’, bu mayınlı bölgede yol arkadaşlarını devreden çıkartma yönteminin erotizmle harmanlanmış bir öyküsü.
Alain Corneau’nun filmi ‘Love Crime/Aşk Suçları’nın yeniden uyarlanışı olarak da değerlendirebileceğimiz ‘Öldüren Tutku’ Türkçeleştirilmiş ismiyle de 2005 yılı ABD yapımı olan Robert Markowitz’in filmini hatırlatmakta. Aslında kadın karakterlerin güç ve yükselme hırsına olan tutkularını tatmin için giriştikleri eylemleri işleyen konusuyla da bu filmle fazlaca benzeşmekte.
***
Akıllı telefonu tanıtmak için en akılcı reklam kampanyasını yaratmak üzere baş başa çalışan Christine ile Isabelle’in erotik izler taşıyan yumuşak sohbetiyle açılışını yapan ‘Öldüren Tutku’, doğaçlama çekilen reklam filminin umulanın üstündeki başarısıyla taşlarını dökmeye başlıyor.
‘İş dünyası böyledir’ diyerek fikir hırsızlığı yapmayı hoş gösteren ve Isabelle’in başarısının üstüne yüzsüzce konan Christine’in, patron olmanın avantajlarını kullanarak geliştirdiği iş düşmanlıklarını, özel hayatındaki fantezilerle dolu cinsel yaşamıyla buluşturan film, yükselişini de lezbiyen tutkusu üstünden yapmakta.
***
‘Kusursuz cinayet yoktur’ mantığından hareketle finale yollanan yapımda, iş dünyasındaki kadınların erkeklerden daha acımasız ve vahşi olabilecekleri erotik saptamalarla işlenmekte. Dış görünümleriyle erkekleri etkileyen ve hedeflerinde basamak olarak kullanan kariyer sahibi kadınların, yollarına çıkan engelleri ortadan kaldırmayı kafalarına koyduklarında nasıl dişi şeytana dönüşebilecekleri, ‘Öldüren Tutku’da sakin bir üslupla verilmekte.
Çoklu kişiliği ve röntgencilikle şiddeti vazgeçilmez motifler olarak kullanan Brian De Palma’nın gerilim, cinayet, tutku, şehvet ve psikolojik dengesizlik gibi tema alışkanlıklarının bütününü bir arada toplayan ‘Öldüren Tutku’daki benzer kişilik yansıması için kullanılansa, travmatik bir pişmanlık hikâyesiyle sunulan ‘ikiz kardeş’ olgusu. Filmin gizem misyonunu da yüklenen bu olgu, soru işaretli finale sahip yapımın devamı için de açık bir kapı yaratmakta.
Karakterlerine hep daha fazlasını arzulatıp onları kendi kurdukları hırs kapanına sokan ve ‘herkes layık olduğunu bulsun’ tarzında kurguyu yönlendiren De Palma, ‘Öldüren Tutku’da da aynı formülü devreye sokmuş. Rüyaları gerçeklerle karıştırıp seyircinin, karakterlerin bunalımlı dünyasında kaybolması için uğraş veren yönetmen, Hitchcockvari sunumunda tutku çıkmazlarına soktuğu karakterlerini cezalandırmayı da ihmal etmemiş.
***
Karakterlerine adım adım kendi sonlarını hazırlatan yönetmen ‘suç cezasız kalmaz’ tarzıyla, sanki açgözlülük ile başarı hırsının kötü bir şey olduğunu öğütleyen ve buna uymayanları cezalandıran Tanrı’nın gücünü hissettirmeyi hedeflemekte.
Sansür konusunda hayli tepkili olmasına karşın içerikteki çok yönlü cinselliği fazla üstü kapalı vererek kendisiyle çelişen yönetmenin yıllar sonra çektiği ‘Öldüren Tutku’nun en dikkat çekici yönü, erkekleri kafeslemek için onları kendileri hakkında konuşturmak gerektiği taktikleriyle, bayağılaştırdığı kadın karakterleri! Onların üstünden çizdiği resim, erkeklerin güç kaybıyla zavallılaşmasını göstermek açısından yeterli olamasa da, yüksek topuktan, kırmızı ayakkabıdan medet uman kadınların başvuracakları taktikleri ve yozlaşmışlığı mimlemek için oldukça uygun.
Sosyal medyadaki paylaşımların ve telefon kameralarının gücünü göstererek günümüz gerçekleriyle uyum sağlamayı da ihmal etmeyen De Palma’nın, bir süredir ara verdiği yönetmenlik tutkusuna dönüşünü sağlayan ‘Öldüren Tutku’daki vurucu darbesi, ekran bölmeyle verilen kısımda yarattığı gizem!
Bu anlarda fantezi merakıyla yürütülen cinsel tutkuların ve aşağılanmanın yarattığı intikam hırsının varacağı noktaları eş zamanlı yansımalarla veren yönetmen, bu yolla hem röntgenci konumuna sokulan seyirciyi meraka sürüklüyor hem de karmaşalı finalin temellerini atıyor.
Sonuçta; Rachel McAdams ve Noomi Rapace’in inandırıcı performanslarıyla sürükleyiciliğini artıran yapım sıkılmadan izlenecek türden. Hırs, kıskançlık ve cinsel sapkınlık üzerine yoğunlaşmış iş dünyasına dair bilinen bir konunun, sapkın bir oyuna dönüşümü olan ‘Öldüren Tutku’nun gösterime girdiği ülkelerde olumlu yorumlarla karşılandığını da hatırlatıp tercihi sizlere bırakarak koyalım noktayı.
Anibal GÜLEROĞLU