Haberlerin, internetten kotarılmış söylem alanına ve magazin zihniyetinin baskın çıktığı anlamsız şovlara dönüştüğü ekranlarımızda en tehlikelisi sağlıkla ilgili olayların aktarım tarzı… Önüne ardına bakılmadan şişirilerek vatandaşın zihnine pompalanan ‘sağlık’ haberleri gün geçtikçe daha bilinçsiz bir hale gelmeye başlamış durumda.
Ülkemizdekilerin yetmediği yerde, Çin ve Rusya ağırlıklı trafik görüntüleriyle zaman doldurma alışkanlığının sürdürüldüğü, bunların tükendiği noktada kurtarıcı olarak sebze-meyveden dem vurup bitkisel tavsiyelerin bolca verildiği haber akışlarında, sağlık sektörüyle ilgili olaylar da aynı gelişigüzel mantıkla sunulmakta.
Anı kurtarmak adına birbirlerinin benzeri yol tutturan kanallar, hiçbir sorumluluk duymadan yapılan haberlerle sadece sosyal medyada sansasyon yaratmayı gözetirken, adeta sağlık bozucu hale geldiklerinin duyarlılığını hissetmiyorlar ne yazık ki. Dahası, mesnetsiz bir sunumla verilen sağlık haberlerinin doktor-hemşire gibi hastane çalışanlarına yönelik şiddeti teşvik eder mahiyette olduğunu da söylemek mümkün.
TEK YANLI SAĞLIK HABERLERİ KIŞKIRTICI
Çalışma yükleri Avrupa’daki meslektaşlarına göre 6 kat daha fazlalaşan sağlık çalışanlarının hedef durumuna düşürüldüğü habercilik anlayışı sayesinde yılların çabasını ve özverisini gerektiren Tıp alanındaki emekçilerin hakkının yendiği apaçık ortada.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan 14 Mart Tıp Bayramı’nda yaptığı konuşmada sağlık personeline yönelik şiddeti ‘yüz karası’ olarak değerlendirip ‘Bir doktora, bir hemşireye kalkan elin, ihanet zincirinin uzantısı olduğunu bilmemiz lazım. Bu çok yanlış bir şey’ diyerek şiddeti kınasa da… Başbakan Ahmet Davutoğlu, hastanelerdeki gece nöbetlerinde nasıl ter döküldüğünü yakından yaşadığını belirterek ‘Bir hastanın şifa bulması için çaba harcayan doktorun gayretinden daha ulvi bir şey olmadığını’ söylese de… Ne yazık ki sağlığa yönelik habercilik mantığından yansıyan tek yanlı tabloda bu takdirlerin işaret ettiği yapıcı yaklaşım hiç görülmemekte!
Şöyle ki; haber merkezlerinin dikkatini bir şekilde çekmeyi başaran olumsuz bir sağlık olayı, perde arkası araştırılmadan, sadece hastanın veya yakınının beyanıyla hop diye ekrana taşınmakta… Tabii sunucunun hararetli aktarımıyla!
Yapılan haberlerde problemin gerekçesi, daha doğrusu hastanın o süreçte başına gelenlere sebep olan detaylar ortaya konmadan, yaşanan olumsuzluğu doğrudan ‘doktor hatası’ şeklinde göstermeye meyilli yıpratıcı bir üslup kullanılmakta. İzleyici kapmak için ‘Ver gazı’ misali…
Örneğin, ‘Kolu çıktı, hastane bakmadı, öldü’ şeklindeki bir anlayışla haber yapılmıştı geçenlerde. Bu konu defalarca, hem de abartılarak ekranlarda yer bulmuştu. Tamam, ortada sönen insan hayatı var ama bu asla istenmeyecek durumu araştırmadan, doğrudan sağlıkçıları itham eder bir tavır takınmak da hiç hoş değil. Hastanede o servis yoksa nasıl alsın hastayı? Elbet başka yere yönlendirecektir. Ya da sen hastane öncesinde bilinçsizce davranmışsan, hastaya zarar vermişsen doktora gittiğinde tabii iş işten geçmiş olur. Nitekim bu olay irdelendiğinde de anlaşıldı ki, ilk etapta hastaneye gitmek yerine başka yollarla omuz çıkığının düzeltilmesine çalışılmış ve feryat figan yapılan beyanlar gerçeğin dışında.
Benzer biçimde ‘İğne vuruldu. Sağlam girdiği hastaneden ölüsü çıktı’ türü anonslarla verilen haberler de bir dolu ve aslında işin aslı hiç de bu kadar basit değil tıpta.
Haberciler hiç düşünüyor mu ki, bu ölen vatandaşın görünenin arkasında bir sağlık sorunu mu vardı, verilen ilaca karşı aniden gelişen alerji durumu mu oluştu da problem çıktı diye? Yoo… Düşünmüyor. Şimdi ‘Onun vazifesi haberi yapmak, yazmak sadece’ denecektir. İyi güzel de, hani haberdeki gerçekçilik ve söz hakkı eşitliği?
Asıl önemlisi, bu durumda başta sergilenen yaygaracı ve kışkırtıcı habercilik yanlış olmuyor mu? Hakikati sonradan haber yapıp söylemek de durumun mazereti sayılamaz asla.
Çünkü o etapta bagır bangır böylesi tek yanlı haberleri dinleyen ve zaten şiddete meyilli olan şahıslar gittikleri sağlık kuruluşunda herhangi bir durumda, duyduklarının da etkisiyle saldırganlığı daha bir azıtabilir. Ya da birtakım çıkarcılık hevesleriyle şov yapma, yerli yersiz dava açma fikrine kapılabilir. Kısacası bu tarz yönlendirici habercilik örnekleri ve doğuracağı sonuçlar saymakla bitmez.
Nitekim Tıp Bayramı’nda benzer bir durum da Adana’da yaşandı. Acil servisteki doktor, getirilen hastanın konsültasyonu için beklerken hasta yakınlarından, başkalarını rahatsız etmemek adına, ortamı boşaltmalarını isteyince dayağa maruz kaldı. Yazık değil mi?
Kuşkusuz sağlıkçıların da kusurlu olduğu durumlar mevcuttur. Ancak bunu vurgulayabilmek için hazırlanan haberin sağlam kanıtlara dayanması gerekir. Oysa bizdeki habercilik algısı bunun çok dışında. İzlenen yol, sadece iddiaları abartmak üstüne.
Sen tut sadece hasta açısından ver olayı… Suçlamaları tekrar tekrar işle milletin kafasına. İyi de nerede suçlanan tarafın beyanı? Haa… O hele ispatlasın da olayda hiç sorumluluğunun bulunmadığını, şayet aklımıza düşüp hatırlarsak, sonradan bir iki cümleyle haberleştiririz onu da. Habercilik mantığı işte bu kadar!
Yok, öyle yağama. Objektif habercilik kesinlikle bu değil! Ya aktardığın olayın her detayına vakıf olacaksın ya da eşdeğer biçimde tarafların beyanlarını vereceksin. Yoksa bilip bilmeden ‘Doktor hatası, sağlık personelinin ihmali’ gibi anonslarla reytinge oynamayacak, milleti kışkırtıp zaten şiddete maruz kalan sağlığımızı ‘reytingci sağlık haberleri’yle bozmayacaksın.
Son söz: Habercilerimiz, tıbbi bilgiler olmadan doktorları hedef göstermenin… Kime ne etki yapacağı belli olmayan bitkisel tavsiyeleri ‘sağlık haberi’ diye sunmanın… Veya pirzola, pastırma almaya gücü yetmeyen insanlara karbonhidratı bırakıp bunlardan bolca yemelerini önererek çocuklara da ‘Türk kahvesi içmeyi’ tavsiye etmenin… ‘Sağlıksız’ sağlıkçılığından bir an önce vazgeçmeli.
Zira tüm bu kışkırtıcı ve yanıltıcı habercilik hem sağlığımızı bozuyor. Hem de, nöbet ertesi tatilin çoğu kez lafta kaldığı hallerde 36 saatlik çalışma temposuna, belli oranda ödenen nöbet ücretinin yetersizliğine rağmen dayanan, aşırı yoğun acil servislerde bir yandan hastayla ilgilenip diğer yandan içeri doluşmaya çalışan hasta yakınlarına laf anlatmaya uğraşan doktorlarımıza karşı büyük haksızlık oluyor.
Doktorlarımız, derinliği olmayan sağlık haberlerinin yüzeyselliğinde ‘şamar oğlanı’ pozisyonuna düşürülmesin... Sağlık haberleri de, sağlığımızı bozmasın artık! Habercilerimize duyurulur.
Anibal GÜLEROĞLU