İnsanları üstüne biraz küçümseyen, biraz alaycı vurgulamalarıyla fıkralar türetilen bölge denince akla ilk gelen kuşkusuz Karadeniz olur. Dizilerde resmedilirken kaba saba tavırlarla bencilce çıkarlarını kollayan karakterlerle izleyici karşısına çıkartılan, gülmece malzemesi yapılırken mantığa sığmayacak işlerle cahil konumuna düşürülen tiplemelere kaynaklık eden bu yöre her geçen gün daha çok gündemde yer bulurken, farkını yaratan yemyeşil doğası ve hırçın denizi de artan oranda tehdit altına girmeye başladı.
Ekranlarımızda böylesi mantığa dayalı komedilerinin yanı sıra cefakâr kadınlarının öyküleriyle de karşımıza çıkan Karadeniz, turizme pek açılamayan kıyılarındaki zengin potansiyelinin fark edilmesiyle bir anlamda yıkım sürecine girmiş oldu.
***
Yazımızın konusu her ne kadar Sovyetler Birliği dağıldıktan sonra yöreye gelen eğitimli ve donanımlı Rus kadınlarına âşık olan yöre erkekleri yüzünden ailesi dağılan Karadeniz kadınlarının gerçeğini işleyen ‘Öyle Sevdim Ki Seni’ olsa da, dış motivasyonla gelişip Karadeniz’in doğasına büyük zarar veren termik santrallerin gerçeğinden de söz etmeden geçemeyeceğim.
Zira iki konu arasında ilk bakışta pek bir bağ fark edilmese bile özünde birbiriyle iç içe…
Nasıl ki, maddi menfaat kaygısına düşenler yabancı uyruklu kadınları kullanıp Karadeniz erkeğini kendilerine ekmek kapısı yaparak Karadeniz kadınının kimyasını bozmuşlarsa, aynı kaygıyla temellerini atan ‘Termik Santraller’ de Karadeniz’in tümden kimyasını bozmakta!
‘Gelişmişlik’ gereği dikilmeleri elzem görülen ve ‘enerji’ için çözüm olarak öne sürülen termik santrallerin tehdidine karşın bölge halkı, kültür ve turizm cenneti Karadeniz’in güzelim doğasını korumak için elinden geleni yapmakta. Lakin tıpkı tüm toplumsal yararı olan konularda olduğu gibi bu insani çabalar da göz ardı edilmekte…
***
Tabiat dengesinin korunması ve gelecek nesillere nefes alan bir Karadeniz bırakılması için uğraşanlar, termik santrallerin denize verdiği zararları ellerinden geldiğince kaydedip yetkilileri uyarma gayretinde.
Zonguldak Çatalağzı Termik Santrali’nin sebep olduğu balık ölümleri de, duyarlı vatandaş çekimleriyle kamuoyu dikkatine sunulanlardan!
‘Alın size termik santral’ vurgusuyla verilen çevre katliamı görüntüsünde güzelim kıyılar yavru balık ölüleriyle kaplanmış.
‘‘Bu görüntüler Zonguldak Çatalağzı Termik Santralı’nın denize verdiği büyük zarar… Nereye gidersek derdimizi anlatamıyoruz. Bu katliamı görmeyenler, denizdeki balıkçılara ceza kesmekten geri kalmıyor. Denizcilik Bakanlığı artık bunları görsün. Saygılarımla…’’ diyerek Karadeniz insanının doğaya yönelik hassasiyetini dile getiren vatandaş sayesinde haberdar olup izlediğim görüntüler gerçekten de fazlasıyla üzücü. Hani kendi öz varlıklarımıza verdiğimiz ziyan ‘Düşman malına yapılmaz’ dedirtecek cinsten.
Yazık ediyoruz güzelim kıyılarımıza. Üstelik Zonguldak Çatalağzı Termik Santrali'nin ve diğerlerinin zararı balık ölümleriyle de sınırlı kalmıyor. Sinop’u da kıskacına alan termik santraller sayesinde iklim değişikliği tehlikesinin günden güne arttığı Karadeniz’de havası kül, gaz ve tozla kirletilen Zonguldak yöresi, termik santralleri çalıştırmak için Güney Amerika ve Afrika’dan getirilen kömürlerle yavaş yavaş öldürülüyor.
Halkın büyük çoğunluğu eskilerinin yarattığı kirliliğe dikkat çekip yenilerinin yapımına karşı çıkarken, ülkeyi kalkındırmaya(!) soyunanlar yenilerini dikmek için faaliyetlerini sürdürmekte. Yargıya taşınmış, pankart açılmış ya da yavru balıklar topluca ölmüş… Ne gam! Maksat, rant sağ olsun.
Trabzon’un çilesi de bir başka
Göçü, önyargıları, parçalanmış aileleri ve Trabzon kadınının aldatılmaya karşı dik duruşunu yansıtmayı hedefleyen türden bir öykü olarak Orhan Tekeoğlu tarafından kaleme alınan senaryosuyla karşımıza çıkan ‘Öyle Sevdim Ki Seni’ ise Karadeniz’den insan manzaraları üstüne…
‘İfakat’ belgeselinde, sırtında küfesiyle dağ tepe demeden koşturan Karadeniz kadınının gurbetteki koca çilesini anlatan Orhan Tekeoğlu, bu kez ekmek parası için göç eden insanların ön yargıları kırma savaşında gelişen aşk çıkmazına yoğunlaşmış.
İlk galası Trabzon’da yapılan, İstanbul galası ise Lütfi Kırdar Kongre ve Sergi Sarayı’nda gerçekleştirilen ‘Öyle Sevdim Ki Seni’, 100 yıl önceki Trabzon’a yeniden kavuşma isteğindeki Tekeoğlu’nun duygularına tercüman olmakta.
Uluslararası Göç Örgütü (IOM) desteğini alan filmin yönetmenliğini de üstlenen Tekeoğlu, senaryoyu 1990’lı yıllarda yaşanmış birçok hayat hikâyesinden yola çıkarak yazmış.
Tekeoğlu'nun ilk uzun metrajı olan filmin başrolünde Angelina Jolie’nin Bosna’da çektiği ‘Kan ve Bal Ülkesinde’ filminde oynayan ve Türk seyircisinin ‘Veda’ dizisinden tanıdığı Alma Terzic yer almakta. Türk televizyon dizilerinin yetenekli oyuncusu Oktay Gürsoy da ona eşlik eden isim.
Ayrıca Rus oyuncu Alina Golovlyova’nın da rol aldığı filmde Kayhan Yıldızoğlu, Fatih Dokgöz, Duygu Yıldız ve Tevfik Erman Kutlu gibi oyuncular da görev almış. Görüntü yönetmenliğini ‘Salkım Hanım’ın Taneleri’ gibi iz bırakan filmlerde imzası bulunan Ercan Yılmaz'ın üstlendiği yapımda, görselliğin güzelliğinde Karadeniz’in termik santrallere kurban verilmek istenen yeşil doğasıyla masmavi sularının dinginliğini yakalamak mümkün.
***
Yeşille mavinin iç içe geçtiği bu tablodaki karamsarlık, yine her öyküde olduğu gibi erkeklerin dünyasından dışa vurmakta.
Borç silme gibi vaatlerle ayartılıp mutlu aile yuvasından çıkartılarak kadın cennetine götürülen Cemal’in vurgun yemişliğinden yola çıkıp kadın ve para uğruna birbirlerine silah çeken erkekler âlemine ayna tutan yapımda kadınlar, yine hep mağdur hep hüzünlü.
İki kadından da vazgeçmeyen erkek modelinin bencilliğine karşın kendilerine göre özverili davranan kadınlar, mesajların ağırlık noktaları…
‘Benim Cemal’im yapmaz’ diyen Ayşe’nin saflığı ve aldatılmışlığı ile ‘Nataşa değilim ben’ savunmasındaki Olga’nın yollarını kesiştiren öykü, kocalarını tümden kaybetmemek için yabancılara gitmelerini sineye çeken Trabzon kadınlarının ve pasaportuna el konup zorla Trabzon otellerinde çalıştırılan yabancı uyrukluların çaresizliğini sorgularken aşk, acı, fedakârlık, yabancılık gibi olguları da masaya yatırmakta.
Dolayısıyla ilk bakışta çok bilinen bir aşk üçgeni gibi görünse de aslında farklı sorunları işaret eden dolu dolu bir içeriğe sahip.
Bu ise hayalleri olan insanların hayale dönüşen yaşamlarındaki gerçeklere Karadeniz’den bakmayı tercih eden ‘Öyle Sevdim Ki Seni’ye belgesel drama niteliği kazandırmış durumda. Farklı yapımların vizyona girdiği haftada; hem termik santrallerle katledilmek istenen güzelim Karadeniz’in bu haliyle korunması, hem de insani sorunların algılanması gerektiği konusunda düşündüren bir örnek olarak izlenmeye değer.
Anibal GÜLEROĞLU