Annelik, içinde pek çok zıtlığı barındıran bir olgu. Sahiplenmenin hoşgörüsüzlüğünden, korumacılığın bunaltıcılığına… Sevginin yaşamsallığından, kıskançlığın ölümcüllüğüne… Türlü vasıflar annelik sıfatında toplanmakta.
Dolayısıyla devlete de yakıştırılan ‘anne’ sıfatı, genelinde olumlu bir imaja sahip olsa bile, kimi zaman olumsuzlukların da başrolünü üstlenmekte. Hal böyle olunca, geniş yelpazede irdelenmesi gereken ‘anne’ olgusu, sinemaya da sıkça malzeme yapılıyor.
Kimi zaman dram, kimi zaman gerilim, kimi zaman da korku öyküsüyle ele alınan bu malzemenin bütünleyicisi de kuşkusuz ‘çocuk’ öğesi!
Time dergisi tarafından ‘yeni milenyumun 50 genç liderinden biri’ olarak seçilen Guillermo del Toro yapımcılığında, Andres-Barbara Muschietti ürünü 2,5 dakikalık kısa filmden ilham alınarak geliştirilen ‘Mama’ da, böylesi karmaşık bir yapıya sahip olan anne-çocuk ilişkisinin, korku atmosferinde melodram tarzıyla yansıtılmış hali olarak karşımızda.
***
1929 yıllarındaki ekonomik krizden söze girerek bir anlamda yaşanacakların sorumlusu olarak mali sıkıntıları işaret eden ‘Mama’, eşini ve iki iş ortağını öldüren adamın kaçırdığı kızlarıyla birlikte ormandaki ‘Helvetia’ yazılı kulübeye sığınmasının ardından yaşanan cinnet gerilimiyle açılışını yapan bir film.
‘Bir zamanlar olanları anlatacak tek şey panik’ diyerek içeriğini özetleyen yapım gelişiminiyse, aradan beş yıl geçmesine rağmen abisini ve yeğenlerini aramaktan vazgeçmeyen Lucas Amca’nın sabrına ve tükenen parasına borçlu.
Rockçı Annabel’in fedakârlığından destek alan Lucas Amca’yla vekâlet kavgasına tutuşan zengin teyze ve enstitü destekli araştırma heveslisi bilim adamının oluşturdukları medeniyete dönüş atmosferinde, çocukları sahiplenme zemini üstünden öyküsünü yükselten ‘Mama’nın temeli ise yine alışılageldiği üzere geçmişin tozlu raflarına uzanmakta. Bu malzemeyle inşa edilen yapımın çatısını kaplayan da, anne ve çocuğa duyulan çift yönlü özlem!
***
Anne ve baba yokluğunda, çocukların tutunacak dal aramalarını, atmosfer sinemasının öğelerini ustaca kullanarak yansıtmaya soyunan ‘Mama’da, tekinsizliğin alabildiğine vurgulandığı kulübeye ‘Helvetia’ isminin verilmesi de yaratılan korku-gerilim ortamına mistik hava katmak için iyi bir seçim. Her ne kadar bu konuda bir açıklamaya yer verilmese de...
Yaban hayatına uyum sağlayan çocukların fiziksel görünümlerinin fantastik noktalara vardırıldığı, karakterlerin derinine işlenmeye gerek duyulmadığı yapımda ‘Mama’ figürünün de içeriği pek doldurulmuş sayılmaz. Buna karşılık uçuşan saçlarıyla koruyuculuğunu ve sevgisini sunan ‘Mama’nın kısa filmdekinin daha da geliştirilmiş biçimde, yaratıcı bir üslupla stilize edildiği kesin.
Ebeveyn olarak çok sert bir figürle şekillendirilen ‘Mama’, gerçek anne yokluğunda benimsenen objeye bağlılığı aktarmak için de aynı sertlikte bir anlatım dili kullanmakta. Çaresizlikle bağlılık durumunda kalan çocukların tercihiyle, yaşam ve ölüm arasındaki çizgiyi belirleyen film, ‘Mama’nın tüm korkunçluğuna rağmen sevgiyi ve hüznü hissettiren gözlerinden izleyicinin ruhuna erişmeyi başarmakta. Trajik bir öykünün masalsı canlandırmasıyla anne-çocuk bütünleşmesini sağlayan yapım, bedenden çıkan kelebeklerle de korumacı ve kıskanç anne figürünü simgeselleştirmiş.
Dönüşüm devinimindeki doğanın besleyiciliğinde varlık bulan ve özellikle çekirge gibi zıplamasıyla dikkat çeken küçük kardeş Lilly sayesinde açığa çıkan bu simgeler ‘Mama’nın doyumsuz ruhunun öyküsünü korkutuculuktan uzaklaştırıp fantastik bir anne-çocuk dramına dönüştürmekte. Yapımı, klişe korku türünden ayırıp bir üst kademeye çıkartan bu yön filmin artısı! Öte yandan aynı övgüyü, ani çıkışlı ses ve görüntü efektleriyle sağlanmaya çalışılan korku atakları için söylemek pek mümkün değil. Film ilerledikçe fazlaca tahmin edilebilir hale gelen bu sahnelerde, korku da o derece gerilemiş.
***
Devlet ana gibi bencilce sahiplenmeye çalışırken zarar verir hale gelen ‘Mama’nın sonlara doğru yaşanan malzeme sıkıntısının dışavurumunu, süre kazandırmaktan başka katkısı olmayan şeytanımsı sahnelerle yaşatan filmde kendini gösteren bir başka gerçek, bu kez erkeklerin dolgu malzemesi olarak kullanıldığı! Erkeklerin kolayca harcanabilir olmasına karşın annelik rolünü üstlenen kadınlar arasında iletişim yolunun açık tutulduğu ve kız çocuklarının seçildiği yapımda, psikolojik yoldan gidip doğaüstü varlığı kabullenme aşamasına gelen bilim adamı ile baba yerine konan amca bu mantık doğrultusunda etkisiz eleman durumunda. Hep erkekler aktif olacak değil ya…
Anne olmadıkları halde anneliği benimseyen kadınların, çocuklar uğruna savaşçılığını ve anne arayışındaki çocukların çatışan bilincini gerilim düzeneğinde işleyen ‘Mama’daki ölümcül sevgi ne derece hoş karşılanabilir tartışılır ama finalde açığa çıkan gerçek, öyküsündeki sertliğini masalsı canlandırmalarla yumuşatmayı başaran yapımın eksiklerine rağmen benzerlerine oranla daha ilgiyle izlenebilir bir film olduğu.
‘Annenin sevgisi ebedidir’ sloganındaki sevecenliğine karşın Lilly’nin canlandırması ve seçimiyle pedagojik anlamda tepki çekebilecek, post travmatik stres bozukluğu yaratabilecek bir içeriğe sahip olduğunu düşündüren ‘Mama’daki, Victoria ve Lilly doğrultusunda devam filmine müsait potansiyeli de işaret ederek koyalım noktayı.
Anibal GÜLEROĞLU