Dizi yapmak zor iş, hele de kanallar tarafından hayli önemsenen reyting canavarının öğütücü yönlendiriciliğinde… Bu gerçeğe ilaveten bir de, orijinaliyle isim yapmış yabancı dizilerden veya romanlarıyla zaten bir hayli ünlenmiş eserlerden uyarlamaya gitmek yerine özgün bir senaryodan hayata dair bir iş ortaya çıkartmaya soyunmuşsanız, yapımcı olarak elinizi büyük taşın altına sokmuşsunuz demektir.
Böylesi bir atılıma cesaret edebilmek için de reyting kaygısına düşmeden önce hakikaten göz dolduracak, akıllarda yer edecek bir iş üretme isteğine sahip olmak gerekir. Nitekim dizi piyasasının tekdüzeliğinde, bu tür gayretli çalışmaların örneklerini az sayıda da olsa görüyoruz. İşte bunların son örneği, yapımcılığını NTC Medya’nın üstlendiği ‘Görüş Günü Kadınları’…
FOX TV’nin yeni sezondaki en iddialı işi olarak görünen ‘Görüş Günü Kadınları’nın yapımcısı Mehmet Yiğit Alp’le Adana’daki sette dizi üstüne sohbet etme fırsatı bulduğumda, fazlaca aklımı meşgul eden ‘Neden Görüş Günü Kadınları’ sorusunu yönelttim kendisine... Hiç tereddüt etmeden verdiği cevap ‘Çok farklı bir iş de ondan’ oldu.
Bu kısacık cümle, aslında çok şey ifade etmekte… Bir anlamda hem tüm sohbetimizin içeriğinin ana fikri, hem de dizinin tanımının özeti!
Yaklaşık 2 trilyon bütçeye mal olması beklenen ‘Görüş Günü Kadınları’nda yola çıkılırken her şey tamamen ‘projeye güven’e dayanmakta. Belli bölüm sayısı üstüne konuşulmuş olsa bile gerçek şu ki, beğenilmeyi hak eden dizinin kalitesinden başka ortada hiçbir güvence yok.
‘Şu kadar bölüm için garantiniz yok ki. 13 bölüm öngörüsüyle yola çıksanız dahi, kanal kaldırıyorum derse bir şey yapamazsınız’ diyor Mehmet Yiğit Alp… Sesinde hafif bir burukluk var gibi geliyor bana. Nasıl olmasın ki? Bizde öyle yabancı memleketlerde olduğu gibi sezon başından durum netliği henüz mevcut değil. En iyi yapım dört bölümde kalkarken, bir bakıyorsunuz fındıkkabuğunu doldurmayan işler uzun uzun ekranda boy gösteriyor.
Geçen sezonlarda nice hak eden iş, takipçilerinin isteğine, yapımın kalitesine bakılmadan ekrana veda ettirilmedi mi? Bu durum sadece özel kanallarla da sınırlı kalmamaya başladı. TRT de artık, eften püften gerekçelerle dizileri harcayabiliyor. Gerçekten iyi çıkartılmış işler için çok yanlış bir düzen! Ancak yoluna sokulması da zor. Çünkü kanalların da geliri az.
Öte yandan Adana’nın zorlu sıcağında ter dökülerek hazırlanan, kavurucu güneşe aldırmadan defalarca tekrarlanan sahnelerle en iyiyi hedefleyen ‘Görüş Günü Kadınları’ının bu noktadaki yegâne dayanağı, her ne olursa olsun kaliteli bir iş çıkartmanın gururunu ön planda tutan bir yapımcıya sahip olması.
‘Bizim için reytingler tabi ki önemli. Ama bundan daha önemli olan yaptığımız işi içimize sindirmek’ diyor Mehmet Yiğit Alp. Günümüz şartlarında yiğitçe bir tavır. Sindirmeden iş yapan öyle çok ki…
Halen, kaldırılmasına yazık oldu, dediğim ‘Ali Ayşe’yi Seviyor’ geliyor aklıma birden… Neden kalktığını soruyorum, reyting kaygısıyla harcandığının altını çizerek.
Cevap sorunun içinde olduğundan gülümseyerek bakmakla yetiniyor Mehmet Bey. Ama ‘Hakan Yılmaz’ın oynadığı yeni bir projemiz var ATV için. Ancak henüz ismi belli değil’ diyerek bir anlamda Ali’nin Ayşe’yi sevemeyişine üzülenlere teselli yollamayı da ihmal etmiyor. Hakan Yılmaz’ın komedi tarzı güzel. Yeni proje için hayırlısı, diyerek biz yine ‘Görüş Günü Kadınları’na dönüyoruz.
Dizinin yapımcısı bu projenin başarısı hakkında peşinen konuşmak istemese de, hem senarist Özgür Evren Heptürk’e, hem yönetmen Veli Çelik’e, hem de oyuncularıyla tüm ekibe tam anlamıyla güvenmekte. Yani bu dizi, reyting kaygısından ziyade güven ve elden gelenin en iyisini yapma olgularıyla hayat bulmakta. Ötesi için şu aşamada yapımcının öyle büyük büyük lafları yok. Deniz görülmeden paçalar sıvanmıyor anlayacağınız. Denizin bittiği yerde hala kulaç atabilenlere ibret-i âlem.
İbretlikleri bir kenara bırakıp ‘Mekân olarak Adana’nın seçilmesinin ardında özel bir neden var mı? diye soracak oluyoruz, ‘Faruk Teber’ kestirme cevabı geliveriyor anında. İstanbul görüntülerinin artık çok klişeleştiğini, izleyiciye farklılık sunmak gerektiğini de ilave ediyor. ‘Hele sit-com’lardaki sahne geçişlerinde Kız Kulesi’nin ve Boğaz Köprüsünün verilmesinden gına geldi’ demekten kendimi alamıyorum bu açıklama karşısında.
Farklı işler yapmayı seviyor Mehmet Yiğit Alp… ‘Karakol gibi bir polisiye yaptım’ diyor. Az mı? Yadırganmış, kıymeti bilinmemiş veya yeterince değerlendirilememiş ne yazar? Önemli olan farklı bir hamle yapabilmenin cesareti!
Peki, bu farklılık yaratma cesaretinde ‘kısa’ dizi yapmaya yer var mı? ‘Türkiye şartlarında zor’ olduğu görüşünde birleşiyoruz. Tıpkı yapımcıların pek görülmek istenmeyen sorunları gibi bu konu da çok derin.
‘Görüş Günü Kadınları’, özgüven tamlığının sükûneti yüzüne yansıyan Mehmet Yiğit Alp’in, sıra dışı işler üretme cesaretinin bir başka yansıması olarak bakalım bizlere neler verecek? Cevap, Sıla’nın klip gibi müzik altıyla coşkuyu yakalayan dizinin yayınından sonra.
Henüz bu konuda konuşmak için çok erken olsa bile ben, FOX TV’nin de tanıtım ve yayın saati bakımından yeterli özeni göstermesi durumunda bu işin tıpkı ‘Karagül’ gibi tutacağını düşünmekteyim. Yeter ki, diğer kanallarla yarış adına yaz-boz tahtasına çevrilmesin… ‘Neden Görüş Günü Kadınları’ cevabının hakkı verilsin!
Anibal GÜLEROĞLU