Özkan Çelik’in ‘Muska’ isimli filmini duyduğumda, 1996 yılında ilk basımını yapan ve yazar Sadık Yemni’nin kendi deyimiyle ‘fantastik korku tirildemesi’ olan aynı adlı romanı gelmişti aklıma.
‘Muska’ romanı, günümüz Türk edebiyatında örneğine pek rastlayamadığımız büyülü, cinli öykülerin ustasının kendine has üçlemesinin ilkiydi. Eser; esprili bir dili, çocukluğumuzdan artakalan bastırılabilir nitelikteki korku öğeleriyle buluşturmayı bilen, mekânları iyi kullanan bir yapıdaydı. Kısacası ‘böö…’ diye diye korkutanların yarattığı rutinin aksine, yer yer keyifli bir korkutuculuğa sahipti.
Özkan Çelik ve Serhan Nasırlı imzalı senaryosuyla ‘Muska’ filminin özünde de çocukluğumuzdan itibaren yaşamın her evresine bir şekilde sokulan muska olayı var. Son zamanlarda hızlı bir gelişme gösteren korku sinemamızda cin, muska gibi dini temaların sıkça işlendiğini düşünürsek, ürkütücü içerik yaratmak için muskanın seçilmesi hiç de olağandışı görünmemekte.
Zaten bizim izleyicinin filmlerden gerçek yaşama uzanan muska merakının mevcudiyeti, yerli korkuların içeriğini yönlendiren etkenlerden. Dolayısıyla ‘Muska’nın benimsenmesi ve sinemasallaştırılması, bir seri katil vs. şeklindeki korkulardan daha kolay. Ayrıca filmdeki atmosferin ‘Muska’ romanının aksine oldukça gergin ve kara bir yapıya sahip olduğu da bir gerçek. Buradaki muska olayı, seyredenin filme dikkatini hoşlukla değil, gerilimle diri tutacak türden.
***
Türkiye’deki tür filmlerinin arasında başı çekmeye başlayan korku öğesini, çapkınlığı kişiliğinin bir parçası haline getirmiş olan Celal, Aliye Hanım ve Yasemin üçgeninde geliştiren ‘Muska’ filmi için söylenecek ilk söz, salt korkutma hedefli olmadığı… Ki bu detay filmin çekiciliğini artırıyor! Ayrıca bu film kimi muskalı, cinli yapımlara nazaran ayakları yere daha sağlam basan bir iş.
Büyü kültürüne yatkınlığımızdan ve bu alandaki çekincelerimizden, ‘Muska’daki gerilimi genele yayarak en iyi biçimde faydalanmayı bilen Özkan Çelik, ilk deneyimi olmasına rağmen hayli başarılı. Filmin neredeyse tamamına yakın bir bölümünü tek mekânda gerçekleştirme handikabını göze alıp bunu, ev öğesini çok iyi kullanarak yarattığı ürkütücülükle atlatmayı bilen Çelik, Aliye Hanım karakterini de tam ‘Muskacı korkunç nine’ haline layıkıyla oturtmuş.
Pek çok yapımın yanı sıra ‘Geniş Aile’ dizisi ve ‘Eyvah Eyvah’ film serisindeki rolleriyle hafızalara kazınan tiyatro sanatçısı Tanju Tuncel, canlandırdığı Aliye Hanım’ın ilk etaptaki tonton nineliğinin kandırıkçılığını, arka planda saklanan gizemli ve ürkütücü kötücül ev sahipliğiyle çok güzel buluşturmuş. Demek ki neymiş? En masum görünenin dahi içinden bir şeytan çıkabilirmiş!
***
İhanetle açılışını yapıp ummadık taş baş yarar misali gelişen öyküsündeki dramını, sonlara doğru netleştiren hikâyenin kurbanı olarak seçilen çapkın Celal ise seyirciyi duygusal anlamda ikileme düşürecek bir tip olarak yaratılmış.
Sezgin Erdemir’in oynadığı yazar Celal karakterinin kadınlarla yaşadığı vurdumduymaz ilişkiler yumağı, sevgili olayına yaklaşımı ve kadınlara tavırları bir yandan onu itici bir kişiliğe dönüştürüyor. Diğer yandan evsiz barksız, parasız kalıp arkadaştan da kerhen yardım gören Celal’in mecburen ve diğer kiracı Yasemin faktörünün motivasyonuyla pansiyoner olduğu bu kâbuslarla dolu konağın kurbanı haline gelmesi, ona arka çıkma duygusunu körüklüyor. Neticede çapkınlıktan ve aldatmaktan başka marifetleri olmayan, kadınlara hep üzüntü yaşatan erkekler kötüdür; bunun için de başlarına geleni hak ediyorlar arkadaş, mı desek?
Sonradan kendini göstermeye başlayan Yasemin’e gelince… ‘Şefkat Tepe’ başta olmak üzere dizilerden tanıdığımız Aslı Şahin’in canlandırdığı Yasemin, ruh gibi ortalıkta gezinirken yarattığı görüntüyle orijinal öykünün ve muskalarla bezeli atmosferin gerilimine uygun biri konumda…
Her faslın sonunda tekrarlanan “hallisnâ/ecirna mine’n-nar” ifadesiyle dünya afetlerinden ve ahret azabından kurtuluş için yalvarmayı içeriğinde barındıran, Allah’a ait 250 isim ile 750 sıfat ve münacatı kapsayan Cevşen dua metni konusunda seyirciyi düşünceye iten ‘Muska’da Yasemin karakteri, başlarda zayıf kalmış bir pozisyonda algılanabilir. Ancak süreç içinde hem onun değişimine hem de öyküsüne tanıklık edildikçe filmdeki ağırlığı da hissedilmekte… Ki, eleştiriye mahal bırakmayan bu durum da filmin akışıyla gayet uyumlu!
Son söz: Yabancı korku filmlerini aratmayan makyaj ve ev atmosferiyle, istenildiğinde iyi şeyler yapılabileceğini ispatlayan ve ürkütücülüğünü özünde taşıyan ‘Muska’da görsel efektler biraz zafiyet gösterse dahi sonuçta, gerek yaşanabilirlik düşüncesini uyandırmaya yatkın konu inandırıcılığı gerekse iyi işlenmiş oyunculuk bakımından rakipleriyle boy ölçüşmeye hazır bir yapım var karşımızda.
Anibal GÜLEROĞLU