En son Uluslararası Antalya Piyano Festivali’nin sanat yönetmenliğini üstlenen dünyaca ünlü piyanistimiz Fazıl Say’ı okların hedefi haline getiren ‘arabesk’ sonunda komedi dizilerimize de malzeme oldu.
Televizyon programında ‘arabesk müzik’ dünyasıyla ilgili sert sözlerinden dolayı hayli eleştirilen ve hakkında soruşturma başlatılan Say’ın ‘yaratıcılıktan uzak’ bulduğu ve ‘arabesk yaşamın betimlemesi’ olarak yorumladığı ‘arabesk müzik’ tartışması, tıpkı bu sıralar pek rastlanmayan Ali Ağaoğlu’nun ‘Bu değil, bu hiç değil’ dediği reklamı gibi absürt komedi dünyamıza ilham verdi.
***
Yayınlandığı günden itibaren sosyal medyada olumlu eleştiriler alan, gördüğü ilgi üzerine her geçen gün daha da popülerleşen, hatta Twitter üzerinden açılan sohbetlerde dünyanın en çok konuşulan konuları arasına girmeyi bile başaran… Sosyal medyada yarattığı ilginin dışında aldığı ödüllerle de absürt komedinin halkımız tarafından fazlasıyla benimsendiğini gösteren ‘Leyla ile Mecnun’, en büyük özelliklerinden biri olan bölüm konularını güncele dair taşlamalarla süslemeyi, bu kez ‘arabesk yasağı’ temasıyla gerçekleştirdi.
Dizinin 76. bölümünü, ülkede arabeskin yasaklandığı haberiyle şenlendirerek ‘Arabesk sevmek vatan hainliğidir’ çıkışını yapan Say’a göndermede bulunan ‘Leyla ile Mecnun’un, arabesk dinleyenleri etkisizleştirme yöntemi de hayli ilginç…
***
Yasağa rağmen arabeskte inat edenlere karşı çare, Mücadele Timi tarafından köşeye sıkıştırarak klasik müzik dinletmek!
İnternetten kendisine hakaret yağdıranlarla ilgili olarak it-kopuk kelimesini kullandığı ve ‘Saçma sapan mahkeme’ dediği için toplamda beş yıl gibi bir hapis cezası ihtimaliyle karşı karşıya kalan Fazıl Say’ın ‘Bir piyanist hapis yatamaz. Daha iyisi çekip gitmektir’ diyerek tepki gösterdiği ceza mekanizmasına karşı seçenek olan bu yaptırım, ekran başındakileri hayli güldürecek.
Say tarafından ‘iğrenç şey’ olarak tanımlanan arabeskten vazgeçmeyen Mecnun’un nikâh masasında terk edilme acısının üstüne tuz biber olan bu yasağa son verme gayretlerini keyifle izleyecek olan ‘Leyla ile Mecnun’ tutkunları, her şeyi normale döndürmek ve dünyayı kurtarma çabalarını sürdürmek peşinde türlü musibetle uğraşan kahramanımızla birlikte, hem eğlenecek hem de gerçek yaşamın tartışma konularını farklı bakış açısıyla yorumlama fırsatı yakalayacak.
‘Muhteşem Yüzyıl’ geyikleriyle atbaşı giden ‘arabesk’ atışması başlatıp ticari müzik olarak gördüğü bu dalın değersizliğini kendince ifadelerle dile getiren Say’ın ‘Yaratmak varken yıkmak mı? Buyurun… Alkışlayın onları. Alkışlayın...’ vurgusundan ilham alarak, biz de uyanıklıklarıyla diziye renk katan Erdal Bakkal ve tüm karakterlerin başarılı oyunculuğunu, iğneleyici içeriklerle birleştirerek ekran başındakilere sunmayı beceren ‘Leyla ile Mecnun’u ve dizileriyle, sıradanlıklardan bezgin ekran mahkûmlarına farklı seçenekler yaratmayı iyi bilen Eflatun Film'i alkışlıyoruz.
Arabesk tınılarında fırtınalar kopartıp, ‘dini değerleri aşağılamak’ gibi nahoş noktalara vardırılan suçlamalarla, sanatını dünyaya kabul ettirmiş Fazıl Say’ın ürettiklerini bir kalemde silip bu denli yüklenenlere de, ‘Leyla ile Mecnun’un hoşgörülü havasını teneffüs etmeyi öneriyoruz.
Daha olmadı, farklı bir teknoloji sayesinde Leyla’yı birlikte olduklarına inandıran Hidayet’in cinliğinden örnek alınır… Herkes aynı bakış açısıyla robotlaştırılıp tek zevk ve tek fikirde birleştirilir. Artık onun adı da Fazıl Say’ın dediği gibi, ‘Her tür manipülasyonla gerçekleştirilmeye çalışılan Faşizanlık’ mı yoksa trajikomik bir gündeme gelme oyunu mu olur, orasını bilemeyiz. Biz sadece yüzlerce kara komedinin yaşandığı güncelimize absürtlükleriyle renk katan dizileri dillendiririz hepsi o kadar.
Anibal GÜLEROĞLU