Bazı yapımlar vardır, büyük umutlarla ekrana çıkartılır ama bekleneni veremeyip hayal kırıklığına dönüşür. Bazıları da umulanın aksine öyle bir tutar ki, yaratıcılarını sevindirirken bu performansı beklemeyenleri de hayli şaşırtır. İlk kez 2003 yılında Osman Sınav’ın yaratıcılığında karşımıza çıkan ‘Kurtlar Vadisi’ de bu ikinci kategoriye girenlerden.
Show TV’de ‘Bu bir mafya dizisidir’ sloganıyla başladığında doğrusu bu denli sevileceğini ve izleneceğini ben de hiç düşünmemiştim. Bende bu fikri uyandıran sebep ise başlangıçta sadece erkeklerin dünyasına hitap eden ve sahip olduğu atmosferle iç karartıcı gibi duran yapısıydı.
Ama zaman ilerledikçe yanıldığımı gördüm. Erkekler kadar kadın izleyicinin beğenisi de şaşırtıcı derecede yoğundu. Hele 11 yıldır varlığını sürdürmesine rağmen ‘Kurtlar Vadisi’nin hâlâ 2013’ün en çok izlenen dizisi olması, gerçekten de hem takdire değer hem de üstünde durulması gereken bir durumdu. Dolayısıyla benim için de, seyirciyi mıknatıs gibi çeken bu yapım hakkında birkaç satır yazmak şart oldu.
***
‘Kurtlar Vadisi’ ismiyle başlayıp günümüzde ‘Kurtlar Vadisi Pusu’ olarak devam eden dizinin özelliği neydi de insanlar eksiğine gediğine aldırmadan her şartta onu izliyordu? Osman Sınav ve Serdar Akar’la başlayan derin devlete ait konuları işleyen özgün senaryonun güncele yönelik yansımalarıyla sürdürüldüğü Pana Film yapımında hiç mi kusur yoktu? Pek çok ismin gelip geçtiği yapımın bu başarısının ardında yatan sır ne olabilirdi?
‘Kurtlar Vadisi Pusu’, diğerlerine nazaran kusursuz ve mükemmel çekimleri olan bir yapım mıydı da geçen yıllara karşın zirvede tutunmayı bilmişti?
Genel anlamda baktığımızda ‘Kurtlar Vadisi Pusu’nun da kusurları bulunuyordu. İzleyicinin mantığına ters gelerek eleştiri alan sahneleri de vardı, efektlerinin daha iyi olabileceği çatışma anları da… Ama nihayetinde kendi bildiği yolda ilerleyen dizide, hem Polat Alemdar karakterinin oyunculuğu başlangıca oranla gelişmişti… Hem de uluslararası konulara dalan aksiyonu! Dolayısıyla çekim hataları veya kurgusal ayrıntılar bu dizinin takipçilerinin çoğu için pek önem taşımıyordu işin doğrusu. Zaten aksi olsaydı, dizi böylesine izlenmezdi.
Kadrosu desek… Polat, Abdülhey, Pusat ve şimdilerde olmayan Memati gibi belli karakterlerin dışında yaşanan yoğun sirkülâsyonu göz önüne aldığımızda, bunun da tek başına etkili olmadığı aşikâr.
Peki, neydi o zaman ‘Kurtlar Vadisi Pusu’nun başarı sırrı?
Bu sorunun cevabı, gayet basit bir ayrıntı... Dizinin sevilmesinin perde arkasındaki en büyük gerekçe, izleyicinin yönetimdeki bilinmeyene duyduğu merak!
Şimdilerde Türk devletleri için hâkimiyetin sembolü olarak görülen ve değişik şekillerde tasvir edilen ‘Kızıl Elma’ ülküsünü dizileştirerek TRT 1’de yayına sokmaya hazırlanan Osman Sınav, Özgü Namal’ın da Elif karakteri olarak bir süreliğine katıldığı ‘Kurtlar Vadisi’nin temelini atarken öyle güzel değerlendirerek körüklemişti ki bu merakı, onun yaktığı ateş bugüne dek sönmedi.
***
Ancak aksiyonu, dramla ve politikayla buluşturmadaki maharetini, ‘Deli Yürek’in sonlanmasıyla ‘Kurtlar Vadisi’nde sergilemeye başlayan ve şimdilerde yeni dizisinden dolayı eleştirilere maruz kalan Osman Sınav’ın bıraktığı yerden bayrağı devralanların da hakkını yememek lazım.
Her ne kadar ‘Kurtlar Vadisi’nin takdire değer başarısının arkasında, bu konuda aslan payına sahip olarak gördüğüm Sınav’ın dizi öyküsü akılcılığı yatsa da, onun yolundan ilerleyenler de normal yaşamda devletlerin kapalı kapıları ardında kalan sırların çekiciliğinden alabildiğine faydalanmayı bildiler doğrusu.
Böylece kimi zaman gerçeğe yakın, kimi zamansa ütopik yansıtmalarla ve kahramanlık misyonuyla taçlandırılmış canlandırmalarla sır perdelerini aralayan dizi, gönüllerde taht kurdu. Hal böyle olunca, bu yolda çeşitli karakterler ve ilişkiler yaratarak içeriğini zenginleştiren ‘Kurtlar Vadisi Pusu’ da, doğal olarak iki erkek bir kadın veya tam tersi kalıp öyküleri işleyen yapımlara karşı galip geldi.
Dahası, bundan sonra da aynı başarıyı sürdürmesi kaçınılmaz.
Çünkü yıllardır dillerden düşmeyen derin devleti hiç olmazsa dizilerde çözümleme işine merak sarıp bilinmeyen oluşumların iç yapısını görmek isteyen ve Amerika, İsrail gibi güçlere karşı galibiyeti en azından kurgularla yaşama arzusuna kapılan aksiyoncu izleyicinin bu tür konulara merakını diri tutacak malzeme her daim bulunur.
***
Öte yandan bu başarıya karşın daha iyiyi görmek isteyenlerin yakındığı aksaklıkların mevcudiyetine de değinmek lazım.
Beğendikleri yapımın daha iyi olması adına dile getirilen yakınmalar giderilebilir mi? Dizinin aksiyonu daha profesyonelleştirilebilir mi? Çekimleri daha özenli olabilir mi? Olaylar daha inandırıcı şekilde verilebilir mi?
Tüm bu sorular ve benzerlerinin cevabı, kaliteyi yükseltmek adına, elbette ki ‘Evet’ olmalı! Ne var ki, Türkiye’deki dizi sürelerinin uzunluğu dikkate alındığında, her bölümü bir sinema filmi kadar olan politik aksiyonlar yaratılırken fazla detaya inmek ve sahneleri ince eleyip sık dokumak da pek mümkün değil. Zira hem maliyeti yükseltme, hem de çok kapsamlı konuyu toparlama handikabı daha büyük.
Kısacası mevcut şartlarla ortaya konan ve gücünü izleyici merakından alarak varlığını sürdüren ‘Kurtlar Vadisi Pusu’, ayrıntılarda gezinen eleştiriler dışında övgüyü hak eden bir dizi olarak televizyon tarihimize geçmiş durumda!
‘Kurtlar Vadisi’nin bize göre başarı sırrını dillendirdiğimiz ve eksiklerine dair izleyicilerden gelen arzulara dikkat çektiğimiz satırlara ilaveten söylenecek son söz, gittikçe canlandırdığı karakterle bütünleşen ve konuşmasından duruşuna apayrı bir karizma yaratarak diziye katkıda bulunan Necati Şaşmaz’ın başarıdaki payını anımsatmak olacaktır.
Nihayetinde; hikâye de, merak da bir yere kadar… Polat’ın hakkı, Polat’a diyorum.
Anibal GÜLEROĞLU