Geçtiğimiz dönem Samanyolu TV’nin beğeniyle izlenen yapımlarından olarak öne çıkan ‘Küçük Gelin’ ikinci sezonuna başladı… Hem de ne başlamak!
Yüksek reytingleriyle diğer yapımlara meydan okuyan dizi, yeni sezonda da performansından bir şey kaybetmeyerek yoluna devam edeceğini aldığı sonuçla ispatladı. İkinci sezonun ilk bölümünde zirveyi elden bırakmayan ‘Küçük Gelin’, toplam izleyici grubunda 4,08 reyting oranı ve 15,50 share ile diğer yapımlara fark attı.
Buna karşılık yayınlandığı Samanyolu TV’yi Pazar akşamlarının birincisi konumuna getiren yapımın, A/B kesiminin ilgisini çekmeyip 27’nci sırada yer alması hayli düşündürücü!
Defalarca oynayan ‘Avatar’, ‘Mavi Dalga’ gibi sinema filmlerini ilk iki sıraya yükseltip, yeni sezona elini daha da güçlendirerek başlayarak mesajcı yönünü ağırlaştıran ‘Küçük Gelin’e itibar etmeyenler, anlaşılan geçtiğimiz sezon gösterdikleri ilgisizliği yeni bölümlerinde ‘Küçük Anne’ sorununu da masaya yatıracak olan diziye karşı aynen sürdürecek.
A/B İZLEYİCİSİ ‘KÜÇÜK GELİN’LİĞE DUYARSIZ MI?
Toplam izleyici ölçümlerinde soluğunu, ‘Survivor’ ve ‘O Ses Türkiye’ gibi yapımların ensesinde hissettiren ‘Küçük Gelin’in başarı durumunu geçip birbiriyle çelişen reyting sonuçlarına gelecek olursak… Medya yarışının, açıklamaların, manipülasyon iddialarının ve dahi ithamların havada uçuştuğu bir yayıncılık döneminde bu farklı tabloyu nasıl değerlendirmek gerektiği detayı çıkmakta karşımıza.
Elit izleyici dilimi sayılan A/B grubundakilerin, kanayan yara olan bir konuyu işleyen diziyi izlememesinin nedenini neye bağlayabiliriz?
Başarı ve kalite konusunda iddialı olan bir yapımın iki izleyici grubundan gelen sonuçları arasında bu denli büyük fark olması ilk kez karşılaşılan bir durum değil aslında. ‘Çalıkuşu’ misali farklı dizilerde bu tablonun tam tersine de şahitlik ettiğimiz ikilemi tetikleyen çeşitli etkenler sıralanabilir…
Mesela içerik itibariyle halk ağzına uymayan yapımların toplam izleyici grubundan ilgi görmemesi gibi A/B kesimden gelen düşük reytingleri de, elitlerin toplumumuzun küçük gelin sorununa duyarsızlığının göstergesi, şeklinde algılayabiliriz…
Hatta ‘Küçük Gelin’ olaylarının toplumun alt katmanlarında daha çok yaşandığını göz önüne alırsak bu gerekçe bir noktada mantıklı da gelebilir. Ne var ki, eğitimli denen kesimdeki erkekler arasında, ‘küçük gelin’ olmasa bile ‘küçük kız arkadaş’ merakının varlığı da inkâr edilemez bir gerçek. Bunu magazin medyasında boy gösteren ünlü isimlerin çocuklarından küçük kızlarla birlikteliklerine dizilen övgülerden gözlemleyebiliriz. Bu yansımaların katbekat fazlasının, kapalı kapılar ardında yaşandığı ise ayrı bir konu!
Öte yandan TRT veya diğer kanalların kendilerine has bir yayıncılık üslupları olduğu gerçeğinde, Samanyolu TV’deki dizi dilinin A/B seyircisine uymadığını düşünmek de mümkün!
Ama dizilerini eskiye oranla hayli modernleştiren kanalın ‘Küçük Gelin’ine baktığımızda, gerek teknik gerekse içerik akışı kalitesiyle diğer yapımların gerisinde olduğunu iddia etmek büyük haksızlık olur.
Kaldı ki, erkeğin bedensel aksaklıkları olsa bile gözü karadı mı her şartta çocuk denecek yaştaki bir kızın hayatını karartabilecek davranışları sergileyebileceğini, küçük gelinlerin asıl sebebi olan aile büyüğü kadınların da erkekleri bu yolda destekler tavırlar içinde olduklarını, Doğu atmosferinde ortaya koyan ‘Küçük Gelin’ bu konuda oldukça başarılı. Yani Melek Öğretmen’in kavuşmak için çırpındığı kızı Zehra’nın gerçeklere uygun dramatik öyküsünü ‘Anlatım dili bize uymuyor’ gerekçesiyle izlememe olasılığı pek geçerli olamaz.
İki seçeneği kıyasladığımızda, geriye bu konuya duyarsızlık ihtimalinde karar kılmak kalıyor. Bu ihtimal dâhilinde, ‘Ben ne zaman büyüdüm anne’ diye sorgularken bir dizinin dramatik yüzü olmanın ötesine geçip toplumun her kesimine bir parça sorumluluk payı yükleyen ‘Küçük Gelin’in törelerle hak gösterilmeye çalışılan bir ayıbı açığa çıkarttığı gerçeğini bir kez daha vurgulayalım… A/B izleyicisinin her türlü ön yargının ötesindeki bir sorunu senaryolaştıran ‘Küçük Gelin’ duyarsızlığına şaşmamak elde değil, diyerek.
Sonuçta; kadına en büyük kötülüğün yine kadın cinsinden geldiği… Kadınların erkekler tarafından öldürülmediği veya yaralanmadığı günün olmadığı toplumumuzda, cümle konuda ortaya çıkan çelişkiler almış başını giderken, üst tabaka izleyicinin ‘Küçük Gelin’ duyarsızlığının izahı da mümkün olamamakta. Hani takım tutar gibi kıstaslar dâhilinde televizyon da izlenmeyeceğine göre…
Anibal GÜLEROĞLU