ATV’yi pazar gecesi toplamda birincilik koltuğuna oturtan ‘Krem’, hem büyüklere fantastik bir masal olarak ekranlara şenlik kattı, hem de gençlerin buluttan nem kapacağını düşünen büyüklerin şimşeklerini çekti.
Ölüme ramak kala insanı havada kapan ak saçlı dededen, ağzında krem kutusuyla koşturan köpek kardeşe… Genetik mühendisliğinin bilimsel gerçeklerine inat, büyülü ‘Krem’in yarattığı ve tıpkı Kül Kedisi masalındaki gibi gece yarısına kadar süren sihirli güzelliğe… Yaşamın katı gerçeklerini bir nebze de olsa yumuşatacak, ne ararsanız mevcut bu hayali dünyada.
Ancak izleyeni, olmazların olduğu aleme götürüp güldürmeyi hedefleyen dizinin bu gerçekdışı öyküsüne aldanıp da içeriğinin boş bir hoşluktan ibaret olduğunu düşünmek büyük yanılgı olur.
Öncelikle, üniversitelerin araştırmalara bütçesinin yetmediğini dillendiren ve ülkemizdeki buluşların ancak özel sektör katkısıyla gelişebileceğinin altını çizen ‘Krem’, ikinci bölümünde gerçekçi bakış açısını daha da geliştirdi. Birinin eskisinin, diğerinin yeni sevgilisi olduğu ve erkeklerin güzel bir kadın görünce şekere üşüşen sineklere dönüştüğü dünyaya ışık tutan ‘Krem’, konusunu yavaş yavaş geliştirmeye başlayıp oklarını magazin habercilerine çevirdi.
Paranın konuştuğu magazin medyasında her habere güvenmemek gerektiğini yansıtan araba sohbeti, ‘Krem’in masalsı dünyasında uyuyup uyanamayanlara indirdiği şamar niteliğindeki gerçeklerden.
Onur’u kafese sokmak için basını kullanan Sanem, amacına ulaştı ama para karşılığı düzmece haber yapan bayan magazinci, konuyla ilgili konuşmaları kaydedip şantaja kalkıştı. Avını köşeye sıkıştıran avcının pervasızlığında sunulan haberci bayan, bu yönüyle özelde magazin, genelde haberin olduğu her alanda rastlanması muhtemel yozlaşmışlık örneği olarak yansıdı ekrana.
Sade, sıradan bir sahne gibi dursa da, iç güzelliğinin önemini komediyle vurgulamaya çalışan ‘Krem’in kayda değer ciddiyetteki mesajıydı! Bu sahnenin ardından gerçek hayattaki olasılıkları sorgulamamak imkansız.
‘Krem’ gençlere kötü örnek mi?
Kendi içinde değerlendirilmesi gereken dizi için gelen eleştiriler, kilolu kızları hor gördüğü ve güzel olmaya özendirerek aşağılık duygusu yarattığı; sergiledikleriyle gençlere kötü örnek olduğu yönünde.
‘İnsanlar başkalarının hatalarından ders alsaydı hiç kimse hata yapmazdı’gerçeğini unutup kendi tecrübelerini kızına yönlendiren annenin hatalı motivasyonuyla, dış görünüşünden utanmaya başlayan Aslı’yı Rüya olmaya özendiren başlangıç ilk bakışta bu izlenimi verse de ‘Krem’in asıl teması tam aksi bir yapıya sahip.
Yanlıştan doğruya ulaşmayı hedefleyen öykü, kişinin kimliğiyle barışık olması gerektiğini ve geçici güzellikler sağlayan yollara saptığında daha mutsuzlaşacağını deneyimlemek üstüne kurulu. Zaten ak sakallı kurtarıcının öğütleri de bu yönde! Bilgisiyle ve doğal kişiliğiyle ilgi çekmeye başlayan Aslı’nın tıpkı Çirkin Betty gibi yaşayacağı olgunluk bu konudaki eleştirilerin ne denli yersiz olduğunu gösterecektir.
Şişman insanları ‘akıl hastası’ olarak nitelediği halde, böbrek bozmaya meyilli protein diyetiyle paraya para demeyen Dr. Dukan’ın reklamlarının yanında, aşağılama ve teşvik konusunda esamisi dahi okunamayacak olan ‘Krem’, bu bakımdan gençler için bir tehlike arz etmemekte.
Hem özendiricilik ve aşağılık duygusu konularında ‘Krem’ dizisine gelene kadar, reklamlardan şovlara nicelerinin olduğunu düşünürsek ortada izleyecek şey kalmayacağını da unutmamak gerek.
Aslı’nın hareketleri abartılı
Son olarak, yapımın Çirkin Betty( Ugly Betty) isimli Amerikan dizisinden esinlendiği iddialarına karşın, Çirkin Betty’nin de Kolombiya dizisi olan ‘Yo Soy Betty La Fea’dan uyarlama olduğunu hatırlatarak, ‘Krem’in asıl eleştirilmesi gereken noktasına değinmekte fayda var.
‘Krem’deki sakarlık komedisini sırtlamakla mükellef Duygu Yetiş’in canlandırdığı Aslı karakterinin abartılı sakarlığı dizinin en büyük olumsuzluğu.
Adaman Şirketi’ne sunum yapmak için giden Aslı’nın elindeki projeyi yerlere saçması, telefonunu çıkartmak isterken gereksiz şaklabanlıklarla tam isabet su birikintisine düşürmesi, iş görüşmesine ev kıyafetinden daha paspal şeyler giymesi, bir türlü düz yürümeyi becerememesi, yemekleri sağa sola saçması ve daha niceleri…
Genetik gibi dikkat isteyen bir branşta lisansüstü eğitimi onur öğrencisi olarak bitiren biri için bu denli özensizlik ve sarsaklık mantığa sığmayacak derecede fazla. Brezilyalı model Larissa Gacemer’in oynadığı Rüya’nın trafik kazasının ardından, hastaneyi geçtim en azından evine götürülmesi gerekirken, gecelikle stüdyoya tıkılıp fotoğraflarının çekilmesi; sonrasında apar topar davete götürülmesi bile yenilip yutuldu da her an bir yerleri deviren Aslı’nın abartılı şanssızlığı çok göze batıyor. Bunlar komedi adına yapılmış canlandırmalar olsa bile dozu tutturulamadığı için sakarlıktan saçmalığa dönüşüyor.
Anibal GÜLEROĞLU