Gelişen çağımızda gittikçe değişen değerler ve zorlaşan yaşam şartları özellikle genç nesillerin ayakta kalmasını güçleştirmekte. Ekmeğin aslanın ağzından da derinlere gittiğinin ve eskiye kıyasla iş bulmanın büyük piyangoya dönüştüğü gerçeğinin sonuçları, dünya devi olarak hükmünü yürüten Amerika’da da, açlıkla talim olan Somali’de de hissedilmekte. Tabi, ülkelerin şartları dâhilinde!
Nedir veya kimlerdir bu şartları oluşturan? Güçlerine güç katmak isteyen büyük devletlerin küçükler üstündeki yaptırım avantajları, güçlülerin zayıfları sömürme düzeni ve tüm bu dış etkenlerden daha çok zarar veren iç asalaklar. Bunlara ilaveten coğrafi olumsuzlukları da sayarsak, kendiliğinden çıkıyor ortaya zayıf olanın her daim ezilmeye mahkûm olduğu gerçeği. Bu gerçeğin doğurduğu bir başka gerçek ise dışarıdan bakıldığında ‘korsan’ sıfatı yapıştırılıp geçilen, arka planında bambaşka gerçekler barındıran Somalili korsanların dramı! Suçun ve suçlunun dramı olur mu? Elbette ki olur. Ama bu öyle her gece farklı farklı isimlerle ekrana gelmelerine karşın aslında birbirlerinden pek de büyük ayrılıklar yansıtmayan dizilerdeki ajitasyonlara benzemiyor. Bu dram, mecburiyet üstüne kurulu.
Bir zamanlar sıkça haberlere konu olan modern çağın korsanlarını içine alan bu mecburiyet çemberi iyiyle kötünün, suçluyla suçsuzun birbirine karıştığı bir girdap! Mağdurlar mı suçluları yaratıyor yoksa suçlular mı masumları mağdur ediyor?
***
Yaşam şartlarının zorluğuna dair karı-koca konuşmasındaki, şirketlerin artık ucuz ve hızlı işgücü peşinde koştuğunun bundan dolayı da gençlerin mesleki engellerinin arttığının yol saptamalarından, EYL-Somali kıyısındaki sefil yaşam tablosuna geçiş yaparak başlayan ‘Kaptan Phillips’ işte tüm bu gerçekleri kapsayan yaşanmış konusuyla oldukça düşündürücü ve iç burkan bir kurgu olarak çıkıyor karşımıza.
Denizden balıkçılıkla para kazanması gereken insanların derme çatma kulübelerdeki sefaletine bakıp emperyalizmin yarattığı haksızlıklara içerlerken, onlara verilen gemi kaçırma emriyle sömürü çarkının bir başka dişi daha çıkıyor açığa… Karasularındaki balıklarını büyük devletlerin topladığı ve sonrasında lütuf gibi yiyecek yardımının yapıldığı bu topraklardaki insanlar korsanlık yapmaya mecbur. Çünkü onların kanını emerek semiren patronlar para, para, daha çok para istiyor!
Cesaret bulup ayakta kalmak için yaprak çiğneyen ve koca koca gemilere küçücük botlarla yanaşıp onları ele geçirerek patronlarını zenginleştirmek için canlarını ortaya koyan Somalili korsan balıkçılar bu açgözlülüğü tatmin için savaş verirken kendi içlerinde de çekişme yaşıyor. Yani tam bir kısır döngü.
***
Paul Greengrass yönetimindeki ‘Kaptan Phillips’in 2009’da yaşanan gerçek rehin alma olayını kurgulayan öyküsünün çarpıcı hakikatleri kadar gerçek olan bu sosyoekonomik çarkta yol alan yapım, çekimleriyle de çok gerçekçi. Dijital efektlerin yerine zorlayıcı şartlar altındaki gerçek okyanus çekimlerinin tercih edildiği filmde, diğer gemilerin yol güzergâhından ayrılıp tek başına kalan ‘Kaptan Phillips’in, arkadaşlarının korkup kaçmasına rağmen başladıkları işi bitirme hevesindeki dört Somalili korsana karşı yürüttüğü taktik ve moral savaşı hüküm sürmekte.
Açık denizde seyreden gemilerin kapatma prosedürü gibi güvenlik tedbirlerinin komikliğini ve mürettebatın aldıkları paranın canlarını ortaya koymak için yetersizliğini örnekleyen yapım, basit bir balıkçı ve korsan olmanın çok ötesine geçmiş Somalili elebaşı ile MAERSK ALABAMA’nın Kaptan’ı arasındaki iletişimi gayet dengeli bir dille aktarmakta.
‘Gemisini kurtaran kaptan’ konumundaki Tom Hanks ile Somalili korsanların kaptanı durumundaki Barkhad Abdi’nin kendi açılarından yaklaştıkları rehine olayında, şiddetten ziyade müthiş bir duygu analizi mevcut. Karşılıklı güven, korku, ikna ve kimi zaman da özdeşleşmeyle ilerleyen bu analizde insani gerçekler de unutulmamış.
***
Yaşam güçlüklerinin bilincinde olan ve karşısındaki korsanın sıska duruşundan, Somali’nin gerçeklerini daha net gözlemleyen ‘Kaptan Phillips’in bir noktada, kendi esaretini unutup korsanların canlarını kollama derdine düşmesi, yaralarını sarması ve onları ikna çabasına girmesi bu insani boyutun yarattığı tablo.
‘Sadece iş-para istiyoruz. Burada El Kaide yok’diyerek kendilerini teröristlerden soyutlayıp esir aldıklarına güvence vermeye çalışan… ABD gemisine düzenlediği korsanlıktan kazanacağı parayla New York’a gidip araba alma hevesi taşıyan… Amerikan donanmasını iyi görecek kadar saf olan… Ve Amerika’yı sevdiğini söyleyerek aslında tüm yaşananların yalnızca ekonomik kökene dayandığını vurgulayan Somalili korsan başının performansıyla, ‘güç karşısındaki, güçsüzlüğü’ daha net hissettiren ‘Kaptan Phillips’te zıtlıklardan doğan gerçekçilik, sunulan tablonun etkisini katmerlemekte.
Gelişmiş bedenleri, gelişmiş silahları ve orantısız güçleriyle, kurtarma botunun havasız ortamına aç-susuz tıkılarak patronları memnun edebilmek için fidye umuduna yolculuk eden dört çaresiz Somalilinin karşısına dikilen ABD donanmasının kurtarma çabasını izlerken bu zıtlıkları daha net anlıyorsunuz.
Bir yanda her türlü olanağa sahip askerler, diğer yanda ayağında sandaleti bile olmayan 15-16 yaşındaki çocuğun ürkekliği… Şişik kasların güç ve refah göstergesine karşılık, korkuyla umudun buluştuğu kocaman gözleriyle hayatı sorgulayan çelimsiz Somalili kaptanın zavallı mecburiyeti…
Kilit noktasını, ‘Kaptan Phillips’in hasmına karşı yaptığı ‘Sen basit bir balıkçı değilsin’ saptamasında yaratan yaşanmışlıkta, şartların arasındaki uçurumu ve Somalililerin korsanlık yapma zorunluluğunu daha iyi algılamak için korsanın, ‘Balıkçılık ve insan kaçırma dışında yapılacak başka şeyler belki ABD için var ama Somali’de yok’ tarzındaki söylemine dikkat etmek gerek. Zira suçlulukla masumiyet arasındaki ince çizgi bu noktada ortaya çıkmakta.
***
ABD’nin işi uzatmadan halletme ve her zamanki gibi olayı ‘yok etme’ usulüyle neticelendirme isteğini tavizsiz kurtarıcılık noktasında gayet gerçekçi bir tarzda işleyen ‘Kaptan Phillips’in en büyük gücüne gelince… Seyirciyi olayların içine çeken ve yaşananları rolden soyutlayıp izlettiren yapısı!
Korsanlığı ve rehin alma olayını her iki tarafın gözünden bakarak anlatan ve operasyon aşamasında haliyle Amerikan gücünü ağır bastırmayı ihmal etmeyen ‘Kaptan Phillips’te özellikle final sürecindeki duygu savaşında bu soyutlanma daha net fark edilmekte.
Neticede; gerçeğin sinemasal izdüşümü olarak gördüğüm ‘Kaptan Phillips’in ülkeler dengesindeki haksızlıkları ve bu uğurda harcanan yaşamları düşündüren dramatik yapısındaki kaliteden memnun olmamak imkânsız. Karakterlerin görünümlerinin hakikileriyle benzeştirildiği yapımda gerçekçi oyunculuk yönünü de Tom Hanks ve Somali kökenli Amerikalı aktör Barkhad Abdi layıkıyla yerine getiriyor. Geriye bir tek, erkeksi dünyanın erkeksi çarkları arasında yok olup gidenlerin aile ve çocuklarla bütünleşen insani gerçeklerini duyumsamak ve korsanlığın perde arkasını doğru algılamak kalıyor… Ki bunun için de patronların kurallarıyla ilerleyen ‘Kaptan Phillips’i izlemek gerekiyor.
Anibal GÜLEROĞLU