Farklı mizah anlayışını Star ekranlarından sürdüren ‘Kardeş Payı’, gecikmeli başladığı ikinci sezonunda ilginç bir grafik sergilemekte.
Perşembe geceleri ikinci kuşaktan yeni sezonuna giriş yapan dizi, ‘Aramızda Kalsın’ın final yapmasının ardından birinci kuşağa kaydırıldı malumunuz. Ancak ne olduysa bundan sonra oldu. Gayet güzel reyting sonuçları alarak kendini bir kez daha kanıtlayan yapım, Perşembe gecesinin pek çok dişli rakibine karşın dik durup AB’de birinciliği dahi yakalamayı başardığı halde hayli düşündürücü bir değişime gidildi.
Perşembe’nin birinci dilimini büyük umut bağlanan ‘Serçe Sarayı’na tahsis eden Star TV, herhalde ilk sezondan kalma alışkanlıkla, ‘Kardeş Payı’nı joker olarak kullanmaya niyetlenmiş olacak ki, saatten saate günden güne sürmeyi tercih edip Cumartesi’nin keşmekeşine yollayıverdi. Böylece Beşiktaş-Liverpool maçı nedeniyle yayınlanmayan ‘Kardeş Payı’nın da 27. bölümden itibaren gücü kırılmış oldu.
Total izleyicisinin mizah anlayışıyla pek bağdaşmadığından mı desek nedir, ‘Survivor’, ‘Kiraz Mevsimi’ gibi yapımları baş tacı eden bu gruptan zaten ‘Kardeş Payı’na yeterli ilgiyi göstermelerini beklemek boşaydı. Nitekim dizi yeni gününde, 33’üncülüğe kadar geriledi. Öte yandan bu gerilemeyi sadece mizahi algıya bağlamak da doğru değil. Çünkü absürt komedilerden hoşlanacağını farklı örneklerle ispatlayan AB’nin izleyici cephesinde de başlangıcın verimliliği görülememekte.
Aslında ‘Kardeş Payı’nın kaderini tayin eden şey, tepesinde kılıç gibi sallandırılan gün-saat değişimleri ve senaryo… İlk sezonda da sürekli yaşanmıştı değişimler ve sosyal medyanın diline düşmüştü. Hoş buradan da alınan eleştirel mesajlarla birincilik gelmişti ya… Neyse. Neticede Ahmet Kural ile Murat Cemcir’in komedi bombardımanı gittikçe drama dönüşmeye başlasa dahi birinci sezonu sağ salim atlatıp ikincisine yol yapmıştı. Yani ilk sezon bir şekilde atlatılmıştı.
Peki, Ahmet Kural ile Murat Cemcir’in her türden oyunculuk sergileyebileceklerini ispata koyulan ‘Kardeş Payı’nda şimdiki durum ne?
Eğri oturup doğru konuşmak lazım... Bu nedenle övgüleri de, eksikleri de kardeş payı yaparak sıralayacağım.
HER ŞEKİLDE ‘KARDEŞ PAYI’…
Petrolleri kelek çıkan ve eğitimleri vurgulanarak ‘İleriye yatırım için akademik kariyer yaptıkları’ söylenerek espriye malzeme edilen Rus hayat kadınlarının rafineri aklıyla komedisini sürdürüp tepkilere yeşil ışık yakan ‘Kardeş Payı’ için ilk işaret edeceğim detay, ‘İşler Güçler’le başlattıkları komedi mucizesi yolunda hızla ilerlerken şimdilerde bir parça tıknefes olduğu…
Bakıyoruz ‘Kardeş Payı’nın tablosuna… Başarmaya odaklanan ancak kaybetmeyi alışkanlık haline getiren sıra dışı karakterlerle yaşamsal gerçeklere başkaldırıp popüler kültüre hitap eden yeni nesil bir mizah dili yaratarak izleyicinin ilgisini çeken ‘Kardeş Payı’nın tüm oyuncuları gayet keyifli bir performans sergiliyorlar. Ortamlar da bir hayli renkli. Tempo deseniz, ‘Bu adamlar nereye koşuyor’ dedirtecek derecede… Gelin görün ki bunca olumlu yöne rağmen top gibi oradan oraya savrulunan ikinci sezonda konu kavrayıcılığı, senaryo enerjisi de düşüşe geçmiş. Artık esprilerin kanıksanmasından mıdır ya da ekranda bir var bir yok halleriyle yaşanan dengesizleşmenin heves kırıcılığından mıdır, bilinmez… Çekiciliği etkileyen olumsuz bir hava mevcut dizide!
İlaveten yeni sezonunu Sivas-Divriği’de açarak içerik şekillenmesini ‘İşler Güçler’den ‘Düğün Dernek’e doğru kaydıran ve taşralaşmaktan komedi çıkartmaya girişen yapımda, izleyiciye sunulan eğlendiricilik de geçmişe kıyasla değişime uğramış durumda.
Bu farklılaşmanın bana göre sakıncası yok. Neticede her katmandan mizah çıkartılabilir. Ancak internetten izleyenlerin dışındaki izleyicinin beklentisi de tamamen farklı olabilir. Dolayısıyla libidosunu, yerelden renklerle artırıp aileselliğini gerileterek erkeksi yönünü ağır bastırmaya başlayan ve bu rotada yeni sezonunu doldurmaya bakan diziye karşı ekrandaki ilgi kaybını irdelerken bu ayrıntıyı da dikkate almak lazım.
Nasıl ki, ‘Kardeş Payı’ dizisiyle ilgili olarak gelen eleştirilerin içinde ‘İkinci sezon bel altı esprilerin, müstehcenliğin arttığı’ yönünde görüş bildirenler çoğunlukta!
Buna ilaveten bu sezon ‘mahalle’ konseptini dibe vurdurarak bazı izleyicileri küstüren dizinin başlangıçta beklentiye soktuğu ‘icat-mucitlik’ olayının bu kadınlı-cümbüşlü hengâmede fazlaca zayıf bırakıldığı da bir gerçek.
Oysa tesisatçı kardeşler Metin ile Ali’nin maceralarını işleyeceğini duyduğum andan itibaren ‘Kardeş Payı’ndan beklentim, yerli ‘Süper Mario Kardeşler’ tadında fantastik bir işti. Ne yazık ki bu hevesim kursağımda kaldı.
Tamam. Ara yerde icatlar, tesisatçılık gibi olgular var ama bunların genele yaygınlığı oldukça yetersiz. Anlayacağınız tek başınalıktan kurtulmak için türlü atraksiyonlar sergileyen kahramanlarımız üstünden farklı ve iğneleyici esprilerle toplum uyandırılmaya çalışılıyor… Lakin bu esnada kimi abartılı gereksizliklerle senaryonun çıkış özü gözden kaçırılıp ana tema da ötelenmiş oluyor.
Gereksizlikler demişken… Özellikle dizilerin vazgeçilmez modasına dönüşen ‘şarkı’ faslı da önemli bir ayrıntı! Parçalarla iç bayıcılığa geçilip baştan sona klip şeklinde verilince, komedinin tadının iyiden iyiye sulandığını saptamadan olmaz. Bu noktada komedi dizilerinin aynı hataya sıkça düştüğünü de işaret edeceğim. Zaman doldurucu alışkanlık tüm sıkıcılığına karşın, dramatik yapımlarda veya romantik komedi türünde gelişse bir nebze çekiliyor ama böylesi absürt mizahlarla hiç bağdaşmıyor doğrusu.
Neticede; Dizi sektörünün olumsuzluklarını ifşa ederek ‘Güleriz ağlanacak halimize’ durumu yaratan ‘İşler Güçler’in ardından aynı tarzla gelen bol bipli ‘Kardeş Payı’, Ali’nin Şükriye kaygısıyla, Metin ve Emrah’ın mahalleye gelen öğrenci kızlara yumulma hevesiyle ve Turgut’un petrol bulma uyanıklığıyla ilerlerken kanalının yayın oynaklığı kadar içeriğin değişimciliğine de kurban edilmekte!
Mükemmel uyumlu kadroyla mizaha yeni bir pencere açanlardan arzumuz ‘Kardeş Payı’nın mucize soluğunu tıkamamak için biraz daha özen göstersinler. Zira ekranlarımızın bu tür uyarıcılıklara çokça ihtiyacı var.
Anibal GÜLEROĞLU