Silah serbestîsinin katliam boyutuna ulaşmasını toplumsal yozlaşma olarak görmeyip NBC kanalının ‘The New Normal’ isimli yeni dizisinin aile kurumunu bozma ihtimaline kafayı takan Amerikan anlayışının, çifte standart noktasında, bizdekiyle paralel çizgide ilerlediği inkâr edilemeyecek bir gerçek.
Bu gerçeğin acı yansıması, muhafazakâr kanadın desteklediği çizgi roman kahramanlarından Batman’in son yorumu olan ‘Kara Şövalye Yükseliyor’un galasında kendini gösterdi. Silah talebini azaltmak yerine körükleyen saldırı, silahları serbest bırakıp dizilere ahlaki gem vuran ikiyüzlü düzenin su yüzüne çıkması için ölümcül bir vesile oldu. Kimilerine göre siyasi nedenlerden yaşanan, kimilerine göreyse dengesiz bir beynin çılgınlığı sayılan bu saldırı, ülkemizde Vestel tarafından düzenlenecek özel gösterimin iptaline de neden olurken filme ilgiyi ve merakı da katmerledi.
Peki, silahların özgürce konuştuğu ABD’de yaş sınıflamasına sıkı sıkı bağlı olanlarca PG13(13 yaş altındakiler izleyemez) kısıtlamasıyla gösterime sokulan ‘Kara Şövalye Yükseliyor’, bu ilgiyi hak edecek bir yapıya sahip mi? Çifte standartla aynı paralellikte ilerleyen ve özensizlikle gelişen mantık hatalarının yoğunluğu, bu soruya olumlu cevabı engellemekte.
Kötülük gömüldüğü yerden dirilince Batman geri dönmeli
Özüne dönük yorumlamasıyla, Batman’i 1939 yılındaki polisiye stiline çeken ve üçlemenin son filminde tarzını sürdüren Christopher Nolan, ‘Kara Şövalye Yükseliyor’ derken öylesine mantık hatalarına düşmüş ki, bizdeki dizilere rahmet okutacak cinsten! Bunları sıralamadan önce filmin konusuna kısaca bir göz atalım.
Gotham (Gothik Amerika’nın kısaltılmışı) şehrini sayıları 1000’i bulan suçlu tayfasından temizledikten sonra sevgilisiRachel Dawes'in acısını içine gömerek köşesine çekilen Bruce Wayne, şirketinin işlerini de boşlamıştır. Yardımcısı Alfred’le birlikte münzevi gibi yaşayan Wayne’i tetikleyen, anneden kalma inci kolyenin çalınması olur. Gotham şehri sekiz yıl önce ölen Harvy Dent’in minnetle anarken onun ölümüne sebep gördükleri Batman’i kötü kişi ilan etmiştir. Elit sınıfı koruduğu düşünülen Dent Yasası’nın iptalini isteyenler isyan ateşini yakmış, akıl almaz bir uçaktan kaçış operasyonuyla ortaya çıkan maskeli Bane de bu ateşi tüm şehre yaymıştır. Bu gelişmeler, ortaya çıkmak için her şeyin ters gitmesini beklerken acı ve kederle dolan Batman’i uykusundan uyandırıp kulaklarıyla hayli itici duran yarasa kıyafetine geri döndürür.
Gerçek kahraman Batman mi, Bane mi?
‘Dünyadaki dengeyi korumak için çevreci yatırım şart’diyen ve Hans Zimmer’in mükemmel müziğiyle akışını sürdüren ‘Kara Şövalye Yükseliyor’, Batman’den ziyade Ra's Al Ghul'un öğrencisi Bane’in hâkimiyetinde bir film görünümünde. Adaletsiz düzeni değiştirmek ve mevcut yapıya karşı çıkmak ülküsündeki Bane, halka eşitlik getirme söylemini başlattığı anda ortamı ele geçiriveriyor. Halk mahkemeleriyle yargılanma, yasaları yapan veya yaptıran ayrıcalıklı kesimin etkisizleştirilmesi bu maskeli kötüyü kahramanlaştıran ideolojiler. Aslında günahları diz boyu olanların düzenine karşı duran Bane’e kötü demek ne derece doğru tartışılır. Çünkü bir çırpıda ülkenin en elit şehrindeki halkını gözden çıkaran hükümet güçlerinin vatandaşa karşı sergilediği tavır, iyilik-kötülük kavramlarında çelişki yaratan bir durum.
Aynı çelişki senaryonun söyleminde de mevcut. Film boyunca Bane’i ve amacını, devrimci bir söylemle seyirciye sunup sorgulatan Nolan’ın finalde üslup değiştiriyor. Gotham’da yaşananların gerçek sebebini farklılaştırıp ‘Kurtuluş mevcut otoriter düzendedir’ türküsünü tutturması, Amerikan muhafazakârlığını sinemaya aktaran dilin asla değişmeyeceğinin bir göstergesi olarak sırıtmakta. Serinin önceki filmlerinde göze sokularak yükseltilen faşist söylemi devrimcilikle kamufle eden Nolan, filmin sonuna doğru çizgi roman uyarlamalarının bildik mesajlarına yer vermeyi ihmal etmeyerek Hollywood’un hizmet rotasını bir kez daha gösteriyor.
Bu mantık hataları dizilerimizde bile olmaz
‘Yapman gerekenleri yapmaya başlarsan, istediklerini yapmana izin vermezler’vurgulamasıyla başkaldırıcı bir yörüngeye çekilen… ‘Birinin aracı diğerinin silahıdır’ diyerek onca gelişmiş silahlarına rağmen adam öldürmeye karşı duruş sergileyerek komikleştirilen Batman’i, Bane karşısında yücelten ‘Kara Şövalye Yükseliyor’, bu bilinçli ideolojik zikzakların ötesinde bilinçsiz mantık hatalarıyla doruk yapmış.
Bane’le birlikte Gölgeler Birliği’nde Ra's Al Ghul'un öğrencisi olan Batman, bu filminde gerçekten dövüş özürlüsü. Sokak çocukları gibi sürdürülen kavgada, Batman’in Bane’e attığı cılız yumruklar inanılacak gibi değil. Silahı, mertliği bozmamak için kullanmaktan kaçındıkları anlaşılan bu iki karakterin aksine adam öldürmekten sakınmayan bir Kedi Kız var karşımızda. Hollywood’da yükselen değer olarak ‘kadın’ gücünü ve başarısını öne çıkartmayı tercih eden Nolan’ın en şaşkınlığa düşüren hatası, üç aya yakın süre yeraltında kalan yüzlerce polisin durumunda kendini göstermekte. Adamların dışarıdan atılan yemeklerle beslenmeleri(su-tuvalet ihtiyaçlarını nasıl karşıladıkları belli değil) bir yana hiçbir şey olmamış gibi sağlıklı ve sakalsız-temiz görünümlerle bulundukları yerden çıkmaları mantığa sığacak gibi değil. Uzak diyarlarda atıldığı kuyu hapishaneden kurtulan Batman’in izole edilen Gotham şehrine şipşak gelmesi ve onca sakatlığının bir çırpıda geçivermesi, çizgi filmlere yaraşacak bir beceri! Nitrojen bombası patlayınca insanların etkilenmemesi mantıksızlığın doruk noktası…
Bunlar ve sayma durumunda filmi açık edecek daha bir dolu mantıksızlık, böylesine büyük bütçeli ve kurgusuyla dikkat çeken bir filme yakışmayacak türden. Hani bunlardan biri bizim dizilerde ya da filmlerde yapılsa tefe konur maazallah.Ancak daima eleştirdiğimiz ‘Biz yaptık oldu’ yaklaşımıyla hareket eden Nolan için sorun yok tabii. Çünkü nasılsa, tüm eksiklerine rağmen reyting alan diziler gibi ‘Kara Şövalye Yükseliyor’ da dünya çapında büyük gişe yapacaktır. Bunun dışında, devrimcilik-eşitlik hevesini boş geç; mevcut sistemi sev-koru yönlendirmesi üstüne kurulu filmde, zaten ne vasat oyunculuğun ne de çok anlamsız bir gerekçeyle yaratılan finaldeki doyumsuzluğun bir önemi yok.
Anibal GÜLEROĞLU