Âdem ile Havva’dan bu yana yasak olanın çekiciliği malum… Kişi için kötü olanı da cazip hale getiren bu yaklaşım, kurgu dünyasının sarıldığı bir can simidi. Dizilerin ve filmlerin anti kahraman yaratma düşkünlüğü de bunun yansıması. Uçlardaki karakterler bir başka çekici olunca, hemen her yapıma bir tane yerleştirmek kaçınılmaz oluyor haliyle. Şimdilerde ekrandaki en başarılı örnek, ‘Kara Para Aşk’ın Metin-Fatih’i!
Erkan Can tarafından ustalıkla canlandırılan psikopat Tayyar Dündar’ın oğlu olarak kötülüğü soydan alan Fatih, nam-ı diğer Metin karakteri Saygın Soysal’ın role uygun performansı sayesinde ‘Kara Para Aşk’ın kanı-canı haline gelmiş bulunmakta…
***
Son demde babalığını tokat gibi yüzüne vurup Tayyar’ın parasının üstüne oturarak dizideki etkinliğini artıran Fatih’i, amca-babayı koltuğundan edip dili kesilen annesinin öcünü alma yolunda ilerlerken, öne çıkartan detay Nilüfer’e karşı hissettiği tutkulu aşkın gücü.
Kötülük ve gaddarlığı, tutsak edilen kadına karşı en doğal haliyle gelişen aşkla buluşturma becerisini sergileyen senaryonun hakkını veren Saygın Soysal, ‘Muhteşem Yüzyıl’daki Mercan Ağa’lığının ardından bambaşka bir kişiliğe bürünerek kendini ispatlamakta. Hem de artan oranda bir performansla.
Hacettepe Üniversitesi Devlet Konservatuarı Sahne Sanatları mezunu olarak farklı dizi ve filmlerde yer alan Soysal, üstüne düşeni layıkıyla yerine getirirken kötülüğün basitliğinde yitip gitmiyor. Aksine Fatih-Metin karakterinin içselleştirilmesi sayesinde, duygusallıkla harmanlanan kötülüğün yücelişine, acıma hissi uyandırmasına tanıklık ediyoruz.
***
Rıza Kocaoğlu’nun ‘Ezel’deki soğukkanlı tetikçisinin yarattığı çekicilikle paralel bir yol izlerken çıtayı yükselten Fatih-Metin, her kötülüğün arka planında bir başka kötülüğün tetikleyici ve yönlendirici gücünün bulunduğunu resmetmek için uygun olduğu kadar riskli bir tipleme de…Zira 'kilit taşı' diyebileceğimiz bu karakter, başarısız bir sunumla dizinin bütününü etkileyebilme kapasitesine sahip. Neyse ki Saygın Soysal'ın yeteneği bu riski ortadan kaldırıyor.
Kötülüğü, dili kesilen anne ve istenmeyen çocuk olgularıyla buluşturarak kişilik analizini yansıtan Fatih-Metin, öte yandan kendisi gibi arka planda bırakılmış, idare edilmeye müsait Nilüfer’e karşı özverili-tutkulu tavrıyla da ‘Kötülerin aşkı büyük olur’ demekte adeta…
Tabii bu çapraşık aşk durumunun bir de diğer açıdan okunuşu var ki o da, ‘Kadınlar iyi erkeği değil, kendilerini hırpalayanı, gizemli-güçlü olanı seçer’ şeklinde!
***
Dahası; ‘Kara Para Aşk’ın belli gidişatında büyük sürpriz olarak öne çıkan Saygın Soysal’ın can kattığı Fatih-Metin karakterinin nasıl bir yol çizeceğinin diğerleri kadar kolay tahmin edilebilir olmayışı da, diziye ilgiyi diri tutmayı sağlamakta. Soysal; öpüşünden bakışına, konuşmasından duruşuna her haliyle karakteri öyle bir aktarıyor ki izleyen onun tutkusunu kolayca benimsiyor.
Onun bu özelliği sayesinde, özünde çok basit olan ve pek çok mantıksızlığı bünyesinde barındırarak ekrana taşınan bir konu, bir anda aşk-polisiye sıradanlığının ötesine geçmiş oluyor. Fatih-Metin’in izleyeni ikileme düşüren aşk yansımaları, psikopatlıkla soğukkanlılığın kesiştiği yerdeki gerilimli aksiyonu olmasa dizinin öyküsü neyle ve de nereye kadar beslenebilir ki zaten!
Anlayacağınız başlangıcındaki çeşitli sahneleri anlamsız kılarak ilerlerken eskiye oranla hayli kan kaybeden ‘Kara Para Aşk’ın heyecan ve merak uyandıran en etkin yönü, her bakımdan diziye katkısı büyük olan ve ‘Can damarı’ diyebileceğimiz Saygın Soysal sayesinde varlık buluyor. Bu hakikat; senaryonun, kendini adeta polisin kucağına atan, Fatih-Metin karakterini daha iyi donatıp güçlendirmesi gerektiğini göstermek için yeter de artar bile!
Anibal GÜLEROĞLU