Anibal Güleroğlu

Anibal Güleroğlu

guleranibal@yahoo.com

Tüm Yazıları

Gerçeği insanlara anlatmak, kabul ettirmek pek kolay bir iş değil. Çünkü gerçeklerin hazmedilmesi güçtür. Hele de riyakârlıkla desteklenen kolaycılık ve rahat kazanım durumlarında kimse gerçeklere itibar etmez. Hani sanat eleştirmeni ve filozof yazar Denis Diderot’nun da dediği gibi ‘Güler yüzle söylenen bir yalanı, bir anda yuttuğumuz halde; acı gerçeği ancak damla damla yutarız’!

Nitekim bu tablo sadece kişilerle sınırlı değil. Kurguların dünyasında da aynı mantık geçerli. Hak etmeden alınan övgüler baş tacı edilirken yapıcı eleştirilere veya önerilere pek kulak asılmamakta. Dizilerle veya televizyonla ilgili herhangi bir konuda yaptığımız eleştiriler ve yorumlar da, gerçekleri işaret etmekle birlikte, çoğu zaman hemencecik hazmedilmemekte. Dizilerin aceleye getirilmiş finallerinin ve finalsiz noktalanmaların izleyiciye ve emeğe saygısızlık olduğunu belirterek, kanallara seçenek olarak önerdiğimiz… Sonunda dönüp dolaşılarak gelinen ‘mini dizi’ konusunda olduğu gibi! Şimdi bize, ‘Kanallar gerçeği görmeye başladı mı’ dedirten ‘mini dizi’ konusu nedir bakalım…

Haberin Devamı

‘EKRANLARDA MİNİ DİZİ MODASI MI BAŞLIYOR’ DEMİŞTİK!

Yıl 2014… Mayıs’ın 3’ü… Yine bu köşeden yayınlanan ‘Ekranlarda mini dizi modası mı başlıyor’ başlıklı yazımda, birkaç bölümde apar topar kaldırılan dizilere istinaden ‘En iyisi baştan ömür biçmek’ demiştim.

Sezon içinde kısa sürede finale yollanan yapımları sayıp, bu durumun emeği boşa çıkartmasını, izleyicide yarattığı kızgınlığı ve hayal kırıklığını hatırlattığım yazımda ‘‘Tüm bu sıraladığımız dizi hayal kırıklıklarının yarattığı tablo, ekranlarımızda uzun ömürlü dizi hallerinin hayli zor olduğunu açığa çıkartmakta. Zamanından önce finale yollanan veya apar topar yayından kaldırılan dizilerin, o işte emeği geçen herkesin kariyerinde eksi puan olduğu da aşikâr! İşte bu olumsuzluğa fırsat yaratmamak için uzun soluklu dizilerin yanı sıra ortalama 10 bölümlük ‘mini’ yapımlara da ekranda yer vermek gerek’’ şeklinde özetleyeceğim saptamalarla ‘mini dizi’ olayını gündeme getirmiştim.

Haberin Devamı

Bu yazımın üstünden geçen süre zarfında ara ara değindiğim ‘mini dizi’ konusunu, yakın zamanda ‘Çember’ dizisi vesilesiyle bir kez daha ayrıntılı biçimde ele aldım. ‘İçerde’, ‘Anne’ gibi reyting aldıkları halde finale giden yapımların tablosu üstünden geliştirdiği gerçekçiliği ‘Mini dizi kurtuluş olabilir mi’ başlığıyla işlerken 2014’teki yazıma da göndermelerde bulunmuştum haliyle.

Mini dizinin yanı sıra ‘televizyon filmi serisi’nin de uzun dizilerin yarattığı sıkıntılı ve tıkanık düzenin önünü açacak bir formül olduğunu işaret ettiğim yazımın finalini de;

‘‘Umarım artık her dizinin ille de sezonlar boyunca sürmesi gerekmediği gerçeği kafalara dank eder... Yerli dizinin yersiz uzunluğunu bir türlü önleyemeyen dizi sektörü, bu gerçeğin ışığında ‘mini dizi’nin kurtuluş formülü olduğunu anlar... Bir diziyle iki kuşak idare eden, tekrarlarıyla aylar boyu ekranı dolduran kanalların akışlarına canlılık ve farklılık kazandırmak için harekete geçer. Aksi takdirde yenilikçi söylem üretmek yerine eskiden medet umar hale gelen sektörde işler günden güne zorlaşacak. Hele de projesine yeterli dış pazarı bulamayanlar için. Bu kez umudum daha yüksek’’ diyerek getirmiştim.

Haberin Devamı

Nitekim bu yazımın ardından farklı köşelerde de dile getirilen ‘mini dizi’ olayı şimdilerde kanalların da gündeminde. Umudumun boş olmadığı, ‘Çember’in ve altı bölümlük ‘Börü’nün dışında düşünülmeye başlanan mini komedi dizisi gelişimiyle de perçinlendi. Demek ki ‘Ekranlarda mini dizi modası mı başlıyor’ sözümüz boş değilmiş ve işaret ettiğimiz gerçekler, geç de olsa fark edilmiş. Köşecilerin aklına iş düşürüp kanalların gerçeği görmesine vesile olduysak ne mutlu bize.

'Ben demiştim' demeye 'Çember' üstünden devam...

‘ÇEMBER’ EKTİĞİNİ BİÇECEK Mİ?

‘‘Aleyna’nın Son Günü’’ isimli bölümle altı haftalık yolculuğunu tamamlayan ‘Çember’in film tadındaki serisinin izleyiciyle buluşmasının ardından yazdığım ‘Çember dizisi yeni bir süreç mi başlattı’ başlıklı yazımda, projenin ilk bölümden kazandığı başarının devamını getirmede önemli faktör olduğunu ve bu tarz yapımların uzun süreli dizilerden sıkılanlar için yeni formül yaratacağını vurgulamış… Yarattığı ‘mini dizi’ tablosuyla prototip olarak gördüğüm yapımın devamının izleyici tarafından isteneceğini de ilk etaptan dillendirmiştim.

Nitekim serinin mevcut bölümlerinin tükenmesinin ardından çekilecek bölümlerle yeni sezonda da süreceği ve Eylül’de tekrar Star ekranında olacağı haberi düştü medyaya. Şimdi zaten beklediğim bu duruma sevinmemek elde değil. ‘Ektiğini biçiyor’ olacak neticede.

Öte yandan gerçekçilik gözlüğüyle bakıp ‘Gerçekten Çember ektiğini biçecek mi’ diye düşünmeden de edemiyorum doğrusu. Zira ekranda farklı bir tat başlatarak adeta önderlik eder konuma gelen serinin devamına sevinirken, yeni sezonda onca dizi arasında nasıl rekabet edeceğini de düşünmek lazım. Bunun için en iyi formül, yayın saatini ve gününü değiştirmemek olacak da…

Yeni sezonlarını başlatacak eskilerin ve yeni gelecek dizilerin mevcudiyetinde ‘Çember’in eski yerini koruması oldukça zor görünmekte. Yani ilk kuşakta yayınlanması biraz hayal. Dolayısıyla ‘Çember’in ektiğini biçmesini sağlamak için en iyi çare, gün değişimine gitmeden ikinci kuşakta yer bulması! Tabii bu durumda da eski reyting performansının bir parça gerisinde kalması kuvvetle muhtemel. Ancak sonuçta hepi topu altı bölümlük ‘mini dizi’lik hali mevcut… Nasılsa bir şekilde kotarılır. Devamının da başarı getirmesi temennisiyle…

SONUÇTA; Televizyon âlemindeki gelişmelere ve önceden söylediklerimiz üstünden geliştirilen fikirlere mim koymak adına ‘Ben demiştim’ hallerimiz daha çok sürecek gibi... Gerçekler açığa çıktığı ve olumlu gelişmeler yaşandığı müddetçe varsın sürsün diyelim.

Anibal GÜLEROĞLU

www.twitter.com/guleranibal