Anibal Güleroğlu

Anibal Güleroğlu

guleranibal@yahoo.com

Tüm Yazıları

Karakterlerinin çok yönlülüğü ve gelişimiyle dünya çapında başarı kazanan Marvel, süper güçlerle insani zaafları birlikte sunan filmleriyle sinema dünyasında hayli ses getirmekte. Robert Downey Jr.’ın sempatik ve karizmatik canlandırmasıyla ele alınan ‘makine-insan’ birlikteliği analizini keyifli bir seyirliğe dönüştüren ‘Iron Man 3’, bu anlamda güzel bir örnek olarak karşımızda.

Hem ‘Iron Man’ hem de ‘Marvel’s The Avengers’ın devamı niteliğini taşıyan ‘Iron Man 3’ filmini geliştirme aşamasında ayrıntılara daha da özen gösteren Marvel, kahramanı Tony Stark’ın iç dünyasına dalarken rutin gelişimli bir devam filmi olmak yerine kendine yeni bir yol çizmeyi uygun bulmuş.

Haberin Devamı

Yoğun katılımlı basın gösteriminde izlediğim ‘Iron Man 3’ü yaratırken klasik hikâyeden de faydalanmayı uygun bulan Marvel, yaratıcı kötü kimliğiyle popüler olan ‘Mandarin’ karakterini alıp modern uyarlamaya katmış. ‘Iron Man 2’nin yarattığı hayal kırıklığını telefi etmek için çıkılan yolda daha ekstrem bir şeyler ortaya koyma dürtüsü, kötülüklerini biyolojik silaha dönüştürüp ABD yönetimine karşı başkaldırı havası verme ustası Mandarin (Ben Kingsley) karakterinin devreye sokulmasına neden olmuş. Bu klasik öykü kahramanını yeterli görmeyen yaratıcılar ufuklarını daha da geliştirince, ‘Extremis’ romanının içten içe yanan dönüştürülmüş insanları da öyküye katılmış ve Tony Stark’la ABD Başkanı’nı güç duruma sokan öykü doğmuş.

***

‘Kendi iblislerimizi kendimiz yaratırız’ saptamasıyla, 1999 senesinin yılbaşı gecesine giden ve Bern-İsviçre’de her şeyin başladığı günlerin anılarına dalarak açılışını yapan ‘Iron Man 3’ün içeriği, verilen sözlerin ve bekleyişe sokulanların unutulmasının günü geldiğinde nasıl tehlikeli sonuçlar doğurabileceği üstüne gelişir.

Canlı organizmanın genetik sistemine müdahale olayına odaklanan ve iki siesta arasına 72 saat uykusuzluğu koyup panik atak geliştiren Tony Stark’ın Mandarin karakteriyle tanışması, ‘Kim olduğumu biliyorsunuz’ diyerek Amerika’nın yaptıklarına misilleme katliamlar sergileyen teröristin korsan yayınını izlemesiyle olur. Başarısız bir deneme sonrasına denk düşen bu gelişim beraberinde eski usul, teke tek hesaplaşmayı da getirir.

Haberin Devamı

***

Zenginliğin ve teknolojinin zirvesindeki Tony Stark’ı Avengers’daki yaşanmışlıkların ruhsal çöküntüsüne sokup panik ataklı bir kişiliğe çeviren ve ‘Adam mıdır kıyafeti kıyafet yapan yoksa kıyafet midir adamı adam yapan?’ sorgusuna sokan ‘Iron Man 3’, buna bir de şarj olamayan Iron Man zırhının arızasının yarattığı çaresizliği ekleyince, ortaya tam anlamıyla kendi başına kalmış bir kahraman çıkmış.

Bu yeni safhada seyirciyi yeni bir serinin başlangıcına tanıklık ettiren yapımın en büyük gücü, yönetmen Shane Black’in özgün yaklaşımı! Kahramanını, bir tür kişilik muhasebesiyle, farklı bir görünüme sokup sondan başa dönen ve Iron Man’in insan yönüne ağırlık kazandıran Black, filmin açılışındaki havai fişekli kutlamayı finale de taşıyarak adeta yeni seriye selam durmuş. Bu noktada Black’in en büyük başarısı, evinden hayli uzaklara düşüp şaşkın bir halde ortalıkta dolaşan ve küçük bir çocuktan yardım alacak kadar alçakgönüllüleşen Stark karakterini çok güzel biçimlendirmiş olması.

Haberin Devamı

Sevgilisi Pepper Potts’u (Gwyneth Paltrow) kurtarma yolunda pratik mekanizmalar geliştirerek Iron Man zırhını ikinci plana atan Stark’ın ‘Aslolan insanın beyin gücüdür’ yaklaşımıyla özüne dönmesini sağlayan film, Killian (Guy Pearce) tarafından yaratılan AIM isimli organizmayı dönüştürme silahının temeline de, insan beyninin kontrolü mantığını ve insani duyguların yarattığı absürd karmaşayı yerleştirmiş. Bu nedenle her ne kadar sonlara doğru yoğunlaşan bilgisayar oyunu benzeri aksiyonlarla mekanikleşse de, ‘Iron Man 3’te insan olgusu serinin önceki filmlerine göre daha ağır basmakta.

***

Hikâyenin en büyük sürprizi olan Mandarin karakterini, kırılmalarına ve taşlamalarına basamak yapan ‘Iron Man 3’, bu vesileyle keyifli bir mizah dili de ortaya çıkartmış. Dolayısıyla Ben Kingsley’in falsosuz performansıyla mükemmelleşen Mandarin, bana göre Tony Stark’ın da önüne geçen bir karakter olmuş.

Babası tarafından terk edilmiş çocuk olgusunu, patates tüfeğiyle kafa tutacak kadar cesur afacanla araya sokuşturup kendini iyiden iyiye şirinleştiren ve tribünlere oynayan ‘Iron Man 3’, alttan alta taşlama klasiğini de ihmal etmemekte. Bunun için gerekli malzeme, doğal olarak Amerikan yönetimine kafa tutma durumu yaratanlar… Ancak bu kez yönetime başkaldırmanın ve kaosla intikamcılığa soyunmanın gerekçesi biraz farklı. Batan petrol tankeriyle oluşan çevre kirliliği ve Amerikan askerleri tarafından katledilen yerliler söz konusu. Bu süreçte klasik olan ise Çin’e laf dokundurmalar. İğnelemelerin en büyüğü gibi duran ‘Iron Patoit’ karakteri de özellikle dikkate değer. Zira vatanseverliğin ihanete dönüşümünü simgelemek için mükemmel seçim.

Efektlerini sonlara saklayarak görünürde kendine has bir ‘yeniden doğuş’ çizgisi yaratan ancak Tony Stark’ın çaresizlik evresinde tempoyu fazlaca düşürdüğünden zaman zaman uyutucu hale gelen ‘Iron Man 3’ filminin en önemli eksiği, mekanikten insani kahraman doğuran ve ‘Zırhın ne önemi var, mühim olan kişi’ diyen finalinin yangından mal kaçırır gibi işlenmiş olması!

Nihayetinde; ‘Keşke 3D çekilmeseymiş’ dediğim ‘Iron Man 3’ün öyküsü çok dişe dokunur olmasa da, yönetmen Shane Black’in espri katkısı, Stark’la bütünleşen Robert Downey Jr.’ın ukalalıktan sıyrılmış yeni kimliği ve filmin görkemli müziği durumu kurtarmaya yetiyor.

Anibal GÜLEROĞLU

www.twitter.com/guleranibal