Sezonu, trafik kazasıyla kapatarak izleyicisini merakta bırakan ‘İffet’ yeni gününde, ikinci kuşağa yollanmış olarak izleyicisiyle buluştu. Tepesinde, reyting alabildiği sürece kalır, kılıcı sallanarak sezona başlayan ‘İffet’in zaman atlamasıyla ekrana gelen bölümü, dizinin kendini kurtarmak için konusunu yepyeni bir platforma taşındığının göstergesi oldu.
Emektar ütüyle konuşma fantezisiyle karşımıza çıkan İffet, iç bayan iyimserlikle Cemil’in oğlunun sünnet telaşında… Saime Hala, Fatmagül’den özenmiş olacak ki yemekçiliğe soyunmuş… Şoför Cemil, geçmişin sünnet nostaljisiyle, oğluna işporta işi saat hediyesi derdinde… Kayınvalide sayesinde sıkıntı çekmeyen Erhan ayranı tam olduğundan, üvey oğlunu taht-ı revanla sünnet düğününe getirme gayretinde… Asuman Hanım, parayı verip düdüğü çalan konfeksiyoncu olmuş… Yılların modacısı Dilek Hanım da yer bulamayıp onun emrine kapılandığı yetmiyormuş gibi bir de makine başına geçip dikiş dikmekte. Anlayacağınız tekmil şenlik bir arada.
Bu çeşnili tablonun asıl tamamlayıcıları; dizilerdeki sünnetlerin olmazsa olmazı ‘evden kaçma’ olayını gerçekleştiren Mehmet ile damdan düşer gibi mahalleye taşınan üstelik de Betül’ün kiracısı olan Halil’in kızı Çiçek…
Belli ki, pipiye iğne yaptırıp kestirmek istemeyen ve bilgiç duruşlarıyla öz babasına posta koyan Mehmet’e yeni ‘Küçük Osman’ olma misyonu yüklenmiş! Sünnetti, go karttı, okuldu, carttı curttu derken ‘İffet’in hâkim karakterine dönüşen Mehmet’in sevimliliği bu yükü taşımaya müsait aslında. Üstelik hareketleri abartılı şımarıklık da taşımıyor!
‘Hayatımın Rolü’nün ardından beş yaş öğrenciliğinin teşvikçiliğine soyunan diziler kervanına katılan ‘İffet’teki diğer çocuk Çiçek’le güzel bir ikili teşkil eden Mehmet ne kadar sevimli davranırsa, dizilerde çocuk meraklısı olan izleyiciyi o denli çeker. Bu da kapı eşiğinde bekletilen ‘İffet’e ekran ömrü sağlar.
Halil’in kızı Çiçek, İffet’in Elif’i Mi?
Viyana kapılarına dayanma mazisinde kalan, her şeye maydanoz emekli öğretmen Sedat Bey ile Saime Hanım arasındaki didişmeyle ‘İffet’e komedi canlılığı kazandıran senaryo, Halil karakteriyle de diziye bilinmeyenin heyecanını katmaya çalışmış.
Ancak beş yıl sonra bir kazı sonucu bulunan bebek mezarıyla Elif konusunu hortlatıp, ucunu Halil’e bağlayan gidişattaki gizemi tahmin etmek zor değil.
Bu bağlantı ve Necati denilen adamla yapılan konuşmadan hareketle, Çiçek’in aslında Elif olduğu konusunda fikir jimnastiği yaparsak şöyle bir gelişim çıkıyor karşımıza:
Halil, kazada kaybolan Elif bebeği buldu. Evine götürdü. Kendi bebekleri ölmüştü. Karısı, çocuğu bırakmak istemedi. Böylece ölen bebeklerini gömerken Elif’in izini silmek için ona ait eşyaları da yanına koydular. Elif’i kızları gibi büyüttüler. Sonra karısını kaybeden Halil, gerçekte Elif olan Çiçek’in hakiki annesini tanıma güdüsüyle aynı mahalleye taşınma ihtiyacı hissetti. Bu noktada da doğal olarak bir garip şekilde bebeğin cesedinin bulunması gerekiyordu.
Gerekiyordu da, bu kadar anlamsızca yapılması gerekmiyordu. Üstünde kırmızı ve siyah renkli kıyafetle kaybolan Elif bebekten geriye sadece el kadar pembe bez parçası ve altın takı kalması ne derece mantıklı? Dizilerde mantık aramanın kusur sayıldığı yerde bu minicik dikkatsizliğin de önemi yok demek en doğrusu sanırım.
Hem nasılsa DNA testi gerçeği açığa çıkartacaktır. O vakte kadar dramatik sahnelerle durum idare edilir. Sonra kemiklerin Elif’e ait olmadığı çıkar ortaya. Böylece umutlar yeşerir. Halil-Çiçek ikilisinin İffet’le yakınlaşmasıyla da dizi gelişir…
Bu pek de sürpriz olmayan senaryonun gerçeklerinin açığa çıkma sürecinde; Cemil’in kıskançlığı, Mehmet’in şirinliği, Dilek’in geri dönen eski kocasıyla cilveleşmesi, Nimet’in hocasıyla ilişkisi ve diğerleri yan atraksiyonların devreye girmesiyle ‘İffet’ sürüklenir gider.
Biz, ‘Mesela’ dedik! Akışın yönünü tayinde; hayal gücümüzü kullanarak ve ağladı ağlayacak gibi bakan, kısık ses tonuyla konuşan İffet’in Çiçek’e tavrını değerlendirerek…
Tecavüz gibi trajik bir olguyla başlayıp anlamsız ilişkiler ve çöküşlerle özünü hafifleten ‘İffet’in bu veya benzeri örgüyle nereye kadar sürükleneceği konusunda gelince… Osman’ın ‘Öyle Bir Geçer Zaman Ki’ye iyi prim yaptırdığı gerçeğinden hareketle öngörümüz, Mehmet ve Çiçek’in soluğu yettiği sürece. Malum, Osman’ın rolü azaldıkça ‘Öyle Bir Geçer Zaman Ki’ kan kaybetmeye başlamıştı!
Anibal GÜLEROĞLU