Gelişen dünyanın yaşamımıza en önemli katkısı; ülkelerin de, insanların da birbirlerinden hiç farkı bulunmadığını… Yani, zenginlerin ve ünlülerin veya bir zamanlar gözde büyütülen yabancı yerlerin ulaşılamaz olmadığını gözlemleme fırsatları yaratması galiba. Böylece sadece yıldızların veya zenginlerin, kameraya oynamanın ötesindeki yüzleriyle de tanışıyoruz.
Bunu sağlayan ise şüphesiz globalleşen dünyanın yaygınlaşan ve özeleştiriye daha çok yoğunlaşan sinema filmleri, dışa açılan televizyon erişimi ve her şeyi anında gündeme getiren etkileşimli medya araçları!
Öte yandan günümüzde ünlüler âleminin mensuplarının gerek sosyal medyadan gerekse yaşamın içinden ortalığa dökülüp eskiye kıyasla daha yoğun biçimde insanlarla iletişime geçmeleri de ‘ünlüleri putlaştırma’ olgusunu yerle bir etti.
***
Yıldızların dünyası dendiğinde akan sular dururmuş eskiden. Mesela Türkan Şoray’ı veya dönemin ünlüsünü görmek büyük bir olay sayılırmış. Daha da ötesi, kısıtlı magazin haberlerinin dışında haklarında bilgi edinilemeyen yıldızların hayatı normal insanların rutininden apayrı düşünülüp erişilmez kılınırmış adeta. Şimdiki durum mu güzel yoksa geçmişin kapalı kutu halleri mi, derseniz… Bana göre tabii ki günümüzün doğallığı ve neyin ne olduğunu yansıtan objektiflik!
Zira yıldızların, canlandırdıkları rol dışında normal insanlardan hiçbir farkları olmadığı ve dolayısıyla imrenilecek yönlerinin de bulunmadığı… İlaveten, o dünyada varlıklarını devamlı kılabilmek için ne dolaplar çevirdikleri, yeri geldiğinde rol kapma hırsıyla nasıl kötüleşip bayağılaştıkları çıkıyor ortaya. Kısacası altın kaplamalı bir dünyanın içindeki çamurluğu görüp ‘Aman biz böyle daha iyiymişiz’ demek için eskilerin tabulaştırması yerine günümüzün deşifre ediciliği çok daha güzel.
İşte 71 yaşındaki usta yönetmen David Cronenberg imzalı ‘Maps To The Stars/Yıldız Haritası’ filmi de bu tarz bir eleştiri ve açık etme tablosu…
***
Julianne Moore, Mia Wasikowska, Robert Pattinson, John Cusack, Sarah Gadon gibi ünlü isimlerin başrolde yer aldığı ‘Yıldız Haritası’, iyilikseverlikle çirkin yüzlerini kamufle etmeye çalışan ünlülerin dünyasına pencere açarak yaptığı başlangıcıyla, bir yandan onların gerçekte karşılarındakine hiç değer vermediğini göstermekte… Bir yandan da sosyal medya üstünden iletişime geçen Hollywood mensuplarıyla, ünlü olmak için şoförlükle işe koyulan heveslilerin fırsatçı yüzlerine aynalık etmekte. Dolayısıyla, Cronenberg ‘Yıldız Haritası’nda baştan sona Hollywood’un kirli çarşaflarını ortaya dökmeyi hedefleyen içeriği acımasız bir üslupla sunarak, adeta yıldızların dünyasını silkelemiş, diyebiliriz!
Şöhretin bedelinin ne denli ağır olduğunu; rol çalma ustalığı sergileyen en küçüğünden tutun da, ölmüş annesinin geçmişteki rolünü, yeniden çevirimle kapmaya çalışan ve bir yandan da yaş bunalımına giren yetişkinine… Türlü oyuncu yansımalarıyla ortaya koyan ve araya da, ünlülerin terapist tutkusunu ve uyuşturucu tedavisi gerçeğini iliştiren senaryonun odaklandığı tek bir öykü yok. Ancak farklı yollardan ilerleyen karakterlerin hastalıklı ruh halleriyle geliştirdikleri etkileşim, nihayetinde hem seyirciye öykünün özünü hissettiriyor hem de onları tek bir noktada buluşturuyor… Ki o noktayı da filmin sonunda görmek mümkün!
‘Yıldız Haritası’nın ana temasına gelince… Madde bağımlılığı ve suç batağında debelenip duran, pervasızca günlük yaşamın içine sokulan ve rol kapma formülü olarak ileri sürülen seksi uç noktalarda yaşayarak mutluluğu yakalamaya çalışan Hollywood mensuplarının her ne pahasına olursa olsun yükselme hırsı… Bununla paralel doğrultuda işaret edilen ise bu insanların dünyasında saflığın, sadakatin ve yalansız ilişkilerin yer bulamayacağı gerçeği.
***
Kardeş olduklarını bilmeden birbirlerini sevip evlenen ve acının yükünü çocuklarına aktaran ebeveynlerin sebep olduğu ilginç dram çerçevesinde gelişen öyküdeki kötülüğü kaşıyan karaktere baktığımızda, hep olduğu gibi kadınlar önde. En önemli ateşleyiciler ise küçüklüğünde üvey baba tacizine maruz kalmakla annesinin lezbiyen tacizini kafasında şekillendirerek dengesizleşen ve sıkıntılarını orta yaş kriziyle zirveye çıkartan yıldız Havana ve masum görünüşlü şeytan Agatha!
Bu iki ateş meraklısı kadın üstünden farklı kişilik bozukluğu tablosu ortaya koyan ‘Yıldız Haritası’, çocuk yaşta üne kavuşanların nasıl bir ruh hali geliştirip bunalıma sürüklendiklerini de, dışkılarını hayranlarına satmakla övünen ergen oyuncularla gayet sert ve çarpıcı bir dilde işlemekte… Hem de özünde bu pisliklere rağbet eden hayran kitlesini de eleştirerek.
Tüm bunların dışında ‘Yıldız Aşağılaması’ şeklinde de nitelendirilmeye müsait yapımda yıldızların çevresindekiler de unutulmamış. Menajerlerin ve yönetmenlerin, oyuncu tayfasını rol için kıvrandırıp sömürdüğü gerçeğini esprilerle süslü sahnelerle sunan film, ünlülerin asistanlarının ne tür aşağılayıcı muameleye maruz kaldıklarını, yıldızların iğrençlikle karışık şımarıklıklarıyla gelişen çalışma zorluklarını da etkileyici bir biçimde özetlemiş.
***
Sonuçta; ‘Yıldız Haritası’, kaldırımlarına yıldızların isimlerini döşeyerek, sanki tapılası kişilerin yerinin aslında ayakaltı olduğu mesajını veriyormuş hissini uyandıran Hollywood’un içyüzünü eşeleyen mükemmel bir özeleştiri. Bu ince mizahla süslenmiş taşlamanın finali de, ünlülüğün zavallılığa kaydığını ispatlayan yıldızlara ‘Hak ettiğiniz budur’ der nitelikte.
Geçmişin pisliklerini ve yanlışlarını örtbas etmek için çırpınan, onca zenginliğe ve lükse karşın hayatlarında mutluluğun kırıntısı dahi olmayan, her an skandal korkusuyla titreyen acınası insanların dünyasını gerçekçi bir sunumla izlemek isteyenlere birebir. Dolayısıyla Hollywood’un lüks ve renkli atmosferini, kötülüğün, çekişmelerin ve uyuşturucunun hâkimiyetindeki iç dünyaları kapkara olan insanların zavallılıklarıyla objektifleştiren ‘Yıldız Haritası’, ibretlik ve keyifli bir seyirlik olarak, tavsiye edilir… Gerçek hikâyelerin buradakiyle çokça benzeştiği vurgusuyla!
Anibal GÜLEROĞLU