Anibal Güleroğlu

Anibal Güleroğlu

guleranibal@yahoo.com

Tüm Yazıları

Uyarlama yapmanın ve bunu ilgi gören bir iş haline getirmenin zorluğu, defalarca değindiğimiz bir konu. Gel gör ki, özgün yaratıcılığı ve hayal gücünü kullanmayı, uyarlama yapmaktan daha zor bulanlar, başkalarının tutmuş dizilerini ülkemize adapte etmekten hiç vazgeçmiyorlar. Kolaycılığın alışkanlığa dönüştüğü kurgu mantığında vazgeçmeyecekler de!

Nasıl ki, virüs dolayısıyla erken biten sezonda da farklı uyarlamalar çıktı ekrana. ‘Mucize Doktor’, ‘Hekimoğlu’, ‘Öğretmen’ gibi işler reyting beklentisinde başarıyı yakaladı ama salgın günlerinin ateşi henüz harlanmamışken yayınlanan ‘Hizmetçiler’ ne yazık ki kanalını aynı oranda tatmin edemedi. 7 Mart’ta başlangıcını yapan dizi AB’de beşinci gelirken, Total’de sekizinci olabilmişti. Yeni bir dizi için pek parlak sıralama değildi açıkçası. Ancak dizinin gidişatını asıl belirleyen ikinci bölümün sonuçları oldu.

Haberin Devamı

Zira Total’de dokuzunculuğa gerileyen yapım, AB’de de yedinciliğe düşmüştü. Bu olumsuz tablo 21 Mart’taki sonuçlarda ilk 10 arasında yer bulamayan yapımın akıbetini belirledi büyük ölçüde. Virüsün karantina zorunluluğu da işin bahanesi oldu ve iyi durumdaki dizilerin erken sezon finaline gittiği ortamda Kanal D yapımın fişini çekiverdi rahatlıkla.

Medyaya duyurulan bu karara bakıp ‘Diziye yazık oldu’ diyebilir miyiz? Konuya, emek-kazanç açısından yaklaştığımızda, elbette ki yazık. Lakin işin performansı noktasında aynı düşüncede olmak imkânsız. Neden derseniz… Cevabı, reyting sıralamasındaki olumsuzluğu yaratan ve ‘Hizmetçiler’i bitiren sebeplerin neler olduğunu saptayarak verelim.

HİZMETÇİLER, BAŞARAMADI ÇÜNKÜ…

Bazıları tepki gösterse de ön değerlendirmelerin gerekliliğine inanmışımdır her daim. Çünkü şayet dikkate alan çıkarsa, ön değerlendirmelerdeki saptamaların projelere olumlu katkılar sağlayacağını düşünürüm. Şu da bir gerçek ki, özellikle dizi sektörümüz maalesef kendileri lehine olacak saptamaları, uyarıları çoğunlukla umursamaz. Eleştirilerden hoşlanmaz. Genelde bildiğini okur. ‘Bir iş tutmazsa bir diğeri var nasılsa’ diye mi düşünüyorlar yoksa kendi akıllarını her şeyin üstünde mi tutuyorlar da yapıcı eleştirilere kulak asmıyorlar? Bilemem. Neticede ön değerlemeler güme gidiyor bu âlemde. Neyse efendim… Bunları geçelim ve gelelim ‘Hizmetçiler’in neden ekranda kalma işini başaramadığına.

Haberin Devamı

Ön değerlendirme dedik ya… Ben de gerek uyarlama olmasından gerekse orijinali ilgimi çektiğinden ‘Hizmetçiler’ için henüz ekranda boy göstermeden tanıtımı ve orijinali üstünden bir ön değerlendirmede bulunmuş, ‘Hizmetçilerin başarısı neye bağlı’ diye sorgulamıştım.

‘Ellas son La Alegria Del Hogar’adını taşıyan bir Meksika yapımından uyarlan Amerikan dizisi ‘‘Devious Maid’s’’ten uyarlanarak, çoğu uyarlamamızda görüldüğü üzere, ‘Uyarlamanın uyarlaması’ niteliğinde ekrana çıkmaya hazırlanan ‘Hizmetçiler’in içerik atmosferini de yine uyarlama olan ‘Umutsuz Ev Kadınları’ ile ‘Ufak Tefek Cinayetler’e benzetmiştim.

Hal böyleyken orijinal yapımı baz alıp, bol karakterli ve entrikalı içeriğiyle, renkli ortamlarıyla dikkat çekeceğini düşünmüş… Yanı sıra ‘Bu süreçte başarının anahtarı, sırların doğallıktan şaşmayan canlandırmalarla ve abartısız-mantıklı gelişimlerle işlenmesi olacak… Bir de hitap edilecek kitlenin algısına, entrika-aşk beklentisine uygun anlatım dilinin kullanılma bilinci’ saptamasında bulunmuştum.

Haberin Devamı

Nitekim dizinin daha ilk bölümünden saptamamın ne denli yerinde olduğu çıkmıştı ortaya. Yerli ‘Hizmetçiler’in ne karakter tablosunun ne de içeriğinin orijinalle âşık atamayacak halde olduğu gerçeği ayan beyan karşımızdaydı. ‘‘Orijinaller böyle başarılı iken ‘Hizmetçiler’ de aynı çizgiyi tutturur mu peki? İşte bu noktada artı ve eksiler giriyor devreye’’ şeklindeki ön değerlendirme yorumumda sıraladığım maddelerin neredeyse tümü tersine işletilmişti.

Şöyle ki; Beverly Hills zenginliğini yansıtmaya odaklı parti görüntüleri eşliğinde bir aşağılama söylemiyle açılan orijinal diziye kıyasla hayli sönük bir atmosferden yüzünü gösteren ‘Hizmetçiler’, içerikteki gizem ve çekicilik bağlamında da oldukça zayıf bir performansla yapmıştı başlangıcını.

Göçmen hizmetçinin evin beyine musallat olmama konusunda uyarılmasının ardından hakarete uğramış hizmetçinin bıçaklanması ve evin şımarık hanımın ‘Hizmetçim öldürüldü. Halılarımı kim temizleyecek’ hüznüyle ilk bölümünü başlatan… Beş hizmetçiyle açılışını yapıp gücünü paradan alan patron Adrian’ın tecavüz ettiği kızın parti sürerken gizemli bir el tarafından öldürülmesinin ardından dört hizmetçiyle ilerleyen ‘‘Devious Maid’s’’, aynı evdeki erkek hizmetçinin cinayetten tutuklanması ve bir süre sonra yeni bir hizmetçinin alınmasıyla asıl öyküsünü anlatmaya koyuluyordu.

Buna karşılık bizdeki ‘Hizmetçiler’, oldukça yavan bir ‘Kocamın yatağından uzak dur’ söylemini, anne-hizmetçi-bebek üçgenindeki gizeme bağlayarak çıkmıştı ortaya. Üstelik bu ortaya çıkışın söylem performansı kadar öyküde yer alan ailelerin yapısal yansıması da hayli zayıf bırakılmıştı. Hizmetçi tutan zengin site sahiplerinin hepsi de hizmetçileriyle öylesine yakın muhabbete sokulmuştu ki bu sayede anlamsızca ezikleştirilip neredeyse kendi çalışanlarının oyuncağı konumuna düşürülmüştü. Dolayısıyla inandırıcılık dibe vurmuştu. Dahası içeriğin mantığı da yerlerde sürünüyordu… Misal Ela’nın onca davetlinin arasından havuza düşen bebeği görüp bir çırpıda kurtararak sorgusuz sualsiz çocuk bakıcısı olarak eve alınması olayı!

Peki ya karakterler? Senaryo uyarlaması yerli klişelerle orijinalinin kalitesinden kopartılırken karakter cephesinde de durum parlak değildi. Kocasının hamile sevgilisini hizmetçi niyetine eve kabul edip ardından triplere girişen şamatacı bir kadın… Oğlunun zayıflıklarını kapatmaya çalışan bir anne… İflastan korkup parasını-malını hizmetçi görünümlü sevgilisinin üstüne yapan sorumsuz bir koca… Her şeyi düzeltmek için ortaya çıkan bir abi… Ve kimin eli kimin cebinde belli olmayan komşularla, ev sahiplerinden daha çok hava basan hizmetçi tayfası. Bir de tüm bu hengâmenin ortasına süper kurtarıcı gibi düşen Ela’nın dedektiflik halleri! Hizmetçi tayfasının ailesel tabloları da bu cümbüşün başarısız yan ürünleriydi.

Anlayacağınız orijinalindeki yaşam düzenini ve karakter yapısını yerli kültüre uyumlu hale getirmek isterken tüm çekiciliğini yitiren yapımda oyuncu kadrosu uyumlu seçilmiş olsa bile, ön değerlendirmemde senaryonun ardından önemle üstünde durduğum ‘karakterlerin başarıyla uyarlanması’ hususu maalesef gerçekleştirilememişti. Bu da karakterlerle oyuncu performansları arasında bir eğretiliğe sebep olup inandırıcılığı zorladığından uyarlama dizinin tadını çokça kaçırmaya yetmişti sonuçta.

İlaveten dizinin ekrana çıkartılma zamanı da hatalıydı. Çünkü bu tarz işler için en uygunu, ya yaz sezonuydu ya da yeni sezon başlangıcıydı. Sezonun ortası geçmişken ve her günün yerleşik dizileri varken devreye sokulanların hüsrana uğradığı örneklerle sabitti. Kanal D, şansını denemek istedi herhalde.

SONUÇTA DİYECEĞİM O Kİ; Fabrika Yapım imzasını taşıyan ve üç bölümde noktalanan ‘Hizmetçiler’i bitiren sebepler hep yaşanan ve çok basit şeyler aslında.

Cumartesi akışını tercih ederek ön değerlendirmemdeki saptamaya uyan, bununla birlikte elinin zayıflığından dolayı rakiplerinin gerisinde kalan ‘Hizmetçiler’ başaramadı. Çünkü ‘Ülkemize uygun bir hikâye yazma’ kaygısıyla davranarak ve ‘Uyarlamasaydınız da olurdu’ dedirten türden klişe bir gidişat izleyerek uyarlamanın hakkını veremedi.

Orijinaliyle kıyaslanma yükünü sırtında taşıyan uyarlama senaryo, kızına haddini bildirmek için çalıştığı ev ortamını seçen hizmetçi annenin saçma sapan aşağılık kompleksi misali yersizliklerle kendi kendini iyice çelmeledi. Yerli kültüre adapte olmak adına özünden kopartılan karakterlerle de iyice çuvalladı. Hal böyle olunca da Yiğit Kirazcı, Seçkin Özdemir, Deniz Baysal, Algı Eke gibi isimlerin varlığı dahi hazıra konmanın ve benzeri işlerin izini sürmenin hevesindeki ‘Hizmetçiler’i kurtarmaya yetemedi. Anlayacağınız bir uyarlama dizi daha başlamadan kendi kendini bitirmişti. Salgın ortamı da bu bitişi hızlandırdı.

Bundan sonra yapılan hatalardan ders alınır ve yabancı yaşam biçimlerini-kültürlerini ülkemize uydurmaya çalışıp işin içine etmek yerine, dizicilerimiz özgün kurgular-karakterler yaratmaya yönelir mi? Hiç sanmam.

Anibal GÜLEROĞLU

guleranibal@yahoo.com

www.twitter.com/guleranibal