Bizde iyi bir şey yapıldı mı, öküz altında buzağı arama merakı hemen devreye girer. Diziler de bu meraktan bolca nasiplenenlerden… Dizileri ‘azdırıcı’ bulanların yanı sıra ‘aşağılama’ olgusu da gittikçe artan şikâyet merakının dışavurumlarından. Ya bir meslek grubu ya da bir yöre insanı, ekrandaki dizinin içeriğinden nem kaptı mı ‘Bizi aşağılıyor’ nidaları yükselir hemen. Bu alışkanlığın son hedefi Show TV’deki Med Yapım imzalı ‘Acil Servis’ dizisi.
Şikâyet edenler Veteriner Hekimler… Şikâyete yol açan durum ise dizideki operasyon sahnesinde uzman doktorun pratisyen hekimi eleştirirken ‘Bu gördüğüm en kötü kesik. Bir veteriner bile hastayı daha iyi açardı’ demiş bulunması. Veteriner Hekimler dizinin sorumlularından özür bekliyorlar.
Şimdi burada kim haklı kim haksız tartışmasına girmeyeceğim. Zira her mesleğin kendince incelikleri ve özverili çalışma temposu var. Lakin senaryo gereği sarf edilen sözlerden veya yapılanlardan dolayı meslek veya şehir aşağılanması yaşanacağını da düşünmüyorum. Yani o cümleden ötürü kimse veteriner hekimleri küçük görmez. Kaldı ki, pek çok komedi filmimizde ‘Baytar mısın’ gibisinden cümleler sarf edildiği veya günlük yaşamda benzeri hitaplar kullanıldığını da unutmayalım.
Dolayısıyla bu tarz repliklere takılı kalıp her an bir şiddet riskiyle karşı karşıya çalışan, daha da önemlisi 36 saate varan bir iş temposunu tavşan uykusuyla geçiştirip insan sağlığıyla ilgilenmeye çabalayan doktorlarımızın zorlu yaşamlarını yansıtan ‘Acil Servis’i eleştiri bombardımanına tutmak hata olur!
ÖNEMLİ OLAN 'ACİL SERVİS' BİLİNCİNİ OLUŞTURABİLMEK…
Benzer mesleklerin rekabetleri ve birbirlerine üstünlük kaygısıyla aralarında gelişen alınganlık halleri bir dereceye kadar çok doğal. Bu nedenle veteriner hekimlerimizin hassasiyetine de saygı duymak gerekir. Bununla beraber, doktorlarımızın özellikle de Acil Servis’te görev alanların karşılaştıkları problemlerin üstünde durulmasının şimdilerde daha bir önem taşıdığı kanaatindeyim. Çünkü doktora şiddetin hız kesmeden devam ettiği gerçeği medyaya düşen haberlerle sıkça karşımıza çıkmakta! Bunun yanı sıra haber konusu olamayıp meydana geldiği birimlerin ötesine yansıyamayan nicelerinin yaşandığı da malumumuz.
Hastalardan ziyade hasta yakınlarının sağlık çalışanlarına bağırıp çağırmayı hak saydığı ülkemizde Acil Servis olayı gerçekten içler acısı ve işlenmesi gereken bir konu. Çünkü parmağının ucu ağrısa dahi soluğu Acil Servis’te alma alışkanlığı gelişmiş durumda. Ancak poliklinik muayenesi yerine katılım payını da ödemeyi göze alarak (ki çoğu zaman bunun ödenmediği de malum) ‘Acil Servis’e gitmeyi hobiye dönüştürenleri caydırmak da o kadar kolay değil.
Hakikaten sağlık durumu ‘Acil Servis’lik olan hastaların da mağduriyetine yol açan ve Acil Servis’te görev yapanların yükünü artıran bu olumsuzluğun en kısa zamanda düzeltilmesi her bakımdan faydalı olacaktır kuşkusuz. Bunun için de köklü çareler gerek ki bu da ancak yasal yaptırımlarla sağlanabilir. Nitekim Avrupa’nın çoğu ülkesinde önce Aile Hekimi’ni aramadan veya ambulans çağırmadan doğrudan Acil Servis’e başvurmanın imkânı yok. Bu tarz bir kısıtlamanın olmadığı yerlerdeyse Aile Hekimi yolunu tercih edenı vatandaş bilinci, ‘Acil Servis olayının gerçekten acil hastalar için olduğu’ yönünde tam gelişmiş. Darısı bize diyelim.
Bunun dışında kurgularla da bu bilincin desteklenmesi ve yaygınlaştırılması önemli!
Şimdi kısaca değindiğim bizdeki ‘Acil Servis’ ve doktor halleri böyleyken, Amerika’da NBC’de yayınlanan ER - Emergency Room dizisinden uyarlanan ‘Acil Servis’ isimli yapımı yıpratıcı eleştirilere maruz bırakmak yerine desteklemek gerekmez mi? Gerekir elbet.
ACİL SERVİS’İN VEREBİLECEĞİ ÇOK ŞEY VAR
Hastanelerin en hareketli ve aksiyonlu kısmı diyebileceğimiz ‘Acil Servis’ olayı ekranlarımızda yeni değil aslında. Kanal D’nin reality programı olarak yarattığı ‘112 Acil’i de bu dünyanın keşmekeşini yansıtmıştı ekran başındakilere.
Ama ağlak aşkları, feryat figan bağrışan kahramanların konaklarda buluşturduğu zengin-fakir çatışmacılığındaki sığlıkları, kısacası abartının cümlesini seven izleyicimiz ‘112 Acil’in yaşamsal derinliğine inememişti. Öyle ya onlara neydi, hastanelerin kan revan koridorlarında yaşanan can pazarlarından!
Hadi ‘112 Acil’i ilgi çekici bulmadınız… Peki ya Amerika’da 1994’te başlayıp 2009’da noktalanan ve toplamda 309 bölüme ulaşan ER - Emergency Room dizisinden uyarlanarak Show’da devreye giren ‘Acil Servis’e bahaneniz nedir?
Oyuncusundan, koridorları gerçekçi biçimde dolduran figürasyonuna... Her şekilde ilgiyi hak eder nitelikte... Ekran ömrü uzun süren ‘Doktorlar’ dizisini, dönemin seçenek kıtlığında baş tacı eden izleyici, dizi buldumcuğu olmuşken yayına sokulan ‘Acil Servis’, doktor gerçeklerinin abartısız bir kurguyla aktarılmış hali olarak alabildiğine başarılı!
Normalde kadın doğum uzmanının, onun olmadığı acil durumda da acil uzmanının müdahale etmesi ve pediatristin yani çocuk doktorunun risk almaması gerektiği gerçeğini hatırlatarak ‘Acil Servis’in kurgusuna ve oyunculuğuna baktığımızda ortada göze batacak büyük kusurların bulunmadığını söyleyebiliriz.
Müteahhidin magandalığına ve son anına gelmiş doğuma müdahale hızıyla dikkat çekip zorunlu olduğu için doğum yaptıran pediatristlerin en seksisini Serhat Teoman’ın canlandırdığı Sinan Hoca ile yansıtarak etkileyiciliğini geliştiren dizideki hastane ortamı ve doktor halleri sıkılmadan izlenecek türden.
İşçilerinin canını, malından daha az değerli görerek silah çeken İzzet’le, sadece doktora şiddetin değil inşaat sektöründeki yozlaşmanın ve çocuk işçi sorununun da altını çizen ‘Acil Servis’, hastaların tepkilerindeki doğallıktan tutun da Malik karakterinin özverisini öne çıkartan birimdeki çalışma temposuna… Baştan sona işi gayet güzel götürüyor.
Gözü hep dışarıda olan ve üstlerinden paparayı yiyen Sinan’dan vazgeçerek Ertan’la nişanlanıp turnayı gözünden vuran sonrasında da hayatına kast eden Zeynep(Nur Erkul) ile aşk çıkmazını, en masumundan, yaratan ‘Acil Servis’ hastane ortamının dedikoducu ve destekçi yüzünü yansıtırken de doğallığını korumayı sürdürüyor.
Hele zamanla alışacağı söylenen ve ortalıkta aval aval dolaşma haliyle dalga geçilen intern hekim Mert olayı harika durmuş.
Şimdi buradan da intern hekimler alınıp ‘Bizi aşağılıyor’ diyerek yaygarayı basarlar mı, diyeceğim ama… Intern hekimler yani son sınıf öğrencileri zaten her şekilde alışkınlar mezuniyet öncesi ‘joker’ durumunda çalıştırılmaya! Nasıl çalıştıklarını ve geçirdikleri etapları yakından bildiğimden gönül rahatlığıyla söylüyorum bunu.
Son tahlilde; Doktorların sadece hayır duasıyla geçinemeyeceğini, buna karşılık hastaları para olarak gören otel gibi özel hastanelerin olumsuz yüzünü de Gökhan Soylu’nun canlandırdığı Murat karakteriyle işleyen ‘Acil Servis’, intihar edenlere nedeninin sorulmayacağı gerçeğini de vurgulamayı ihmal etmeyerek kurgusunu işlerken, ‘inandırıcılık dozu yüksek bir hastane dizisi’ övgüsünü hak ediyor.
Mucizeleri doktorların yaratamayacağını, bunun Allah’a kaldığını hatırlatarak adeta doktorlardan ‘Niye öldürdün, kurtarmadın’ diye hesap soranlara göndermede bulunan ‘Acil Servis’tekiler oyunculuk ve doktorluk adına elinden geleni yaparken izleyicinin payına düşen de, bu güzel yapımı izleyerek destek olmak ve ‘Acil Servis’in verebileceği şeylerden faydalanmak…
Nasıl ki gerçek yaşamda olur olmaz ‘Acil Servis’ merakımız varsa, ekrandaki yansımasına da aynı oranda olsun diyorum... Olsun da, doktorluk olayını ilk bölümün ardından pek yansıtamayan ‘Hayat Yolunda’nın ardından doktorların dünyasına açılan bir kapı daha kapanmasın… Ve yabancıların yıllara yayılı performansına karşılık bizim televizyon dünyamızın doktor macerası da, ‘Doktorlar’ dizisinin uzun soluklu başarısıyla sınırlı kalmasın.
Show TV de reytingler karşısında hemen pes etmeyip gerekli ve yeterli özeni gösterirse, eminim ‘Acil Servis’ başlangıcından çok daha verimli olacaktır. Öyleyse HAYDİ, HERKES ‘ACİL SERVİS’E…
Anibal GÜLEROĞLU