Magazin ve sinema dünyasının iç içe geçmiş olması sadece ülkemizde değil tüm dünyada görülen bir durum. Zira filmler veya diziler kaliteden ziyade, oyuncuların ne kadar sansasyon yarattıklarıyla değerlendirilmekte. Bir bakıyorsunuz çok bilinen ve herhangi bir özgünlüğü olmayan işler sırf oyuncu isimleriyle ilgi çekip bol seyirci buluyor. Öte yandan gayet kapsamlı konular, kadroları popüler olmadığından hak ettiği ilgiyi göremiyor.
Angelina Jolie Pitt ve Brad Pitt çifti de bu açıdan hayli şanslı ve verimli isimler. Gerek özel yaşamları gerekse yer aldıkları yapımlarla Hollywood’un öne çıkan oyuncularından olmayı sürdürmekteler. Şimdilerde birlikte yürüttükleri ‘Hayatın Kıyısında’ filmiyle gündemdeler.
KISIRLIĞIN, KADINLIK VE YAZARLIK YANSIMASI
Angelina Jolie Pitt’in yazıp yönettiği üçüncü uzun metraj film olan ‘Hayatın Kıyısında’, 70’li yılların Fransa’sında bir kıyı kasabasına yapılan yolculuğun görüntüleriyle açılmakta. Yanmakta direnen araba çakmağı, suskunlukla gizlenen hüzün ve birbirinden kopuk karı-koca tablosunun yansıttığı aile içi gerilimden iki ayrı kısırlık aktarılmakta seyirciye.
Bir süredir roman yazmak için ilham bulamayan kocanın alkolle bütünleşen kısırlığı ve kocasına karşı öfke besler gibi görünmesine rağmen asıl öfkesi kendine olan karısının yalnızlıkla kabaran bedensel kısırlığı.
Takma kirpikli süzgün bakışlar ve kimi yerde ürkütücü derecede belirginleşmiş yüz kemikleriyle bana göre hayli itici hale gelmiş bir kadın olarak karşımıza çıkan Angelina Jolie Pitt’in canlandırdığı Vanessa, suskunluğuyla konuşan bir karakter konumunda. Dahası onun bu suskunluğunun nereye bağlanacağını da tam kestiremediğinizden işin içine gizem de giriyor. Öyle ki, kadının kocasıyla bir aldatma problemi mi yaşadığını yoksa başka derdi mi olduğunu sorgulayıp duruyorsunuz son bölüme kadar ve ne yazık ki ortaya çıkan sebep de dakikalar boyu süren çabanın yanında çok güdük kalıyor.
Öte yandan yapımcılığını üstlendiği filmde alkol düşkünü Roland karakterine can veren Brad Pitt’in de çok konuştuğu söylenemez. Adamın asıl derdi kitabına konu bulma kısırlığı çekmesi mi, karısıyla cinsel kopukluk yaşaması mı, yoksa üçüncü bir kişiden kaynaklanan soğukluk mu? Yani o da tıpkı Vanessa gibi sır bir kişilik durumunda.
Kısacası; sigara dumanları, alkol bardakları ve sürekli doldurulan kahve fincanlarına ağırlık veren film bir anlamda sadece karakterleriyle değil, replik bakımından da kısır bir yapıya sahip. Buna karşılık birbirlerini sevdikleri halde aralarında buz gibi hava esen bu çiftin seyirciye aktardığı izleme duygusu gayet verimli. Çiftin kısırlığını verimli hale getirense, otel odasındaki ‘delik’ ve yan odadaki balayı çifti!
Delikten yapılan röntgencilikle ateşlenen ‘Hayatın Kıyısında’nın içinde neler olup bittiğini öğrenmek isteyenler filmi izleyecek. Biz gelelim Angelina Jolie Pitt’in senaryosundan vermeye çalıştığı mesajlara…
PROTEZ MEMEYLE DE SEKSİ OLUNABİLİR!
İki memesini birden aldırarak kansere dur demeye çalışan Angelina Jolie Pitt, ‘Hayatın Kıyısında’ ile kadınlara göğüs aldırmanın ürkütücü bir şey olmadığını göstermek istemiş adeta. Banyodaki sevişme sahnesindeki çıplaklığıyla ‘Protez memeyle de seksi olunabilir’ diyen Angelina Jolie Pitt bir anlamda kendine güvenini de tazelemiş.
Gerçekten de, Angelina’nın suda salınan protez memelerine bakıldığında normal göğüslerden farklı olmayan bir tablo görülmekte. Bunun da göğüs aldırma durumuyla karşı karşıya kalan kadınlar için büyük moral olacağı kesin. Hayat, her şeye rağmen güzel diyelim.
KISIR KADIN OLMAK DÜNYANIN SONU DEĞİL!
‘Hayatın Kıyısında’ yaşanan aile öyküsünden çıkarım yapılabilecek bir diğer mesaj, evliliklerin sadece çocuk olgusu üstüne kurulmasının yanlışlığı… Filmin bu konudaki yaklaşımı; Çocuğunun olamayacağını öğrenen bir kadının bu gerçekle kendi beyninde yüzleşmesi, hayatını karartan bir kâbusa dönüştürmeden kabullenmesi ve kocasıyla ilişkisini kısırlıktan soyutlayarak yürütmesi gerektiği yönünde!
Tabii bu noktada kocaya da destek görevi düşmekte… Ki, 70’li yılların bütün dönemsel özelliklerini en ince ayrıntısına kadar veren ‘Hayatın Kıyısında’nın içinde alkolle gelişen erkek ilgisizliğinden ailenin nasıl olumsuz etkilendiğini de gözlemek mümkün.
Sonuçta; Pitt çiftini komple kendilerine ait olan bir yapımda buluşturan ‘Hayatın Kıyısında’ üç baş kahramana sahip bir aile öyküsü kıvamında.
Bizdeki dizilerin aksine ‘Karım kısırsa hemen bir başka kadından çocuk peydahlayayım’ mantığını gütmeyen bir erkek… Kısırlığının verdiği bunalımı kocasına yöneltip ondan nefret eder hale gelerek içine kapanarak dengesizleşen bir kadın… Ve bu çekişmeye piyon olan yeni evli çiftin röntgenciliğine yarayan duvardaki delik!
Bu delik öyküsünde geçmişten kopup gelen atmosferi, Fransız tatil beldesinin dinginliğiyle Angelina Jolie Pitt görselliği de ekstrası. Karı koca Pitt’leri aynı filmde izlemek isteyenlere tavsiye edilir.
Anibal GÜLEROĞLU