‘Küçük insanların büyük hikâyesi’sloganıyla ortaya çıkan ‘Hayat Devam Ediyor’ gerek bu vurgulamasıyla gerekse işleniş biçimiyle oldukça rahatsız edici! Fakir Doğuluların ‘küçük insan’ olarak algılanmasına sebep olan bu aşağılayıcı slogan dizinin baş falsosu… Bunu yüksek sesle yapılan abartılı konuşmalar izlemekte.
‘Çocuk gelin’utanmazlığını zirveye yerleşmek için araç olarak kullanarak başlangıç yapan dizi, ilk bölümden itibaren haykırışlarla yürütülmekte. Avazları çıktığı kadar bağıran karakterleriyle âdete ‘Doğu insanı böyle konuşur’ zihniyetini aktarmayı vazife edinen yapım, sürekli kavga ve baskınlarla da ‘vahşilik’ imajını perçinlemekte. Bu iticiliğe, bir de fark yaratmak için uygulanan kamera taktikler eklenince izlenmesi iyice yorucu hale gelmekte. Dizideki Doğu şivesinin kulağı rahatsız edici derecede kaba ve yapmacık olması da çabası…
Bakırcıların deli danası Bekir, ortalığı birbirine katar… Sinop Cezaevi’nde Sabahattin Ali’nin şiirlerini okuyarak gönülleri fetheden Fikret Kuşkan, kendisiyle bağdaşmayan bir konuşma tarzı ve zorlama tavırlarla ‘onur’ peşine düşer… Kızını dedesi yaşındaki sapkına veren, nikâhlı karısını, ‘kuma’ yani hakiki anlamıyla ‘dost’la aynı evde yaşamaya mahkûm eden adamlarda onur ne arar, diye düşünülen bu sahnelerde İsmail plazmayı camdan fırlatır, Belediye görevlilerine kafa tutar… Hızını alamayıp Yusuf’a haddini bildirerek yeni bela kapısı açar. Boş boş bakan Hayat’ı tekrar devreye sokmak için bir bahane gerektir tabii!
Azgın Abbas’ın teneşirde paklanmasının ardından rota değiştiren dizide diğer ayrıntıysa, ‘mesaj karmaşası’! Tıpkı ‘New York’ta Beş Minare’ filmindeki gibi her kesime göz kırpan Kırmızıgül, burada da her telden çalmayı ve net bir dil kullanmamayı seçmiş. Öyle ki, bir yanda ‘15’lik Hayat-70’lik Abbas’ ilişkisiyle kadınlara karşı sapkın yaklaşım eleştirilmekte, öte yanda ‘Kudret-Cennet’ ikilisiyle kuma yaşamı telkin edilmekte. Bu çelişki de(gerçekçi olsa bile), dizinin amacı konusunda soru işaretleri doğurmakta… Tıpkı İstanbul’a göç edip tıp öğrencisi kızlarının yanına doluşan Bakırcılara nefretle yaklaşan ‘milliyetçi mahalleli’ Kürşat’ın karakter değişimindeki gibi! Kürşat değişimini neye borçlu? Gerçekten o insanların geçim derdinden başka bir şeyin peşinde olmadıklarını mı anlamıştır? Yoksa ‘Şirin’e abayı yaktığı için mi ‘ötekiler’ olarak gördüğü aileye sempati duymaya başlamıştır? Hatta yakınlaşma o kadar abartılmıştır ki Kürşat, bir kaşık suda boğmayı düşündüğü insanların iç hesaplaşmasına bile sokulmuştur.
‘Aslını toprağa koyup gelenlerin öyküsü’olmaya soyunan; son bölümünde haykırış ve saldırganlığın dozunu biraz düşürüp müzikle duyguya yoğunlaşan ‘Hayat Devam Ediyor’da vatandaş kaynaştırma gayretine gelince… ‘Birlik-dirlik’ için seçilen yol, moda olduğu üzere, farklı kesimlerden ‘kadın-erkek’ ilişkileri! Bu ise mesaj değeri taşımayan kolaycı ve tedbirli bir yaklaşım. ‘Ne şiş yansın, ne kebap’ tarzı işlenen konuda ülke mozaiğini tamamlayıcı motifler; Rum dede ve duvara asılı Meryem Ana resmi…‘Hayat Devam Ediyor’, bunlarla ‘Hepimiz kardeşiz’ vurgulamasını yapmaya çalışıyor ama basite indirgenen saptamalarla ‘öz’ ufalanıp gidiyor.
Dizideki ‘aşk-meşk’ trafiği ise daha da kafa karıştırıcı. Yama gibi duran birlikteliklerde, ‘İki film bileti dört araba yıkama parası’ diyen Bekir ve kendi kendine heveslenen Malik, Mina’ya âşık... Babası Hayat’la evlendiği için Hayat’ın üvey oğlu durumuna düşen Berat, Hayat’ın üvey ablası Zeliha’ya vurgun. Berat’ın avukatı olan Deniz de öyle… ‘Kentsel dönüşüm’ü araya sokup izleyicinin bilinçaltına ‘iyi şey’ olarak aşılayıp rantçıların sözcülüğünü yapan Pelin, Sıraç’a takılır… Babasıyla aynı odada yatan çift karılı İsmail, Cennet’i yatağa atma peşinde. Bunca karmaşa arasında bir hamilelik eksiktir. O da Hayat’a denk düşer. Kerem’le işi pişiren ve dedesi yaşındaki Abbas’a peşkeş çekilerek ölümden kurtarılan Hayat’ın karnındaki bebek kimdendir? Giderayak doping hapı alan ve tahtalıköyü boylayan işi bitik Abbas’tan mıdır(ki bu ihtimale kargalar bile güler) yoksa oturmaktan başka bir şey bilmeyen Kerem’den mi?
Bunca hengâme arasında, Mahsun Kırmızıgül faktörüyle, reyting sıralamasında ikincilik- üçüncülük kapan diziye en isabetli yorum, Zeliha’ya hediye edilen gitarı gören Kudret Hanım’dan gelir: ‘Bir çalgımız eksikti o da geldi tam oldu’! Haykırışlardan ve her telden çalan konudan yorulan bize de, eskiden sinema salonlarına seyirci toplamak için bağrışan çığırtkanlar gibi seslenmek düşer: Koş vatandaş koş! Aşk, intikam, dram, töre, gözyaşı, kan, vahşet, entrika… Tekmili bir arada, Hayat Devam Ediyor’da…
Anibal Güleroğlu