Ekranlarımızın fenomen dizilerinden olup bu sezon bitiminde final yapması beklenen ‘Muhteşem Yüzyıl’ ve ‘Kurtlar Vadisi Pusu’da yaşanan çekişmelerle suların ısındığı bir hafta geride kalırken bir kez daha anlaşıldı ki, ‘İntikam’ın da ‘Merhamet’in de gücü, Kanal D’yi bu sezon zirveye taşımaya yetmeyecek.
Biz de bu kıran kırana rekabet ortamında televizyonu bir kenara bırakıp biraz da gişede birbiriyle yarışa giren iki iddialı yapım üstünde duralım dedik.
Reklam filmindeki Ferhat Göçer’in ‘Memleketim’ yorumunun twitter’da hayli ses getirdiği, Emek Sineması protestosunun 32. Uluslararası İstanbul Film Festivali’nin açılışına damgasını vurduğu haftada vizyonda öne çıkanlar ‘The Host’ ve ‘G. I. Joe: Misilleme’…
Huzurun hâkim olduğu bir dünyadaki ‘Göçebe’
Dünya huzur içinde… Doğa iyileştirilmiş… İyilik ve onur yaşam alışkanlığı olmuş… Herkes tüm ihtiyaçlarını para ödemeden karşılayabiliyor… Açlığın sıfırlandığı dünyada kavga, gürültü, cinayet gibi şiddet unsurları da yok. Kısaca dünyamız güllük gülistanlık. Tüm bu güzelliklerin sebebi, dünyamızın bir uzaylı formu tarafından işgal edilmiş olması!
İnsan bedenlerine yerleşerek dünyada kendi huzurlu yaşam biçimlerini kuran uzaylıların elinden kurtulmayı başaran az sayıda insanın hedefi, ele geçirilmiş bedenleri kurtarmaya çalışıp hayatta kalmak. Bunun neticesinde, düzenin hâkimiyetinde ışıl ışıl parlayan dünyanın yeniden savaşlar ve kirliliğe teslim olacağını düşünürsek bana göre gereksiz bir çaba. Zira insan bedenlerine yerleşen olağanüstü güzellikteki beyaz tırtıl formatlı uzaylı ruhların yarattıkları ortam, dünyanın selameti açısından daha tercih edilir türden. Bu hayırlı iş için insan ruhları feda olsun, diyeceğiz ama uzaylıları bile hayrete düşüren güçteki insan ruhunu yok etmek kolay değil.
Bu istilacı ortamda elde kalan anı yaşayan bir avuç insanın hayatta kalma umutlarıyla yol alan ‘Göçebe’, insanoğlunun yaratıcılıkta sınır tanımadığını da ortaya koyuyor.
Jared’a aşık olan Melanie ile aynı bedende yaşamak zorunda kalan Wanderer yani Göçebe, gün geçtikçe daha insanlaşırken oldukça etkili bir başlangıç yapan film de romantizmi ağır basan bir bilimkurguya dönüşüyor.
‘Twilight’ serisinde insanlarla kurt adamı ve vampiri aşk ilişkisine sokan Stephenie Meyer, insanın insanla aşkından pek malzeme çıkmayacağına kanaat getirmiş olmalı ki ‘The Host’ta da dünyalı ile uzaylı ruhların buluştuğu aşk öyküsünün serisini yaratmış. Ne var ki burada dönüşüm yaşayan taraf insan değil uzaylı.
Birbirine yalan söylemeyen uzaylı türünün, bedeni alınca hislerini de alan Göçebe ile vardığı noktada şiirselleştirilmiş cinsellikle yaşanan romantik bir aşk öyküsü olan ‘The Host’ta, bu dönüşümün iyi mi kötü mü olduğunu devam yapımlarına bırakıp çocuk oyunu gibi algılanabilecek ‘G. I. Joe: Misilleme’ye geçelim.
Engel tanımayan G.I. Joe işbaşında!
Hasbro’nun evrim geçiren kahramanlarının son macerası olan ‘G. I. JOE: Misilleme’, dünyayı nükleer silahlardan arındırıp Zeus Endüstrisi’nin tek elden hâkimiyetine sokmak isteyen uzaylı görünümlü karakterlerle, onları durdurup sözde dünyayı kurtaran G. I. Joe’lar arasındaki bir hesaplaşma.
3D teknolojisinin güzelliğinde izlenirliğini artıran yapımın en dikkat çeken özelliği, efektlerin ve dövüş koreografilerinin başarısı. Seslerin ve görselliğin şölene dönüştüğü filmde, dağların zirvesine kurulan tapınaktan kaçış sahnesi, aksiyonun ve yaratıcılığın da zirve yaptığı an.
Kuzey Kore’deki bölgeden giriş yapıp dost Pakistan başkanına düzenlenen saldırının analizine geçen ve Pakistan’daki nükleer başlıklar için G. I. Joe’ları devreye sokan öykü, tarihin cesurları ödüllendireceği yüreklendirmesiyle sürmekte.
Zorlukları yenme yolunda, ‘Bir başkan ve iki farklı parmak izi olursa güvenilecek kimse kalmaz’ çekincesiyle yol alan ve yardım aldıkları yeri evleri olarak görerek emekli General Joe Colton(Bruce Willis) ile birlikte hareket eden üç G. I. Joe’nun savaşını veren ‘G. I. JOE: Misilleme’, özünde dünyaya hâkim olma hırsının sertliğini taşımasına rağmen gayet yumuşak bir üslupla işlenmiş.
Ölmeyi ve öldürmeyi başarılı aksiyon sahneleri sayesinde çekici bir sanatsallığa büründürerek özellikle gençler için sakıncalı hale gelen yapımda, Amerika’nın diğer nükleer silah sahibi ülkelere karşı üstünlük taslaması ve kurtarıcı konumuna yükseltilmesi bildik ayrıntılardan. Kuzey Kore’ye taş vurma alışkanlığını da ihmal etmeyen ‘G. I. JOE: Misilleme’de Güney Kore'nin ünlü oyuncu - şarkıcılarından Lee Buyung-hun'nun varlığı ise başlı başına bir çekicilik. Orijinal kıyafetler ve silahlarla gerçekleştirilen görkemli aksiyona Uzakdoğu felsefesiyle mistik bir hava katmakta.
Dünyayı nükleer başlıklardan arındırmak isteyen Cobra’nın bu misyon doğrultusunda ele alındığında hiç de kötü karakter gibi algılanmadığı, aksine ona karşı duran G. I. Joe’lar sanki nükleer başlıkların kalkmasını istemiyormuş gibi bir yorumun ortaya çıktığı ‘G. I. JOE: Misilleme’de insani duyarlılık ise her açıdan tartışmaya açık!
Sonuçta; dünyanın ve insanlığın geleceği ortak noktasında buluşan ‘The Host’ ve ‘G. I. JOE: Misilleme’, savaşı ve barışı iki farklı yorumdan görüp kıyaslama fırsatı yaratan yapımlar. İkisi de kendi alanında izlenmeyi hak ediyor.
Anibal GÜLEROĞLU