Bizim sinema, özellikle de dizi sektöründe bir konu tutmaya görsün. Hemen seri üretime geçilir. Bir zamanlar töre möre modaydı. Ağaların şefkatlisi-azılısı, hanım ağaların vicdanlısı-vicdansızı, bol ağıtlarla yaşanan aşkların en ağdalısı doldurmuştu ortalığı. Karakter isimleri ve mekân değişimiyle hemen hemen aynı konular bozuk plak gibi veryansın ediliyordu.
İşte birbirini taklitte sakınca görmeyenlerin dünyasında şimdinin modası da, gençlik dizileri! Bunların en önemli ortak özelliği, mutlak surette zengin okul ortamlarını yansıtmaları… Ama ne ortam!
***
Eli ayağı düzgün bir senaryo ortaya koyamayarak kısa sürede ekrandan çekilen ‘Bizim Okul’ dışında devlet okuluna rastlanmayan gençlik dizilerindeki ‘özel okul’ merakını anlayabilene aşk olsun. Hadi bu merakı, sponsorluk vs. gibi zorunluluklardan dolayı bir yana bırakalım… Peki ya bunların içindeki eğitim ortamına ve öğrencilerin tavırlarına ne demeli?
Rıfat Ilgaz’ın ‘Hababam Sınıfı’ndaki hababamvari şakaların şenliğine ve televizyonda okullu öykü sevdasına önderlik eden ‘Hayat Bilgisi’nin nasihatçi söylemine ortam olan mütevazı okul canlandırmalarının günümüz yapımlarında hayli gerilerde kaldığı aşikâr!
Gençliğe dönüşüm yaşatan ‘Küçük Sırlar’ ile tavan yapan züppelikte, okul diye karşımıza çıkan manzara, lüksün ve üstünlük yarışının hâkimiyetindeki genç irilerinin çekiştiği ‘Dingonun ahırı’ misali yerler.
Son model lüks arabalarıyla özel liselerinde cirit atan playboyların, düğmeleri açık dar kesim gömlekleri ve şişik kaslarıyla havalı havalı yürüyüşlerine… Bayık bakmaktan, yayık konuşmaktan tipleri kayık hale gelen kızların vıcık vıcık şımarıklıklarına ve erkek peşinde koşturmalarına… Ders yapmanın dışında türlü faaliyetleri icra eden öğrenci profilinden dolayı gereksiz hale gelen öğretmenlerin, ‘Param kadar konuşurum’ havasındaki ukala tipler karşısındaki ezilmişliklerine gülelim mi ağlayalım mı bilemiyorum.
Bu arada, kim şu erkeklerin kaşlarını alma modasını başlattıysa Allah bildiği gibi yapsın, demekten de kendimi alamıyorum.
Dingonun ahırları Harlem’den beter!
Neyse… Erkeği, erkek gibi görmemi engelleyen kaş meselesini bir kenara bırakıp konumuza dönecek olursak bu dingonun ahırlarında pardon çok çok özel okullardaki, özel mi özel öğrencilerimizin huyu suyu da hep aynı hamurdan yoğrulmuş. Kendilerinden aşağı birini görünce, parçalayacak av kokusu hissetmiş yırtıcılara dönüşmekteler.
Aslında bu öğrenci modelleri, oldukça vahşi ve yırtıcı bir köpek türü olan dingo ile aynı özellikleri taşıdıklarından dizi okullarına ‘Dingonun ahırı’ benzetmesini yapmamız da çok uygun.
Burs hakkı kazananların veya ailelerinin binbir fedakârlığıyla bulup buluşturup özel okula gitmeye hevesleneceklerin gözünü korkutan böylesi dizi konseptinde bir başka manzara da, bu bir garip okulların gözlerden uzak köşeleri!
Korku filmi çekmek için fazlasıyla müsait olan bu yerler hoşa gitmeyenlerin dersini vermek için öğrencilere tahsis edilmiş adeta… Kapılarında ne bir kilit mevcut, ne de buraları denetleyen bir görevli. Hoş zaten dizilerdeki özel okullarımız kurtarılmış bölge gibi! Gruplaşan öğrenciler arasında her türlü melanet sergileniyor. Dizide bir Allah’ın kulu da, sorumlu sıfatıyla ortaya çıkıp bu başıboşluğu sorgulamıyor.
Sanırsınız Türk dizilerindeki okullar Türkiye’de değil de Harlem’de… Gerçi Amerikan gençlik dizilerinde bile okul ortamında yaşananları engellemeye çalışan aklı başında öğretmen ve yönetici mutlak bulunur. Bizdeyse, fazlaca kıyıda köşede bırakılan bu ayrıntı hiç önemli değil.
Ben şahsen öğrenci olsam veya okula yollanacak çocuğum olsa ‘Demek ki günümüzün özel okul yapılanması böyle’ diyerek uzak dururum buralardan.
Öte yandan çok merak ediyorum… Tikiliği de eline yüzüne bulaştıran yerli malı gençlik-okul dizilerimizin mucitleri, üç beş özentiyle ‘Baverley Hills’ havası estirmeye çalışırken yarattıkları laçkalıkla, ‘Görmemişin oğlu olmuş…’ sözünün hakkını verdiklerini görüyorlar mı acaba? Dahası ülkemizle hiç denk düşmeyen ve ‘Bu özel okullar hangi ülkelerden ilham alınarak tasarlandı’ sorgulamasını doğuran bu okul örneklemeleriyle, eğitimin ciddiyetini dibe vurdurduklarını da düşünüyorlar mı?
Bir ihtimal, belki de dizi canlandırmalarında bile hoşumuza gitmeyen ortam ve öğrencilere sahip böyle özel liseler bizde gerçekten de mevcuttur… Ki, o zaman da dibe vuran sadece bu yazı değil tüm toplum olur! Çaresiz hep birlikte culture shake’te kıvama getirilme şokunu yumuşatmak için milk shake yudumlar, yavaş yavaş ortama uyup Harlem Shake yaparız.
Anibal GÜLEROĞLU