Son yılların en sıcak yazına doğru adım adım ilerlerken diziler cephesinde de hararetli bir hareketlenme gözlenmekte. Yaza erken merhaba demeye çabalayanların yarışına, yeni dizilerin kıran kırana rekabetçiliğinde tanıklık ediyoruz. Bunun ötesinde eski işlere baktığımızda…
Bir yanda final yapıp ekrana veda edecek olanların, bölümler boyu eteklerinde biriktirdikleri taşları son birkaç bölümde dökme telaşını izliyoruz... 'Karagül' misali! Diğer yanda yaz sonrası yeniden izleyiciyle buluşacakların sezon finalleriyle yarattıkları heyecan yaşanmakta. Nasıl ki, TRT 1’in sevilen dizilerinden ‘Filinta’da olduğu gibi. Biz de kendini sorgulatan detaylarıyla, yeni sezon kaygılarıyla diziyi bir kez daha ele alalım dedik.
‘FİLİNTA’NIN TARİHİ DİZİYE DÖNÜŞÜMÜ…
Altuğ Küçük tarafından yaratılarak ve birbirinden ilginç karakterlerle donatılarak ekrana taşınan, sonrasında değişimler geçiren dizinin ikinci sezon finalini yorumlamadan ve izleyici kaygısını dile getirmeden önce aklıma takılan bir noktaya değinmek istiyorum. Bu da ‘Filinta’nın tarihi yönü!
Dizi, ilk sezonuna ‘Bir Osmanlı Polisiyesi’ olarak başlarken, ‘Bu bir tarih dizisi değildir' saptamasıyla dikkat çekmiş, içeriğindeki padişahın kimliği ve geçtiği zaman dilimiyle ilgili detayların üstünde durulmaması gerektiğini ortaya koyarak tarihi tartışmalardan soyutlamıştı kendini. Yani tarihin dönemsel gerçeklerinden kopuk olmayan, buna karşılık tarihle birebir uyuşma ve tarihi anlatma kaygısı taşımayan dönemsel polisiye aksiyon olarak çıkmıştı ortaya, ‘Filinta’. Bu özelliğiyle yol alırken pek çok açıdan umulanın üstüne çıkıp televizyonumuzda ilklere imza atan yapım, her bölüm ayrı maceranın yaşandığı aksiyoner içeriğinin yanı sıra Filinta Mustafa, Kadı Gıyaseddin, Bıçak Ali, Boris Zaharyas, Abdullah, Padişah, Zeyrek-Çeyrek, Bekri gibi karakterleriyle de fark yaratmıştı ekranda.
İkinci sezonuna ‘Bin Yılın Şafağı’nda giren dizi, bölümler ilerledikçe tarihin içinde ama tarihten bağımsız olma özelliğini de değiştirmeye başladı. Tarihten günümüze çarpıcı göndermelerini, padişahı tahttan indirmek isteyenlerin şehzadelere yönelik planları üstünden yapmaya girişen ‘Filinta’ adeta tarihi derse döndü. Bu gidişatın, dizinin yola çıkışındaki saptamalarıyla uyuşmaması bir yana, aksiyoner yönünü azaltıp karakterlerinin dönüşümüne sebep olduğu da ortada.
Kısacası; eski heyecanlı, nükteli, yer yer mizahi ‘Filinta’ ikinci sezonun ortalarına doğru daha asık çehreli, dikteci bir hal aldı. İlaveten bu aşamada tarihe dair bir dolu hata sergilendiği, Miloş başta olmak üzere yabancı güçlere gereğinden fazla entrikacılık misyonu yüklendiği, böylece Osmanlı’nın yönetim kademesinin anlamsızca zayıf bırakıldığı, Leyla-Farah gibi ajanlaştırılmış kadınlarla inandırıcılıktan uzak kafa karışıklığı yaşatıldığı da kesin.
Şimdi bu tespitlerimizi yapmanın ardından sezon finalinden kalanlara gelecek olursak…
YENİ SEZONDA FİLİNTA MUSTAFA VE BIÇAK ALİ OLUR MU?
‘Tebdil-i karakterde ferahlık vardır’ dercesine karakter sirkülasyonu sergilemeyi sürdüren ‘Filinta’ öyle bir sezon finali gerçekleştirdi ki, sevdiklerini birer birer kaybeden kahramanlarımız sanki mortocuya dönüştü. Bu tablonun ne denli moral bozucu olduğunu söylemeye bilmem gerek var mı?Peki, düğümlerin çoğu çözülüp ölümler gerçekleşirken nasıl bir izlenim bıraktı ‘Filinta’?
Gerçek şu ki; şöyle dolu dolu heyecan yaşatan, hızlı akan bir sezon finali yaratılamadı. Mesela entrikaların arkasındaki gücün ‘para’ ve bu hırsa hizmet edenler olduğunu tespit için Amerika’ya uzanıp kötülüğün kaynağını işaret eden… Kavganın değil, adaletin kazananı olacağı mesajını veren ‘Filinta’da Leyla’nın ihaneti çok basite indirgenmiş bir biçimde açığa çıktı. Padişahın bir türlü suyla dolduramadığı bardağı izlerken gayet rahat biçimde yaklaşan Leyla’nın garip görüntüsüne gülmemek, Mustafa’nın onca zamanki aymazlığının planlı tuzak olduğuna inanmak mümkün değildi.
Bıçak Ali’nin en etkili karakter olarak öne çıktığı bölümde, ne intihar eden ve giderayak günah çıkartan Leyla’nın saflığını, ne de Mustafa’nın abartılı tavırlarını doğal bulamadım açıkçası. Hele yaşlı Miloş’un zıpkın gibi Mustafa’nın elinden kaçmasını, herkesi birer birer avlamasını hiç kabullenemedim. Öte yandan Hakan Kurtaş’ın Abdülhamid duruşu güzeldi. Fakat 93 Harbi’nin oluşum sürecini uzun uzun işleyerek dırdırlaşan, o dönemde kullanıldığını hiç sanmadığım ‘küresel’ kavramını kullanan Sultan Abdülhamid’in uluslararası yorumlarını destanlaştırarak günümüzün küresel sermaye destekli çatışmacılığına göndermede bulunan dizinin, sırf mesajcılık uğruna bu konuları fazla detaylandırarak tempoyu aşırı düşürmesinden de bunaldım.
Bu meyanda ikinci sezon böylesi laf sokucu bir mantıkla ilerleyip, paranın efendileri izin vermediği sürece suçluların yakalanamayacağını gösteren bol cenazeli, bol ağıtlı sezon finaline erişmişken, izleyicinin ‘Filinta’da itici bulduğu detayların ve dizinin geleceğine dair kaygılarının arttığını da hemen belirtelim. Gerçi diziyi yapanlar, istekler doğrultusunda gelişim yaratmayı ihmal etmediler. Misal, Abdullah’ı umumi arzu üzerine geri getirdiler ama bu da dizinin yol haritasındaki sapmayı görünmez kılamadı… Sevilen karakterlerini hızla tüketen yapımın yeni sezonunda Filinta Mustafa ile Bıçak Ali’nin yer alıp almayacağı hususundaki kaygıları bertaraf edemedi.
Öz babası çıkan Miloş’a, Mustafa’nın aşkı için ihanet eden Leyla’yı intiharla silen… Yüzünü göremediğimiz cesede ağıtlar yakan Bıçak Ali’nin hüznüyle, Süreyya’nın öldüğüne inandırmaya çalışan… Böylece Mustafa ile Bıçak Ali’yi kadınlardan bağımsız kılan sezon finali, kahramanlarını Osmanlı’yı sırtlanlar gibi parçalamak isteyen ancak birbirlerine düşüp amaçlarını gerçekleştiremeyen yabancılarla başlayan savaşa yürüterek koydu noktayı. İzleyicinin içine de kurt düştü tabii… Hani dizide giden geri gelmiyor ya… Acaba tüm sevdiklerini kaybeden Filinta Mustafa ile Bıçak Ali de Moskof’la savaşmak için gittikleri cepheden dönebilecekler miydi, yoksa dizinin yeni sezonu onlarsız mı devam edecekti?
Dizinin takipçileri böyle düşünmekte haklı. Çünkü sevdikleri karakterleri dizide görmek istiyorlar ve bu ikilinin kesinlikle ayrılmaması yönünde görüşlerini paylaşıyorlar. Aslında izleyicinin bu hususta kaygıya kapılmaması lazım diyorum. Zira, gidecekler mi kalacaklar mı sorusunun cevabı sezon finalinde hemen hemen mevcut!
Şöyle ki; ümmete sahip çıkmak isteyen Sultan’dan kahramanlık nişanını alan Filinta Mustafa, Ali’yle birlikte cepheye gitmek istediğini belirtip ‘Eğer başımıza bir iş gelmez ve Allah bize uzun ömür verirse döndüğümüzde verdiğiniz emirleri yerine getiririz’ dedi. Böylece hem dizinin kendileriyle devam edebileceğinin, hem de yeni sezonun kaybedilmesi muhtemel toprakları korumak üstüne kurulu olacağının tüyosunu da verdi. Öte yandan bu cümlelerin başındaki ‘Eğer’ çekincesi de kafalardaki soru işaretini diri tutmak açısından önemli. Yani sinek küçük ama mide bulandırmaya yeterli. Yine de enseyi karartmamak lazım.
Sonuçta; Yeni bir bin yıl yaklaşırken hedefleri, özünün önüne geçen ‘Filinta’, ikinci sezonunu eski defterleri kapatarak bitirip üçüncü sezonunu yepyeni sayfalara hazır hale getirdi. Osmanlı parçalanırken İsrail’in kuruluş sürecine işaret edip, Cemil’in yeni efendisini tanıtarak bir anlamda Siyonizm entrikacılığının gelecek bölümlere malzeme olacağının mesajını veren dizi, hayli çetrefilli bir döneme dayanmış halde. Bu etapta gerçek tarihle ne oranda paralellik gösterileceğini, kurguyu renklendirmek için nasıl karakterler katılacağını, hangi ünlü isimlerin kadroda yer alacağını hep birlikte izleyeceğiz.
Sözün kısası, savaşlarla dolu bin yıla adımını atarak Atatürk’e ve Türkiye Cumhuriyeti’ne doğru ilerleyen ‘Filinta’nın yeni sezonu pek çok yeniliğe de gebe. Tabii sürprizlerle birlikte. Dolayısıyla 33 yıllık Abdühamid dönemini evire çevire işleyeceğini düşündüğüm ‘Filinta’dan her şeyi beklemek mümkün. Hatta eceliyle öldü sanılan Miloş bile planlı biçimde ölü gösterilmiş olup dirilebilir. Hal böyleyken büyük ihtimalle Filinta Mustafa ve Bıçak Ali’nin Sultan Abdülhamid’in saltanat yolculuğundaki yoldaşlığı da sürecektir. Zira onlarsız ‘Filinta’nın anlamı kalmaz! Değil mi?
Anibal GÜLEROĞLU