Anibal Güleroğlu

Anibal Güleroğlu

guleranibal@yahoo.com

Tüm Yazıları

‘Herkes tarih yapabilir ancak sadece büyük bir adam tarih yazabilir’ demiş Oscar Wilde. Tarih yazmak kadar yaşatabilmek ve gelecek nesillere intikal ettirebilmek de önemli. Bu açıdan bakıldığında, kurgulara önemli bir görev düştüğü gerçeği çıkıyor ortaya. Elbette ki, bu büyük bir sorumluluk. Öyle yalap şalap ortaya konan dizilere benzemez. Zira gerek dönem atmosferini hissettirmek, gerekse tarihi gerçeklerle paralel yol almak ciddi bir çalışmayı gerektirmekte. Dolayısıyla senaristinden yönetmenine, yapımcısından oyuncusuna topyekûn iyiyi yapmaya odaklanmak lazım. Nitekim ele aldıkları her projede tarihe iz bırakma hedefini güderek yola çıkan ES Film'in ‘Filinta’ dizisinde böyle bir tabloyu izlemiştik.

Haberin Devamı

‘Bir Osmanlı Polisiyesi’ şeklinde ekranda yerini alan yapım, senaristi Altuğ Küçük’ün yaratıcılığıyla Hollywood yapımlarına taş çıkartan bir dizi keyfi yaşatmıştı bizlere. Uyarlama olmayışı, tamamen özgünlüğe dayalı ilerleyişi ve en önemlisi harika karakterleriyle televizyon dünyamızda istenirse çok başarılı aksiyonlar çıkartılabilineceğini ispatlamıştı.

Serhat Tutumluer ve Mehmet Özgür’ün canlandırdıkları Boris Zaharyas ve Kadı Gıyaseddin’le Filinta ve Bıçak Ali’nin maceralarındaki heyecana tavan yaptıran dizinin ilk sezonu bu anlamda ciddi bir fark yaratmıştı dizi dünyamızda. En önemlisi de Boris’le Filinta’nın yarattığı gerilimli atmosferin akıl oyunları ve icatlarla geliştirilmeye uygun yapıda olmasıydı. Böylece izlenenlerin polisiye konular olup gerçek kişilerle ilişkisizliğini vurgulayarak yola çıkan dizi, bu kadrodan ve çizgiden taviz vermeden ‘Bir Osmanlı Polisiyesi’ kimliğiyle sezonlar boyu sürebilirdi… ‘Arka Sokaklar’ın tarihteki versiyonu gibi!

Ne var ki, ikinci sezonunu ‘Bin Yılın Şafağında’ diyerek başlatan dizi, kimlik değiştirince başlangıçtaki misyonundan da uzaklaştı. Ayrıca yaşadığı ayrılıklarla kan kaybettiği, çaptan düştüğü de inkâr edilemez. Yine de izlenesi bir işti. Fakat erken girilen sezon tatilinden hiç çıkılmaması ‘Filinta’ izleyicisi adına büyük bir hayal kırıklığı oldu. Aslında Onur Tuna’nın ‘Cesur Yürek’te yer alması dizinin devamının gelmeyeceği adına bir sinyal olarak değerlendirilmeliydi ama bir ihtimal yapıma adını veren kahramanını öldürüp de yola devam edebilirlerdi. Demek ki, ikinci sezonun performansı beklenileni verememiş.

Haberin Devamı

Öte yandan üçüncü sezon için beklenti yaratıp yeni sezona girildiğinde dizinin yayından kaldırıldığını duyurmak, kan kaybeden ‘Filinta’yı devam ettirmemek açısından akılcı bir davranış olsa bile devam edeceği varsayılan dizinin finalsiz noktalanması, olayların havada bırakılması güven sarsıcı bir eylem. Lakin bizim izleyicimiz defalarca daha beterleriyle karşı karşıya kaldığından bunu da hazmedebilir. Yanı sıra bu durumun sadece yapımcıyla bağlantılı olmadığı da unutulmamalı.

Kaldı ki, ES Film'in ‘Bin Yılın Şafağında’ ile başlatılan tarih ve uluslararası entrika-politik söylemli süreçte dönemin iktidarına ağırlık verdiğini düşünürsek ‘Tarih değil, hatalar tekerrür eder’ diyen II. Abdülhamid dönemini işleyecek olan projeyi de, ikinci sezonunda Abdülaziz’e odaklanarak yol alıp V. Murad’ı da içeriğine dahil ederek tarihseliğini iyice artıran ‘Filinta’nın devamı saymak mümkün.

Haberin Devamı

Bu noktada da ‘Filinta’cıların ‘II. Abdülhamid’ sınavını nasıl verecekleri hususu öne çıkıyor. Bence en doğrusu ‘Filinta’nın sezon finalinde havada kalan konuları yeni dizide anlatılarla veya kısa sahnelerle bağlayıp V. Murad’ın Çırağan’a hapsedilmesinin ardından tahta çıkış noktasında ‘II. Abdülhamid’ dönemine giriş yapmak! Böylece hem izleyici memnun edilmiş olunur, hem güven tazelenir, hem de yeni diziye ilgi sağlanır. Yapılamayacak bir şey değil neticede.

‘PAYİTAHT, ABDÜLHAMİD’ İLGİ ÇEKER Mİ?

M. Cevdet Anday’ın ‘Tarih; milletlerin tarlasıdır. Her toplum geçmişte bu tarlaya ne ekmişse, gelecekte onu biçer’ sözüyle işaret ettiği üzere tarihte yaşananlar, geleceğimizin teminatı. Bu bakımdan tarih herkesin ilgisini çekmeli. Ancak tarihten geleceğe bir şeyler katabilmek için olanı biteni iyi yorumlamak ve doğru öğrenmek lazım.

Tüm bu gerçekler doğrultusunda II. Abdülhamid’ın 33 yıllık saltanatı oldukça verimli bir tarihi kaynak durumunda. TRT’nin tarihi işleyen ve çeşitli kaynaklara dayalı biçimde hazırlanan bu konudaki belgeselleri de malum.

Toprak kayıplarının yaşandığı, Cumhuriyet’in ayak seslerinin hissedildiği ve bağlı ülkelerin birer birer özerklik aldığı dönemden hiç zorlanmadan gerçekçi senaryo çıkartılır. Özellikle 93 Harbi, Kıbrıs’ın İngilizlerce işgali gibi olaylar aksiyon kısmı için ideal. II. Abdülhamid’in Osmanlı tarihinde ilk defa geniş kapsamlı polis ve istihbarat teşkilatını kurmuş olması da bu aksiyon için mükemmel bir destek… Ki bu da ‘Filinta’nın devamı niteliği katabilir diziye! Hatta 'Filinta’dan karakterlere yer verilmesi ve ölüsü bulunmayan Boris Zaharyas’ın yeniden devreye sokulması bile mümkün. Bu ayrıntı Serhat Tutumluer’in usta oyunculuğunu sevenleri diziye çekecektir. Bizden önermesi…

Sonuçta; Gerek içte, gerekse dışta bunalım yaşanan bir dönemde tahta çıkan ve tarihimizin en çok tartışılan isimlerinden olan II. Abdülhamid üzerine geliştirilecek bir dizinin izleyici potansiyelinin yüksek olması kuvvetle muhtemel. ‘Payitaht, Abdülhamid’ için bundan ötesi dizinin kadrosunun ve anlatım dilinin izleyiciye hitap edecek türden olmasına bağlı! ES Film'in bunu da layıkıyla becerebileceğini ve ‘II. Abdülhamid’ sınavından alnının akıyla çıkacağını düşünüyorum. Umarım yanılmam.

Her daim olduğu gibi esas yorumumuzu Ocak ayında ekrana çıkacağı yönünde görüş bildirilen ‘Payitaht, Abdülhamid’ dizisinin performansını gördükten sonraya bırakarak koyalım noktayı. Yolları açık olsun.

Anibal GÜLEROĞLU

www.twitter.com/guleranibal