Dizilerin hızla tüketildiği ekranlardaki kıyıma sürekli yenileri eklenirken bazı yapımlar da kendilerini, başlangıçtan farklı yollara sokup, yenileyerek yıllara meydan okumakta. Bu başarıyı neye borçlu oldukları başlı başına bir konu olmakla birlikte, ekran yiğitlerinin hakkını da tez elden vermek lazım yeri geldiğinde.
Şimdi ekranların en takdir edilesi işi hangisi diye sorulsa… Sizin cevabınız nedir bilemem ama ben, takdiri en çok hak eden dizi olarak ‘Çocuklar Duymasın’ı işaret ederim en başta! Niye peki? Çok kaliteli bir iş olduğundan mı benim gözümde ekranın en takdir edilesi yapımı konumunda? Kesinlikle hayır. Yoksa senaryosu mevcutlar içinde fark yaratan türden mi de kaptı bu övgüyü benden? Ne gezer.
O halde niçin böyle bir yorumda bulundun derseniz, hemen açıklayayım… İçeriğini soktuğu yeni yolla dizilere yöneliksamimiyetsizliği deşifre ettiği için! Daha açık ifadeyle, Kanal D’nin bumerang misali dönüp dönüp gelen dizisi, izleyicinin tepki söylemleriyle eylemlerinin asla ve asla uyuşmadığını açık seçik ortaya koyduğundan dolayı ekranların en takdir edilesi işi olmayı fazlasıyla hak etmekte. Gelin hep birlikte bana bu yorumu yaptıran detaylara ve diziyle ilgili açığa çıkan ikiyüzlülüğe bakalım kısaca.
‘ÇOCUKLAR DUYMASIN’ SAMİMİYETSİZLİĞİ
Yaz aylarında geri dönme akılcılığı sergileyerek bitpazarına nur yağdıran ‘Çocuklar Duymasın’ o sürecin boşluğundan istifade edip birincilik koltuğuna yerleşse de sezonun başlamasıyla birlikte gerilemeye geçtiği malum.
Çocukların çoluk çocuğa karışır yaşa gelmesiyle ‘Çocuklar Duymasın’ ismini anlamsız kılmasına aldırmadan kullanıp eskinin söylemini sürdürmekte direnen dizinin, birkaç yeni karakterle içeriğini renklendirmeye çalışmasının beklenen getiriyi sağlamadığı da bir gerçek.
Dahası komedi niyetine taş fırınlığı sürdürme gayretindeki Haluk’un, hafriyat kamyonlarının savunucusu durumuna düşüren konuşma misali, bazı nutuklarıyla tepki çekişine de şahit olduk. Keza Meltem’in yatak odasında dekor niyetine arka plandan verilen kitapla olumsuz yönde malzeme yarattı medyaya. Eleştiriler peş peşe sıralanırken gittikçe tatsızlaşan içerik performansı, yıllanmış diziye ilgiyi hızla aşağı çekmeye başladı. Hatta gidişattan memnun olmayan Kanal D, yerine yeni diziler dahi denedi. Lakin alternatif niyetine konulanlar ‘Gider yeteri, gelir beteri’ durumu yarattı. Böylece ‘Çocuklar Duymasın’ samimiyetsizliğinin ortaya dökülmesine fırsat doğdu.
Şöyle ki; ‘Çocuklar Duymasın’ şimdilerde ‘Tutku’ ile çalkalanmakta. Evli erkeklere sarkan yırtık kadın tipine bir yenisini ekleyen dizi Haluk-Meltem anlaşmazlığıyla yakaladığı yükseliş trendini kadın entrikacılığıyla sürdürme yoluna gidince işler sarpa sardı, yılların mazbut aile tablosunda.
Meltem’in tombaladan çıkan ayrılık kararıyla gözyaşına boğulan(!) izleyici, diziye reyting patlaması yaşatırken gittikçe ön plana çıkartılan ‘Tutku’ ile samimiyetsizliğini de açık etmeye başladı. Dişe dokunur komedi yaratmak ve diziyi kendi yolunda geliştirmek yerine en pratiğinden ‘Tutku’ ekip ‘Rüzgâr’ biçmeyi seçen senaryo, İrem sayesinde tanıdığı Haluk’a kancayı takan Tutku’yu, ev yapımı börek-imzalı forma taktikleriyle donatıp reklam filminde oynamanın ötesine geçiriverdi bir çırpıda. Samimiyetsizlik de gün yüzüne çıktı o noktada.
Dizinin gelişimi, birbirlerini dinlemez olan Haluk’la Meltem’i kafayı yeme moduna getirip hâkimin bir ay aynı evde oturma kararıyla yarattığı evliliği kurtarma şansının içine ederken izleyici kesiminden de tepkiler yükselmeye, ‘Tutku gitmezse diziyi izlemeyiz’ tehditleri savruldu. Tabii magazin medyası da çalakalem daldı olaya. Sanırsınız dizi gümledi gitti.
Esasında ‘Haluk git-Haluk gel, Haluk topu’ tut tarzı repliklerle soğuk espriler yaratmaya çalışıp mantıksızca sergilenen ‘yanlış anlamalar’ üstünden ilgi çekicilik yaratmaya soyunan dizinin eski tadından eser bırakmadığı aşikâr. İlaveten, aile yapısının nasıl bozulacağı yönünde mesajcılık teşkil ettiği yönündeki eleştirilerin de katkısıyla, ‘Çocuklar Duymasın’ın işinin bittiğini düşünmemiz gerekir. Oysa izlenme sonuçları bunun tam tersini söylemekte. Sıkça tekrarladığı ‘Pardon’larla, lafı Meltem’in ağzına tıkayıp Rüzgâr’ı pataklayan Haluk’un nikâh tazeleme masasında kalktığı ve Tutku’ya inandığı bölümlerde reytingler aldı başını gitti.
Hal böyleyken ‘Bu ne perhiz, bu ne lahana turşusu’ demezler mi adama? Hem zorlama gerekçelerle yaratılan suni ayrılık tutkusu ve birdenbire ortama dalıp afet misali her şeyi talan etmeye çalışan ‘Tutku’ takıntısı sayesinde paçayı kurtaran dizinin senaryosunun yeni halinden şikâyet edeceksin… Müzmin aile dizisinde ilişki yozlaşması yaşandığından dem vuracaksın… Hem de 11’inciliğe kadar gerileyen diziyi üst sıralara taşıyacak yoğunlukta izleyip reytinglerini yükselttireceksin. Bu tablo, izleyicinin ‘Çocuklar Duymasın’ samimiyetsizliği değil de nedir şimdi?
Öte yandan hak etmediği halde erken final yapmak zorunda kalan ‘Kalp Atışı’ndaki içerik dönüşümünü ‘Aşk dizisi, Sultan sayesinde gerilim-entrika işine döndü’ zihniyetiyle hoş karşılamayıp dizinin gidişine sebep olan izleyici kesimindeki içerik kararlılığının ‘Çocuklar Duymasın’ı eleştirenlerde görülmemesi de ayrı bir detay. Demek, bu dizinin izleyici kitlesi ‘Çocuklar Duymasın’ın eski klişe halinden memnun değilmiş ki, senaryonun yarattığı Meltem-Haluk sürtüşmesinden ve ‘Tutku’ katkısından sonra gelişen entrikalı süreçte diziye daha çok ilgi gösterir olmuşlar. O halde söylenecek söz kalıyor mu geriye?
NETİCEDE; İzleyici tepkilerinin özde değil sözden ibaret olma samimiyetsizliği taşıdığını ve magazindeki yaygaracı haberlerin reklam mahiyetinden öteye anlam ifade etmediğini gayet net biçimde ortaya koyduğu için ekranın en takdir edilesi yapımı, ‘Çocuklar Duymasın’ olmakta. Ayrıca yarattığı gelişimle, insanların komediden ziyade entrika ve aldatma temalarını içeren işlere rağbet gösterdiği gerçeğini ispatlaması… Ana konunun tükendiği yerde bu tarz gelişimlerin ekmeğinin rahatlıkla yenebileceğini saptaması da cabası!
Birol Güven’in ‘Tutku’ mucitliğinin nereye varacağını, ‘Çocuklar Duymasın’daki aile komedisi tablosunun nasıl şekilleneceğini ve izleyicinin komedisiz komediye zaman içinde nasıl tepki vereceğini hep birlikte izlemek üzere koyalım noktayı.
Anibal GÜLEROĞLU