Yazıma aklımı kurcalayıp duran bir soruyla başlamak istiyorum. Cevabını bilen varsa beri gelsin. Çünkü ben bugüne dek mantıklı bir cevap bulabilmiş değilim. Nedir efendim bu zor soru? Hemen arz edeyim…
Şöyle ki, ‘kötüleri baş tacı edip iyileri ötelemek’ sadece beklentilerle değer yargıları değişen günümüzün yozlaşma modası mıdır, yoksa her devirde görülen bir tercih sapkınlığı mı?
Ağızlarıyla kuş tutsalar dahi ötelenenleri gördükçe bu sorunun cevabına yönelik merakım da misli misli artıyor.
Kötülerin veya vasatların gani gani taltif edilmelerine karşın iyilerin köşeye atılmalarına dair öyle örnekler çıkıyor ki karşımıza, insan ister istemez bir öfke patlaması yaşıyor.
Dizilerini lastik top gibi oradan oraya fırlatıp istediğinde de bir çırpıda devre dışı bırakmayı adet haline getiren kanallarımız, izleyicinin gösterdiği tepkiyi de hiç umursamadığından bu keyfilik televizyon kültürümüzde iyiden iyiye yer etmeye başlıyor.
En kestirmesinden bu sezon birkaç bölüm ekranda kalıp apar topar yollanan dizilerin bolluğuna bakacak olursak, bu değişimin yanı sıra karşımıza çıkan durumun yarattığı bir başka boyut da gözümüze çarpmakta… Bu boyutta, örnekleyebileceğimiz pek çok yapım mevcut. İşte size birkaç çarpıcı dizi halleri…
KISA ÖMÜRLÜ DİZİLERE BAKIŞ…
Şafak Sezer’in yerli mafya babası Soprano olmaya heveslendiği ‘Altındağlı’, Show TV ekranındaki 2 bölümlük ömrüyle bu alanda rekor kıranlardan.
Kanal D’nin büyük umutlar taşıyan ve farklı işlenişiyle gerçekten de göz dolduran komedisi ‘Ne Diyosuun’, reyting bahanesiyle 3 bölümün ardından yollananlardan.
Bir diğeri, Show TV’nin ‘Firuze’si… Müjde Ar’ın bitmesine karşın ‘Firuze, annemin kendisi’ diyerek hak arayışıyla peşini bırakmadığı ‘Firuze’, beşinci bölümü göremeden final yapan diziler kategorisinde.
‘Bir gün uyanırsınız ve hayatınız birdenbire tersine döner...’ diyerek başlayan ve Nurgül Yeşilçay ile Engin Altan Düzyatan’ın dizi hevesini kursaklarında bırakan ‘Cinayet’, kanal keyfiyetiyle kaderi 5 bölümde tersyüz edilenlerden.
FOX TV’nin yayın kararsızlığında kalıp yerli Oliver Twist yaratma düşünü çabucak etkisiz hale getirdiği ‘Düşler ve Umutlar’, 5 bölüm sonrası umutları kararanlardan.
Oktay Kaynarca ile Sanem Çelik’i buluşturan ‘İnadına Yaşamak’, reytingler karşısında inadın imkânsızlığını gösterip ancak 6 bölüm Kanal D ekranında tutunabilenlerden.
Yeniden ekrana döndürülmesi için takipçileri tarafından yoğun gayret gösterilmesine rağmen, kaliteli dizi izlemek isteklerine karşı vicdanları harekete geçirmeyi başaramayan ‘Vicdan’ da Kanal D’nin 6 bölümle finale yolladıklarından.
Komediyi, öksüz yetimlerin zenginler karşısındaki boynu büküklüğüyle, okul ortamında yaşatmak üzere yola çıkan ‘Boynu Bükükler’ ise Kanal D’nin 5 bölümde boynunu büktüklerinden.
Bu listeyi farklı yapımlarla çoğaltmak mümkün.
Show TV’nin şans tanımasına rağmen bekleneni veremeyen dizisi ‘Saklı Kalan’ bir yanda… ATV’nin cesurluğunu ekran savaşında yeterince gösteremeyen dizisi ‘Cesur Hemşire’nin yarattığı hayal kırıklığı diğer yanda...
Dizilerin bu ekran savaşında yenilip, ‘Barış için selfie, Zeytin Tepesi ekibi’ mesajıyla Instagram’dan paylaştıkları resim sosyal medyada büyük ilgi görse de, barışçıl ve sempatik selfie pozuyla dahi, kararını veren Kanal D’yi etkilemeyi beceremeyen ‘Zeytin Tepesi’ de, üreticiliğini ancak 8 bölüm sürdürebilenlerden.
Hayatları, sosyal konumları, dünyaları birbirinden tamamen farklı dört kadını kocalarının cezaevinde olması noktasında buluşturup onların yaşamsal sorunlarına dikkat çekmeye çalışan ‘Görüş Günü Kadınları’, FOX TV’nin aceleye getirttiği finalle 10 bölümde noktalananlardan.
Ünlü Güney Kore dizisi ‘Bread, Love and Dreams’ten uyarlanarak Müjde Ar, Sinan Tuzcu, Berna Laçin gibi isimleri bünyesinde buluşturan ‘Aşk, Ekmek, Hayaller’, dizi kıyımına reytingi gerekçe göstermekte alabildiğine örnek veren Show TV’nin 11 bölümlük dizilerinden.
Hazal Kaya’nın ve Hakan Kurtaş’ın varlığına rağmen rakipleri karşısında direnemeyen ‘A.Ş.K.’, karmaşık aşkların ve fan desteğinin bile bazen yetersiz kaldığını, Kanal D’deki 13 bölümlük ömrüyle ispatlayanlardan.
‘Leyla ile Mecnun’un ardından ona ağıt yakmak istercesine yaratılan ‘Ben de Özledim’, Star TV ekranında yeterli ilgiyi göremeyip ancak 13 bölüm tutunabilenlerden.
Adnan Menderes’in yaşamını izleyiciye sunmayı hedefleme yolunda, ilk adımı ‘sevgili’ olayından başlayarak atıp ilk hatasını yapan ve içeriğindeki durgunlukla izleyicinin dizi zevkine yeterince hitap edemeyen ‘Ben Onu Çok Sevdim’, ATV’nin 15 bölümlük dönem dizilerinden.
Ve Kanal D’nin özene bezene çekilerek yabancılar ayarında bir dizi olma iddiasını hissettiren gizemli yapımı ‘Kayıp’… Hikâyesi, Doğan TV Holding CEO'su İrfan Şahin tarafından yaratılmış olmasına karşın uzun süre yayınlanma şansı bulamayan ‘Kayıp’ da 18 bölümde kayıplara karışanlardan.
EN İYİSİ BAŞTAN ÖMÜR BİÇMEK
Tüm bu sıraladığımız dizi hayal kırıklıklarının yarattığı tablo, ekranlarımızda uzun ömürlü dizi hallerinin hayli zor olduğunu açığa çıkartmakta.
Bu gerçeğin işaret ettiği çözüm yolu ise dizilerin ömrünü baştan biçmek! Bunun için de yapımların başlangıç analizini doğru yapmak lazım.
Oyuncu kadroları ve güçlü yapımcılarının desteklediği senaryolarıyla birkaç sezon süreceği baştan net olan diziler için sorun yok.
Buna karşılık gerek yapımcılarının, gerek kadrosunun, gerekse senaryosunun kısıtlı olanaklarıyla ekrana çıkmaya çalışan dizilerin, kanallar ve izleyici karşısındaki pozisyonları her zaman için şansa kalmış durumda.
Zamanından önce finale yollanan veya apar topar yayından kaldırılan dizilerin, o işte emeği geçen herkesin kariyerinde eksi puan olduğu da aşikâr!
İşte bu olumsuzluğa fırsat yaratmamak için uzun soluklu dizilerin yanı sıra ortalama 10 bölümlük ‘mini’ yapımlara da ekranda yer vermek gerek.
‘5ive Days to Midnight/Gece Yarısına 5 Gün Kala’ veya bir korku dizisi olan ‘Dead Set’ gibi 5 bölümlük yabancı örneklerin gördüğü ilgi, bu konunun ülkemiz dışında rahatlıkla uygulandığını ispatlamakta.
Dolayısıyla bu öyle gerçekleşmesi mümkün olmayan, oyuncuları ve olayın içinde yer alan diğerlerini zora sokacak bir mantık değil. Zira zaten yayına alınan yapımların büyük kısmı aşağı yukarı 6 bölümde kanal eliyle gönderilmekte…
Yani ‘mini dizi’ modası fiilen mevcut!
O zaman, bu gizliden gizliye varlık gösteren modanın etiketini alenen koymak için daha ne bekliyoruz? Sevdiği yapımın kıytırık bir biçimde yollanarak heder edilmesine kızan izleyicinin iyice küstürülerek dizilerden tekmil uzaklaşmasını mı?
Anibal GÜLEROĞLU