Çetin’in özgünlüğüne uyumlu gala
‘Çanakkale Çocukları’nın sinemadaki basın daveti geldiğinde, ne yalan söyleyeyim şaşırmıştım doğrusu.
Sebep?
Savaş karşıtı görüşlerini Çanakkale gibi hassas bir konu üstünden dile getirip tutucu eleştirileri hiçe sayma ruhuna sahip Sinan Çetin’in, bu özgürlükteki yapımının galasını sinema salonuna hapsetmeyeceği konusundaki düşüncemdi.
Nitekim ikinci bildirim yanılmadığımın ispatı oldu. Sinan Çetin yine farkını fark ettirmişti. ‘Savaşa, savaşla dur deme’ hakkını, ‘Vatan-Millet-Sakarya’ üslubunun dışında işleyip, insan ve hayat kavramlarını en tepeye oturtan Çetin’in Plato Film’i, galayı Durusu Park’taki savaş alanında yapma kararı almıştı.
Hem açık hava sinemasının nostaljisini yaşatmak, hem de filmin çekildiği topraklardaki havayı teneffüs ettirmek için bundan daha doğru bir seçim olamazdı. Hayatının ilk yazlık sinema galasını, 60’lı yıllarda Ankara’da gören ve ‘Bir tane de burada yapalım’ diyen Çetin’e de bu yaraşırdı zaten.
Hayata odaklanan anti savaş filminin ‘en’leri…
Çanakkale’nin atmosferini aratmayan Durusu Park’a gittiğimizde, sinema salonu yerine buranın tercihinin ne kadar isabetli bir karar olduğunu daha iyi gözlemledim. Çünkü ortamın doğallığı davetlilere de yansımıştı. Kır düğünü veya barbekü partisi kimliğindeki galada konuklar gayet içten ve rahattı. Tabi konuklarıyla ilgilenen Sinan Çetin de…
Samimiyetsiz tebessümlerin, yapmacık konuşmaların ve birbirine hava atmak için yarışanların bulunmadığı gecede kimler hangi özellikleriyle öne çıkmışlardı? Kısaca değinelim.
Sinemanın başına buyruk yaramaz çocuğu gibi gördüğüm ve kalıplara karşı tavır koymasını takdirle karşıladığım Sinan Çetin, kuşkusuz gecenin ‘en kahramanı’! Farklı yaklaşımları çatıştırmasından dolayı filmine gelecek eleştirilere ‘Hoş gelsin’ diyebilecek kadar da tavizsiz ve özgüvenli. Kolay değil, alışılmışın aksine bir Çanakkale Savaşı filmi çekmek.
Galaya helikopteriyle teşrif eden Ali Ağaoğlu, ‘en mütevazı’ kişilik… Bu şaşaalı gelişe karşı ne denli alçakgönüllü olduğunu, tavırlarıyla bir kez daha gösterdi. Hani bir ara Çetin’in ‘halk çocuğu’ tarzındaki samimi sözlerinden cesaret alıp Ali Bey’e ‘Helikopterinizi kullanabilir miyim’ esprisini yapmak içimden geçmedi değil. Tabi bu da işin latifesi.
Gayet neşeli bir tempoda başlayan galanın üzgünü, Yavuz Bingöl’dü.Oktay Kaynarca’nın deyişiyle‘Yavuzca’ konuşup ‘Dönem filmi çekmek zor iş’ diyen ve neyse ki üşenmeyip galaya gelenBingöl, Neşet Ertaş’ın üzüntüsünü üstünden atamamıştı.
Düğününe katılmadığı için yılların dostu Bingöl’e sataşmayı ihmal etmeyip yönetmeni de ‘Sinan’ın Çanakkale kadar evi var. Çanakkale’ye gitmeye gerek kalmadı’ iğnesiyle nasiplendiren Oktay Kaynarca, gecenin ‘en eleştirmeni’! ‘Çanakkale bu ülke için çok önemli. Savaş karşıtlığıyla bu olgu çarpışmamalı’ sözleriyle filmdeki bazı saptamalara katılmadığını hissettiren Kaynarca’ya göre ‘Çanakkale Çocukları, Sinan’ın Masalı’!
‘Savaş alanında bir anne neden olmasın’fikriyle yaratılan filmin ve dolayısıyla galanın ‘en hanımı’, Kathy rolüyle savaş çocuklarının önsezili ve inançlı annesini canlandırıp Haluk Bilginer’e tokadı patlatan Rebecca Çetin… Çocukları ve eşiyle çalışmanın samimi bir sonuç çıkarttığını söyleyen Rebecca, oyunculuğuyla ilgili konuları yönetmen eşine havale etmekte.
‘Öyle Bir Geçer Zaman Ki’nin kötü kadını Wilma Elles ise galanın ‘en heyecanlı’ meleği… Filmde beyazlar içinde bir rahibe-hemşire olarak karşımıza çıkan Wilma, beyaz kıyafetle katıldığı gecede, ne denli heyecanlı olduğunu ve ustalarla çalışmaktan duyduğu memnuniyeti dile getirmekte.
Galanın ‘en sanalı’, telefonla katılan ve Sinan’ın sitemlerine mazhar olan Haluk Bilginer. Çalışmaları dolayısıyla filmi ancak vizyonda halkla birlikte izleyeceğini dile getiren Bilginer ayrıca filmdeki pişmanlık duygusunu en iyi yansıtan oyuncu.
Ve Urla şaraplarıyla geceye renk katan Can Ortabaş… Her ne kadar Sinan Çetin’e ‘Ben senin kadar ünlü değilim’ diyerek takılsa da, şarapları bu lezzette devam ederse eminin hem Urla dünyanın yeni Toscana’sı olur, hem de Can Bey’in ünü Çetin’i aşar.
Film için ağıt yazan ancak uymadığı gerekçesiyle vermekten vazgeçen Nil Karaibrahimgil, Ali Atıf Bir, ‘Balıkçı’ Orhan Akkaya, Mehmet Kavasoğlu, Durusu’nun ve filmin oluşum sebebi Ali Üstay, Çanakkale’nin Karagöz lakaplı nişancısı Demir Demirkan ve daha niceleri…
Galadaki bu seçkin konuk tablosunu bir araya toplayan ‘en’ ise Türk’üyle, Anzak’ıyla binlerce gencin kanıyla sulanan Çanakkale’ye dair bugüne dek çevrilmiş ‘en sıra dışı’ film olan ‘Çanakkale Çocukları’!
Onun kritiği de yarınki yazımızda…
Anibal GÜLEROĞLU