‘Kalite asla bir tesadüf değil, daima akıllı bir gayretin sonucudur’ demiş İngiliz yazar ve toplum eleştirmeni John Ruskin… Gerçekten de kalite, tesadüfler sonucu ortaya çıkan bir olgu değil. Ancak bunun yanında özene bezene yaratılan kaliteyi hak ettiği biçimde değerlendirmek, daha doğrusu değerlendirecek kişiler bulmak da hiç kolay iş değil.
AB izleyici kitlesini hedef alan işler eskiden beri Kanal D’nin ilgi odağında. Ancak geçmişte hayli verimli olan bu yaklaşım son yıllarda Kanal D’nin reyting sırlamasını da olumsuz etkiler oldu. Değişen reyting sistemi ve izleyicilerin dizi algısı yüzünden AB’deki gücüne karşın Total’de beklenen verimliliği elde edemeyen Kanal D, bu nedenle ‘Bana Artık Hicran De’, ‘Benim Adım Gültepe’ gibi yapımları erken emekli etmek durumunda kaldı. ‘Şeref Meselesi’ gibi kaliteli bir işin dahi hak ettiği halde yeterli ilgiyi görmediği Total izleyici kitlesi şimdi bir Kanal D dizisinin daha sonunu getiriyor. Medyaya yansıyan haberlere göre ‘Beş Kardeş’, 4 Ağustos’ta final yapacak… Ve bana göre de ince detaylarla yaratılmış güzel bir işe daha yazık olacak.
ELEŞTİRİ TUTKUSU, ‘BEŞ KARDEŞ’İN SONU MU OLDU?
Geçtiğimiz sezona ortadan dalış yapan ‘Beş Kardeş’ için ilk tespitim, ses getirmeye gücünün yetip yetmeyeceği konusunda olmuştu. Çünkü bu tarz mesajcı işlerin ve kullanılan absürt dilin Total izleyiciyi etkilemekten uzaklığını biliyordum. Dolayısıyla ekranda uzun soluklu olamayacağı yönünde kaygım vardı. Nitekim beş bölümde ‘yazın buluşmak üzere’ veda ediverdi. Sayılı gün çabuk geçti. Yaz ayını bekleyen ‘Beş Kardeş’çiler de muradına erdi. Ancak onca uğraşa ve ikinci şansa rağmen dizi yine beklenen ilgiyi göremedi.
Serkan Keskin ve birbirinden değerli oyuncuların canlandırdığı mahalle atmosferinde eski aşkla yenisi arasında gel gitlerin yaşanacağı hoş bir öykü olarak başlayan ‘Beş Kardeş’e ne yazık ki, AB grubu da yeterli oranda itibar etmedi. Hal böyle olunca da ikinci kuşağa kaydırılması kaçınılmaz oldu. Öte yandan ‘Adı Mutluluk’ ile rekabetten kurtulmayı sağlayan bu saat ötelemesinin dizinin izlenirliğini artırdığı da bir gerçek. Nitekim AB’deki sıralaması 10’unculuğa yükseldi. Ama tekrarlarını vermekten dahi imtina edenler için bu sonuç da yetersizdi tabii…
Peki, ‘Beş Kardeş’ gibi bir dizi neden yoğun ilgi görmez ve kaldırılma aşamasına gelir?
Başka yapımlardan kendini sevdiren hayli renkli oyuncu kadrosu ve inceden inceye gündeme ilişkin dokundurmaların yer aldığı kaliteli mizahı yetersiz midir izleyici için? Her zaman igüvenilirliğinden kuşku duyduğumu belirttiğim reyting ölçümlerini tüm izleyici kitlesine mal edilemeyeceği gerçeğinde… Yoksa tam da bu dokundurmaları mıdır, ‘Beş Kardeş’e yetersiz reyting aldırtıp finale yollayan sebep?
Zira gayet yumuşak bir dille başlayan dizinin Haziran’da yeniden ekrana çıkmanın ardından gelen sonuçlarla birlikte üslubunu bir hayli sertleştirdiği aşikar. Hani, zaten gidiciyim bari eteğimdeki taşları iyice boşaltayım, der gibi! Üstelik tüm iğnelemeler, siyasi güncelliğe sahip konulara dair. Neler yok ki? Seç, beğen, al…
Nazım’ın ‘Benim kardeşim suçsuz yere hapishanelere girecek ve oruç tutmaya çalışacak, Allah onun orucunu kabul etmeyecek de bu hırsızların orucunu mu kabul edecek?’ türünden diyaloglarla harama el uzatanlara taş vurması… Turgut’un ‘Kitapta ihtiyacından fazlasını biriktirme, yığma diyor’ şeklinde özetleyeceğimiz sözleriyle açgözlülüğe mim koyması… Aziz’in sandık dolusu para taşıtan patronuna yönelik ‘Kara para mı, daha iğrenci ak para mı’ eleştirisi… Bahçesine girenleri kovalayan Mukadder’in evdekileri zor tuttuğunu söylemesine karşılık Nazım’ın ‘zor tutulan evdekiler’ konusunda yüzde isteyerek ‘Belki evdekilerin bir kısmı bizle aynı görüştedir, baskıdan dolayı seslerini çıkaramıyorlardır’ demesi… Ayakkabı kutularında para iması… Nazım’ın ‘Halkın Öfkesi’ gazetesi üstünden yapılan gazeteye dava açma, medyada cirit atan işbirlikçi türü laf sokmalar…
Bunlar en kestirmeden göze çarpanlar. İnce ince eledikçe ‘Kızım sana söylüyorum, gelinim sen anla’ tarzı repliklere bolca rastlanacaktır. Kısacası, absürt komediyi aleni taşlamaya çeviren ‘Beş Kardeş’ dizisi her bölümüyle baştan sona eleştiri dolu bir içeriğe sahip hale geldi bölümler ilerledikçe. Eh, bu da ‘Söz gümüşse sükût altındır’ zihniyetinin hâkimiyetinde büyüyenler nezdinde pek hoş karşılanacak bir özellik değil doğrusu.
Şimdi ilk etapta bu mantıkla finali değerlendirdiğimizde, eleştiri tutkusunun ‘Beş Kardeş’in sonunu hazırlamış olabileceği düşüncesi ağır basabiliyor. Lakin bir başka gerçek de var ki, o da bizim izleyicinin, sade suya tirit konulara kıyasla daha fazla dikkat ve değerlendirme yeteneği isteyen ‘absürt komedi’ olayına henüz adapte olamadığı! Bu türden işlerin genellikle verimsiz kaldığının örneği de çok üstelik. Mesela, tüm özenine rağmen izleyiciyi çekemeyip sonlanan ‘Mutlu Ol Yeter’ en tazesinden!
Sonuçta; Giden gider kalan sağlar bizimdir mantığı ekranların rutini. Karakterlerini başarılı biçimde dizayn eden ama içeriğiyle bir türlü yaranamayan, ‘Günahı ne’ sorusunun cevabını yoruma açık bırakan ‘Beş Kardeş’ de öyle veya böyle bu rutinin kurbanı oluverdi. Doğru söyleyeni dokuz köyden kovarlarmış ya… İşte öyle bir şey.
Ancak sosyal medyada hayli ilgi görmesine karşın ‘Beş Kardeş’in televizyon reytingleri düşük gelse de… Sebebi net olmayan bir biçimde finale yollansa da… Bu dizinin bitmesini istemeyen, tekrarlarını izlemeye uygun saatlerde ekranda görmeyi arzulayan izleyicilerin olduğu da bir gerçek. Bana yollanan mesajlarsa, ‘Beş Kardeş’i sevenlerin göz ardı edildiği yönünde. Bu kesimin Kanal D’den beklentileri, dizilerini hiç olamazsa yeni sezona kadar bitirmemesi ve diğer yapımlar gibi tekrarlarını vermesi. Bizden iletmesi, diyerek ve herkese İyi Bayramlar dileyerek koyalım noktayı.
Anibal GÜLEROĞLU