İnsanların vazgeçemedikleri tutkularından biri, ‘Yalan’! Çocuklukta ‘O yalan bu yalan, fili yuttu bir yılan. O da mı yalan’ tekerlemesiyle masalların dünyasının yalanlarına kapılıp mutluluklara yelken açılırken, dünyanın acıtan gerçeklerine karşı yetişkinlerin can simidine dönüşür olmuş yalanlar. Kimi beyaz yalan deyip sarılmış bunlara, kimisi pembe hayallere ulaşmak için tatlı yalan türetmiş her fırsatta. Ne var ki yalanların kötü yüzü, ne denli aklanmaya çalışılırsa çalışılsın, her daim karşımıza dikilmiş olanca karalığıyla. Velhasıl insan ve yalan, yaşamın her evresinde kol kola yürümekte.
Nitekim hayvanları konuşturarak insanlara ders vermeyi hedefleyen masallarıyla ünlü La Fontaine de ‘Her insan, yalan söyler’ diyerek edebi dünyaya sabitlemiş bu gerçeği. Keza Balzac’ın ‘Yalancılık meslek dalı ilan edilmeli atık. Çünkü çok fazla ustası var’ sözü de, insanların yalan konuşmadaki maharetini ortaya koymakta.
Öte yandan yalanların tatlılı, pembeli çekiciliğinin aşk olayındaki varlığı da dikkate değer etkileşimlerle karşımıza çıkmakta. Aşkların başlangıç evresinde zararsız gibi görünseler dahi zaman içinde acı gerçekleri örtme güçleri zayıflayarak mutsuzluklara sebep olmaktalar. İşte bu noktada gerçek yaşamla paralel yol almakla birlikte masalsı abartılara da ağırlık vermeyi ihmal etmeyen kurgulardaki ‘yalan’ olayı öne çıkmakta.
Malumunuz içeriğinde yalanın enginliğinden faydalanmadan yol alan yerli yapım bulmak zor ekranlarımızda. Ya geçmişteki bir yalanın değiştirdiği hayat öyküleriyle ya da aşk-iş kıskançlıklarından doğan yalanların yol açtığı olumsuzluklarla yürütülüyor dizi kurgularının hemen hepsi. Dramaların yanı sıra olayları ve gidişatı daha sabun köpüğü gibi olan romantik komedilerde de ‘masum yalan’ sahnede. Yakında Star’da başlayacak olan ‘Benim Tatlı Yalanım’ da bu doğrultuda bir örnek.
Peki, mevcut durumda işlenmemiş konu kalmamışken, her yeni iş kendinden öncekilerden izler taşırken, sık sık tekrarlanan türden öyküler özgünlüklerini fazlasıyla yitirmişken ‘Benim Tatlı Yalanım’ tutar mı? Gelin, tanıtımından gördüklerimize dayanarak ön değerlendirme yapıp bu soruya cevap arayalım.
‘TATLI YALAN’LA GELİŞEN AŞK ÖYKÜSÜ
O3 Medya imzalı başrollerini Furkan Palalı, Aslı Bekiroğlu ve Lavinya Ünlüer’in paylaştığı Star’ın yeni dizisi ‘Benim Tatlı Yalanım’ın izleyici tarafından beğenilmesinde ilk etken hemen her işte olduğu gibi, bize anlatacağı öykünün niteliği olacaktır! Bu doğrultuda öncelikle işin hikâyesine baktığımızda karşımıza çıkan tablo, masum görünen bir yalanın sıcacık bir aşka dönüşme yolculuğu...
Şöyle ki; Herkesin kalbini sarma iddiasında olan ‘Benim Tatlı Yalanım’ın öyküsünün temelinde tasarımını kendi yaptığı gözlüklerle uluslararası pazarda yer edinmiş, oldukça başarılı, yakışıklı, karizmatik bir adam Nejat(FurkanPalalı) ve kızı Kayra’nın yollarının akıllı, çocuk ruhlu, inaçtı ve lafını hiç sakınmayan babası ve kardeşleriyle yaşayan hayat dolu Suna(AslıBekiroğlu) ile kesişmesinin ardından gelişecek tatlı ve bir o kadar da zor bir oyun yatmakta.
Nejat ve Suna’nın oyundan gerçeğe dönüşen aşk da bu tatlı yalandan doğacak nitekim. Ortada yalan olur da, çıkacak çelişkilerden gelişen mizah olmaz mı? Hele bir de çocuk varsa konunun temelinde elbette ki mizah tadında sahneler bulunur o işte. Dolayısıyla ‘Benim Tatlı Yalanım’ da bunu yansıtacak bize. Yanı sıra anne yoksunluğunun yarattığı bir hüzün de işlenecektir zannımca… Ve tabii işin asıl can damarı olan ‘aşk’!
Dargınlıklar, barışmalar derken, aşk da ince ince işlenecektir bu süreçte. Anlayacağınız Star’ın yeni dizisi bir yandan duygusallığı yalanla gelişen oyuna katık ederken, bir yandan da çelişkilerden tatlılıklar türetip aşk ateşini körükleyecektir. Böylesine çok yönlü bir içeriğin herkesin kalbini sarma iddiasını gerçekleştirmede etkisi büyük olacaktır kuşkusuz.
Öte yandan içeriği dolduracak ve pekiştirecek karakterlerin sağlamlığına da bakmak lazım. Romantik komedilerde her ne kadar karakterden ziyade oyuncuların izleyici kitlesine hitap gücü öne çıksa da, yine de bu ayrıntı önemli.
Nitekim Nejat karakterini irdelediğimizde, kızına anne eksikliğini hissettirmemek için elinden geleni yapan ve onun her şeyiyle bizzat ilgilenen sivriltilmiş bir baba figürü görüyoruz… Ki, bu detay dizinin sevilmesinde güçlü bir faktör durumunda. Zira izleyicinin, özverili anne karakterlerini işleyen dizilerin ötesinde babalık vurgusu yapan, baba-kız ilişkisine odaklanan işlere ilgi gösterdiği ‘Kızım’ dizisi örneğiyle ortada.
İlaveten harika bir hayatı olmasına karşın yüzünü hiç görmediği annesinin eksikliğiyle mutluluğu yarım kalan Kayra(Lavinya Ünlüer) da dizinin duygu ve tatlılık gücünü yükseltenlerden. Büyüdükçe annesizliğini sorgulayan ve babasının anlattığı ‘durumu idare edecek’ türden tatlı yalanlarla yetinmemeye başlayan Kayra, Nejat’ı iyice köşeye sıkıştıracak. Böylece Nejat da ne yapacağını bilemez hale gelip önüne çıkan Suna fırsatını değerlendirecek.
Bu noktada içeriğin temel taşlarından biri de Suna oluyor haliyle. Turizm Otelcilik okuyan ve bir otelin roof barında çalışan Suna’nın oyuna dâhil edilmesi pek zor olmayacak zaten. Çünkü o da annesini küçük yaşta kaybetmiş ve her şeyi babası olan bir çocuk olarak büyümüş. Dolayısıyla babasına çok bağlı olan Suna’nın, kızını mutlu etmeye çalışan Nejat’la işbirliğinden zorlama bir tablo çıkmayacaktır.
Kısacası; evlenmek, aile kurmak, çocuk büyütmek gibi hayalleri bulunmayan Suna, beklenmedik biçimde Nejat ile Kayra’nın hayatına girdiğinde sadece kendi geleceğini etkilemeyecek. Aynı zamanda hem çaresiz baba Nejat’ın hem de artık annesinden başka bir şey istemeyen Kayra’nın dünyasını tamamen değiştirecek. Tabii bu meyanda Kayra’yı mutlu etme çabasıyla birlikte Suna ve Nejat da kendilerini hiç beklemedikleri tatlı ve bir o kadar zor bir oyunun içinde bulacaklar. Bu süreçte neler olacağını dizi ekrana çıkınca hep birlikte izleyip göreceğiz.
SONUÇTA; Yalan, kötü olsa dahi, tıpkı gerçek hayat gibi, kurguların yol haritasını ve çekiciliğini yaratmak için vazgeçilmez bir unsur. Yönetmenliğini Barış Erçetin ve Cihan Vural’ın üstlendiği; Ahmet Saraçoğlu, Aslı İnandık, Sadi Celil Cengiz, Seda Türkmen, Cem Zeynel Kılıç, Ali Yoğurtçuoğlu gibi sevilen isimlerin yer alarak içeriğin etkili bir dille yansıtılacağının işaretini verdikleri ‘Benim Tatlı Yalanım’ da bunu örnekleyecek. Tatlı yalanla gelişen aşk öyküsünü anlatırken, yaz aylarında izleyicinin aradığı türden eğlenceli ve duygulu bir iş niteliği sergileyecek. Vurguladığım detaylardan dolayı da ‘Benim Tatlı Yalanım’ın tutma olasılığı yüksek diyorum.
Lakin ekran yarışında kazanmaya odaklı diğer kanalların da ellerini güçlü tutmak isteyecekleri bir gerçek. Üstelik bu yarışta artık eskisi gibi yaz-kış dizisi ayırımı da yapılmamakta. Yazdan gücünü ortaya koyanlar yeni sezona da devam etmekte. Bu nedenle başarıyı belirleyen kıstaslardan biri de ‘Elini çabuk tutmak’ oluyor. Diyeceğim o ki, erken kalkan yol alıyor ve rekabette avantaj sağlıyor. Başarı dileklerimizle…
Anibal GÜLEROĞLU