Aşk… Birine karşı duyulan büyük sevgi! Peki, duyguların gittikçe sığlaştığı, bencilliğe dayalı çıkarcılığın neredeyse tüm ilişkilerin temelini teşkil ettiği günümüz dünyasında aşkın tanımı gerçekten de böyle mi algılanıyor? Pratikte bu soruya tereddütsüz ‘Evet’ demek hakikatlere gözümüzü kapatmak olur. Zira insanlar aşkı, bir başka varlığa yönelik özverili derin sevgi mantığından ziyade günü kurtaracak, bedensel-ruhsal ihtiyaçları tatmin edecek yakınlaşma olarak yaşamaktalar. Nasıl ki, ünlü yazar Tolstoy da ‘Aşk, bir kişi kendini yalnız hissettiğinde başlar ve yalnız kalmak istediğinde sona erer’ sözüyle saptamış bu durumu.
Hal böyleyken aşka can katacak olan duygulardan ve ilişkilerin uzun ömürlü olmasına katkı sağlama gücündeki romantizmden de eser kalmıyor tabii. Olay, samimiyetsizlikten ibaret biçimde yaşanıp bitiyor çoğunlukla. Dahası, kimin eli kimin cebinde belli olmuyor bu esnada.
Nitekim aşkı ve ondan ötürü gelişen çatışmacılığı içeriklerinin vazgeçilmezine dönüştüren kurgu dünyasındaki aşk hallerinin büyük bir kısmı tam da bu çerçevede gelişmekte. Başkasını seven veya evli-nişanlı olan erkeklere-kadınlara ‘aşk’ niyetine kancayı takanlar bir yanda… Kendisine ihanet ettiği ayan beyan ortada olan eşlerini ‘Aman elimden kaçırmayayım’ kafasıyla hoş görüp hiçbir şey yaşanmamış gibi hayatını sürdürmeyi marifet sayanlar diğer yanda. Kısacası; uğradığı şiddeti ‘aşk’ kafasıyla sineye çekenler… İki arada bir derede yaşanan maceraları hak sayıp aşkı ‘Ayran gönüllük’ haline getirenler… Takıntılı-sapkın bencilliklerle aşkı çirkinleştirenler… Cümlesi ve daha nicesi kurgularımızın aşk yansımalarından!
Öte yandan kurguların tamamının böylesi aşk mantığına sahip olduğunu söylememiz de yanlış olur. Çünkü arada ‘Son Yaz’, ‘Gönül Dağı’ gibi samimiyete dayalı naif aşklar sergileyen istisnalar da çıkıyor. İlaveten yaz romantikleri de kendilerince bir aşk atmosferi yaratabiliyor.
Kuşkusuz her yaz romantiğinin başarılı bir aşk olayı geliştirmediği ve izleyiciye gerçek aşkların duygusallığını-hassasiyetini aktarmadığı da bir gerçek. Bu yaz sezonu için durum nasıl diye bakacak olursak… Farklı romantikler kolları sıvamış. Star’ın yaz için hazırladığı dizilerden biri olan ‘Kazara Aşk’ da bu noktada umut vaat eden bir örnek konumunda.
Bu yazın diğer romantiklerinin genel tablosunu bilmem ama… Abartılarla beslenen kurgusal aşkların ve yaşamdaki çıkarcı ilişkilerin gerçeğinde, doğallığa dayalı aşkın yeni adı ‘Kazara Aşk’ olabilir gibi duruyor. Peki, bu iddialı yorumu yapmamıza yol açan unsurlar neler? Kısaca değerlendirmemizi yapalım.
‘KAZARA AŞK’I ÖNE ÇIKARTANLAR…
‘Aşk gözlerle değil, kalple görülür’ demiş, eserleriyle dünyanın en iyileri arasında yer alan ve yaşamın gerçeklerini saptayıp yozluklarına ışık tutan William Shakespeare… Dolayısıyla Koliba Film yapımcılığındaki ‘Kazara Aşk’ı bu sözün taşıdığı mantık doğrultusunda ele alıp ön değerlendirmede bulunmayı istedik biz de.
Senaryosu, Bekir Baran Sıtkı ve Rana Mamatlıoğlu tarafından kaleme alınan ‘Kazara Aşk’ı öne çıkartanların başında içeriğine dair verilen ipuçlarının geldiğini söyleyebiliriz öncelikle. Bu noktada yol göstericimiz, ‘El mi yaman bey mi yaman’ öfkesiyle geçmişteki hatalı aşk seçimlerini tartarken çukura düşüp birbirlerini bulan çiftin kazara gelişen birlikteliğinden doğacak öykünün tablosu oluyor.
Zira sevilen dizilerin ödüllü ismi Sadullah Celen’in yönetmenliğinde bir kaza sonucu değişen hayatları anlatmak üzere yola çıkan dizinin tanıtımı, bu bağlamda içeriğin görsel abartılarla gözlere hitap etmekten ziyade karakterler üstünden kalplere seslenme niyetiyle gelişeceğini hissettirmekte.
Sözlerimizi netleştirmek için dizinin hikâyesini kısaca özetleyecek olursak…
Üniversite eğitimini tamamladıktan sonra âşık olduğu adamla evlilik hayalleri kuran Artvinli Şimal, olaylar istediği gibi gelişmediği için hayal kırıklığı yaşamıştır. Gaziantepli zengin bir ailenin yakışıklı veliahdı Civan da aile yadigârı yüzüğü verdiği kızla evliliği düşünürken gelişen olumsuzluklar sonucu yanlıştan dönmüş ve aşkıyla yolları ayırmıştır. Bu iki farklı kültürden insanın yolları bir kaza sonucu kesişince olan olur, ‘Kazara Aşk’ serüveni başlar.
Peş peşe sıralanan yalanlar ve beklenmedik olaylarla farklı bir boyuta yönelen karşılaşmanın ardından aileler de işin içine dâhil olunca durum iyice sarpa sarar. Ailelerin çatışmacılığı başlarken bilinmezlik rüzgârlarıyla savrulan iki gencin hayatı da bir anda değişir. Yaşanacak sürprizler Şimal ve Civan’ı duygusal girdaba sürüklerken Karadeniz Ailesi ile Saydam Ailesi için de artık hiçbir şey eskisi gibi olmayacaktır…
Özetlediğimiz içerikten de görüldüğü üzere ‘Kazara Aşk’ın öykü atmosferi ve karakterleri kolayca benimsenebilecek türden. Kazara gelişen aşktan, yerel algıya hitap gücündeki mizaha… Kültür çatışmasından, ‘Benim oğullarım Antepli gelin alcek’ ya da ‘Benim kızımı üzeni ben de üzerim’ misali geleneksel söylemlere… Pek çok unsuru bünyesinde barındırıyor zira. Ayrıca Karadeniz ve Güneydoğu Anadolu gibi iki popüler kesime hitap etme gücü de mevcut. Dahası içeriğin tanıtımı, hikâyedeki klişelerin yorum farkıyla özgün bir kıvama sokulacağının da sinyallerini vermekte! Keza Civan’ın cam sanatıyla karşımıza çıkartılması da iyi düşünülmüş bir detay. Dolayısıyla bu içerik tablosu için, dizinin avantajı, diyebiliriz!
Bunun ötesinde… Çok yakında izleyiciyle buluşacak olan ‘Kazara Aşk’ta mizah gücü yüksek oyuncuların olmasını diziyi öne çıkartan detaylar arasında sayabiliriz. Çünkü romantik komediler kişilere odaklı olmaktan ziyade ‘ekip işi’ özelliğinde! Bundan dolayı ilgi görmeleri de, birbirini tamamlayan karakterlerin kayda değer biçimde yapılandırılmasına bağlı oluyor genelde. ‘Kazara Aşk’ bunu başaracak gibi duruyor. Nitekim tanıtımdaki kesitler bile Uğur Çavuşoğlu, Servet Pandur, Selin Işık, Sadi Celil Cengiz, Aycan Koptur, Burak Tamdoğan, Deniz Altan, Burakhan Yılmaz, Ali Haydar Çataltepe, Öykü Candanadam, Çağdaş Tekin, Nermin Aslan, Nalan Örgüt ve Billur Pınar Yılmaz’ın yer aldığı kadronun uyumlu bir performansla rollerinin hakkını vererek ortaya iyi bir iş çıkartacaklarını düşünmemizi sağlıyor.
SONUÇTA DİYECEĞİM O Kİ; Çocuklarını ısmarlama eşlerle evlendirme emellerindeki ailelerin dayatmacılığını, gerçek aşkların ısmarlama değil de kazara başa gelebileceği mantığıyla buluşturup mizahı romantizme katık eden ‘Kazara Aşk’ yaz sezonunu renklendirecek ve aşkın dürüstlükle yaşanacak duygu yönü üstüne yoğunlaşmamızı sağlayacak türden bir yapım niteliğinde.
Lakin beşer şaşabilir. Tanıtımlar da bazen yanıltıcı olabilir. Üstelik aşka odaklı dizi bolluğunda ekrandaki aşkın adının ‘Kazara Aşk’ olabilmesi de aşkı, kalple görenlere bağlı!
Kalp gözlerinin açık olması temennisiyle… Bol şans.
Anibal GÜLEROĞLU
guleranibal@yahoo.com
www.twitter.com/guleranibal