Yeni gelenlerin eskileri yerinden yurdundan etmesi, hatta topyekûn defterinin dürülmesine sebep olması, gerçek hayatta sıkça yaşanmanın ötesinde, ekranların da rutinine dönüşmüş durumda. Hani taze kanlara yer açmak için kıdemlilerin köşeye çekilmesi bir bakıma gerekli… Ya da mevcutların dışındaki kişilere de kazanç kapısı yaratılması adına değişme gidilmesi faydalı gibi… Ama neticede bu yol verişler başarılı ve kaliteli olanları hedef alınca, insanın gönlü elvermiyor bu haksızlıklara.
Nasıl ki, FOX TV’nin yeni dizilerini devreye sokarken peş peşe finale yolladığı Kördüğüm ve Rüzgâr’ın Kalbi de böylesi bir tabloda… Zira izleyiciye sunulan apar topar finallerin yarattığı saygısızlık izlenimi fazlasıyla bıktırıcı.
REYTİNG BAHANE, HARCAMA ŞAHANE
Bizim ekranların en büyük gerçeği, kaliteli ve gizemli senaryolara geçit vermemesi! Artık izleyicinin algı kısırlığından mı kaynaklanıyor… Yoksa sürekli ıvır zıvır romantik komedilerin veya saçma sapan polisiyelerin dayatılmasıyla bu yönde bir alışkanlık mı oluşturuldu, bilemem. Ancak görünen gerçek, klişelerin dışında bir şeyler sunmaya çalışanların hesabının çabucak kesildiği! Bu öylesine bariz bir hal aldı ki, yapımın izleyicisi olsa ve reyting sıralamasında yukarılarda bulunsa dahi ekranda kalmasına izin verilmiyor.
Açık seçik harcanan Rüzgâr’ın Kalbi’nin finalinin arkasında yatan mantığa bir başka yazımda değinmiştim. Birincilik, dördüncülük bile kurtaramadı diziyi. Finale yollama mazeretini güçlü kılmak için dizi hoyratça bir kararla Pazartesi’ye kondu. Aslında bu değişime, müthiş bir kurnazlık da demek mümkün. Nasılsa bu noktadan sonra baş aşağı gitmesi kaçınılmaz olduğundan reytingin bahane edilmesi de kolaylaşacaktı. Hoş izleyicinin beğenisini, isteklerini takan bulunmadığından bahaneye veya açıklama yapmaya da gerek yoktu zaten…
Yapımcıların veya ekipten birilerinin sosyal medyadan ‘Yolumuz buraya kadarmış. Başka işlerde görüşmek üzere’ türü kuru kuruya yazılmış veda mesajlarıyla final duyuruları çoktan kanıksanmıştı. Dolayısıyla daha anlatacak çok hikâyesi olduğu ve izleyicinin beğenisini kazandığı halde duyguları yarım yamalak bırakan; olayları tadıyla geliştiremeden sonuca götüren hızlandırılmış finalle yetinmek kalıyordu geriye.
Kısacası; Rüzgâr’ın Kalbi dizisinin finali için getirilecek yegâne yorum ‘Reyting bahane, harcama şahane’!
‘KÖRDÜĞÜM’ÜN KÖR TALİHİ
Çarpıcı bir ilk bölüm finali yaparak başlamıştı ‘Kördüğüm’… Konusu çok yönlü bir işti üstelik. Yani istenildiği kadar sırlar ve çatışmalarla genişletilebilirdi. Ayrıca oyuncu kadrosu da gayet güçlüydü. Hele Aybars Kartal Özson’un canlandırdığı Kaan karakteri, olanca sevimliliğiyle güç katıyordu diziye. Ama bu özelliklerine rağmen ilk bölümünde altıncılık alan yapımın üst sıralarla arası pek iyi olamadı bir türlü. Gerçi sıralamaya karşın reyting oranının yükseltmişti ama yine de hak ettiği yerde değildi. İlk sezonu yarı yarıya azalmış reytinglerle ve 13’üncü sırada noktalayan dizinin, bu sonuçlarla ikinci sezona nasıl dayanacağı şüpheliydi açıkçası. Nitekim yeni döneme 18’inci olarak adım atan ‘Kördüğüm’ün sayısal getiri performansı, içeriğiyle paralel gitmeyip finale zemin hazırladı. Peki, bu tarz bir son tatmin etti mi bizi?
Çocuğunun babalığını üstlenen Genco ile yakınlaşsa da evlilik önerisini ortada bırakan Gökçe’nin durumunu isteyen istediği gibi sonlandırabilirdi mesela… Aynı şekilde Umut’un Murat tarafından değil de Enver Bey’in gerçek katili bulması sonucu kurtulduğunu öğrenen Neslihan ile Umut ilişkisinin geleceği de meçhuldü ama en azından ikilinin Berlin’de buluşma muhabbetini izledik. Ali Nejat ile Eylül deseniz… Aralarındaki aşkı duyurduktan sonra zorunlu olarak gerisi hayatın akışına bırakılmıştı. Hem Ali Nejat'ın, Kaan’ın Eylül’ü kabulleneceğini söylemesi de ikilinin birlikteliğini düşünmek için yeterliydi.
Muazzez Hanım’ın hem çocuklarına, hem evine, hem de torununa kavuşarak senaryonun en net sonuç sergileyen karakteri olduğu final bölümünde Enver Bey ise belirsizliğini koruyanlardan oldu. İntikamdan vazgeçen Melisa, bir mektupla gerçeği açıklayıp gitti. Enver Bey’in sürpriz babalığa tepkisini göremedik… Dahası Murat’ın gerçek yüzünü fark eden Feyza ile yakınlaşacak mıydı yoksa tatlı tatlı baktığı Avukat Nihan’a mı kıracaktı dümeni? Hepsi meçhulde kaldı… Tıpkı Tarık ile birlikte çok eğleneceklerini söylediği Murat’ın belirsizliği gibi!
Anlayacağınız; Rüzgâr’ın Kalbi’nde zoraki yaratılan reyting bahanesi ‘Kördüğüm’de, izleyicinin tercihiyle, kendiliğinden açığa çıktı. Perşembe gecesinin güzel dizilerinden olan ‘Yeter’e de hak ettiği değeri vermeyen, dingin işlerden hoşlanmayan, şamata meraklısı-romantiksever izleyici ‘Kördüğüm’ün kör talihi oldu. Bu kör talihten dizinin takipçilerine düşen pay da, herkese hak ettiğini vermiş gibi görünse dahi, zamana ihtiyacı olan hikâyelerin ucunun açık bırakıldığı, devamının hayallerimize havale edildiği bir final izlemek oldu. Ben sevdim ve olayları bağlama mantığını beğendim ama tatmin olmadım... Ki bunun sorumlusu da senaryo değil finale yollayanlar!
SONUÇTA; Her ne kadar apar topar finallerden bıkılmış olsa da, kanallar bildiğini okumaya devam etmekte. Bu alışkanlığın sonlanacağı düşünmekse fazla iyimserlik olur. Lakin işin diğer yönünü de unutmamak lazım.
Şimdi içerik kalitelerine ve reytinglerine aldırmadan eskilerden kurtulmayı tercih eden FOX, izleyiciyle buluşmak için sırasını bekleyen yeni dizileriyle sürdürüyor sezon yolculuğunu ya... Yolculuk bu belli mi olur? Tökezleyip düşmek de var hesapta, başı dik güçlü adımlarla yürümek de. Artık hep birlikte göreceğiz bu yeni yolculukların nasıl gelişeceğini. Gidenlere güle güle derken, kısa sürede eskilerin darısına çıkmamaları dileğimizi sunalım yenilere…
Anibal GÜLEROĞLU