Hesapsız kitapsız işe koyulmanın yanlışlığı hep konuşulur da insanlar bu tuzağa düşmekten bir türlü vazgeçmez nedense... Artık aşırı güvenden mi diyelim yoksa ‘Nasılsa beğenen çıkar’ vurdumduymazlığıyla karşılarındakini aşırı küçümsemekten yorumunu mu getirelim… Neticede bu döngü biteviye çıkar karşımıza. Tabii elde kalan da, kabahati başkasına yüklemenin en kestirme yolu olan, ‘Bu reva mıydı bize’ sorgusuyla tepki göstmek ve hüsran olur çoğu zaman. Hâlbuki kişisel öngörüsüzlüğün ve boş vermişliğin neticesidir yaşanan!
Sayıları her sezon daha da artarak kıran kırana ekran mücadelesine girişen diziler açısından da durum pek farklı değil. Gerçekten hak ettiklerinin gerisinde sonuç alanlara reva görülen haksızlık bir yana, başarısızlıkla karşı karşıya kalanların asıl sorunu içlerinde. Öylesine hızlı bir tempoda ve plansız programsız yaratılıyorlar ki, hatalarını göremiyorlar ve kendilerini bekleyen hayal kırıklığı ihtimalini fark edemiyorlar.
Nitekim Kanal D’nin finale yollayacağı ‘Altınsoylar’ dizisi de aynı kaderi paylaşanlardan. ‘Altınsoylar’a bu reva mıydı peki? Bunun böyle gelişeceğini baştan söylediğime göre…
‘ALTINSOYLAR’IN GÖSTERDİĞİ GERÇEK NE?
‘Tatlı İntikam’ı öteleyerek Cumartesi ekranında yerini alan ‘Altınsoylar’ın başlangıcının ardından diziyle ilgili görüşlerimi belirtmiştim. Dizinin senaryosu hem çağrışımlarla doluydu, hem de heyecan bırakmayan klişelerle. İçeriğin bu ayrıntılarına dair yaptığım saptamalara bir sürü eleştiri gelmişti tabii. Kimileri benle aynı görüşü paylaşıyordu, kimisi de diziyi haksız yere karaladığımı ve emeğe değer vermediğimi söylüyordu. Emek her zaman başımızın tacıydı lakin gerçekler de alabildiğine meydandaydı.
Üstelik ‘‘Oyuncu kadrosu ve temposuyla sağlam duran ‘Altınsoylar’ın şu an için yegâne olumsuzluğu, senaryo yapısının tamamen klişeler üstüne kurulmuş olması! Bu detayı, ‘Altı üstü komedi. Klişelerle yürüse ne çıkar’ deyip boş geçmemek lazım. Zira komedi dahi olsa benzer tatlar sunan senaryo özgün şeyler çıkartamayınca, dizi bir noktadan sonra tıkanmakta ve ilgi kaybı yaşanarak finale gidilmekte. Bunun örneklerini sıralamaya da gerek yok. Herkes hatırlıyordur nasılsa. ‘Altınsoylar’ şayet aynı kaderi yaşamak yerine ekranın uzun soluklu komedisi olmak istiyorsa, Cumartesi’nin boşluğunu nimet sayıp klişelerin ötesine geçmeye çalışmalı derim’’ cümleleriyle sonlandırdığım yazım da karalama değil, aksine eksikleri gösterir uyarı mahiyetindeydi.
Nasıl ki, bolca reklamın ve kadrodaki ünlü isimlerin yarattığı merak sonucu, ilk bölümüyle total’de 7’inci olan dizi ikinci bölümde acı hakikatle yüzleşmeye başlayıp 19’uncu sıraya geriledi. Üçüncü bölümdeyse durum daha da vahimleşti. Total’de 39’uncu olan dizi, AB’de 52’inci sırada yer aldı. Benim öngörümün de ötesinde bir çöküş yaşayan dizinin reytinglerde böylesine jet düşüşünün ardından kanalın jet final kararı da gecikmedi haliyle. Öyle ya, bölüm başı yüksek meblağlar ödendiğine göre bunun karşılığını da almak isterdi kanal ve göründüğü kadarıyla dizinin bu tablosunun beklentiyi karşılayacak durumu hiç yoktu.
Dolayısıyla büyük heveslerle ekrana taşınan… Birlik ve beraberliğin altını çizip komediyle dramatik öğeleri harmanlayarak izleyicisine hitap etmek üzere işe koyulan ‘Altınsoylar’ın, her zaman umut olduğunu işaret eden varlığının, ekranda ayakta kalma umudunu diri tutması da imkânsızdı.
Karakterleri Kayseri mutfağı için ders alsalar da… Selen Uçer’i kadroya dahil eden Şaziye Güzelses’le ateşi harlamak isteseler de… Muhittin-Semiha’nın 50 yıllık birlikteliğinde kıskançlık rüzgarı estirip komedi yaratmaya niyetlenilse bile… Kimsesiz bir gençle, aldatılmışlığın öfkesini yaşayan nişanlısından kaçmaya çalışan genç bir kızın yollarını kesiştirip, bu ikiliyi Kayserili Altınsoylar Ailesi’nin dünyasına sokan öykünün ünlü kadrosuna rağmen kendinden bekleneni veremeyeceği kesindi. Böylesi bir sonucun sebebi neydi peki?
Cevap basit de... Bu sorunun cevabı aslında sadece ‘Altınsoylar’ın başarısızlığının nedenini ortaya koymakla kalmıyor aynı zamanda benzer biçimde ekran macerasına soyunacaklara da ders niteliğinde değerlendirilmeyi hak ediyor.
Dizinin çiçeği burnundayken finale yollanmasına sebep olan nedenleri üç kalemde sıralayalım...
1- Bizim izleyici sezon içinde komedi işlerinden ziyade ağır ağabeylere, dramalara, ağalı-töreli yapımlara rağbet gösteriyor. Yanı sıra romantik komedileri de bir parça avantajlı. Buna karşılık yaz ayları için ideal olan aile komedilerinin sezonda şansı oldukça düşük. Dikkat!
2- İzleyici benzer konuları, dramalarda veya romantik komedilerde daha ilgiyle izlerken aynı durum aile komedilerinde söz konusu olduğunda daha seçici davranıyor. Yani sürekli birbirinin kopyası gibi duran romantikler iş yaparken, başka yapımlarla denk düşen aile boyu komedilerin işi daha zor!
3- Ekran başındakiler komedilerin karakter klişelerinden ve aynı oyuncuların benzer canlandırmalar yapmalarından fazlasıyla bıkmış durumda… Ki, bu konuyu ‘Altınsoylar ekranın yeni komedi klişesi mi’ başlıklı yazımda detaylandırmıştım.
Kısacası; 'Altınsoyla' düştüğü durumdan kendi sorumlu! Zaten tür olarak dezavantajla yola çıkan komedilerin, uzun süreden dolayı da işlerinin zorlaştığını düşünürsek, izleyicinin ilgisini çekebilmek için klişe senaryolardan, klişe karakterlerden ve klişe canlandırmalardan çok daha fazlasını sunabilmesi gerek.
Yapımcılığını O3 Medya’nın üstlendiği, yönetmenliğini Türkan Derya ve Murat Aksu’nun yaptığı, senaryosunu ise Serdar Oğuz’un kaleme aldığı ‘Altınsoylar’ın acı gerçeği de, bu detaylara dikkat etmeden sadece kadroya odaklanıp ‘Nasılsa sevilen isimler var’ güveniyle yola çıkmak. Evet, ekip olarak gayet uyumluydular ama ne yazık ki bu uyumluluğun gücü heyecan yaratmaya ve senaryoyu ayakta tutmaya yetmedi. Uğranılan hüsran bu açıdan ders olmalı. Komedi kolay iş değil ne de olsa… Hesapsız kitapsız hamlelere hiç gelmez!
Anibal GÜLEROĞLU