Türk sinemasının 100’üncü yılında bir film festivalini daha geride bıraktık. Gezi olaylarını anlatan belgeselde küfür bulunduğu gerekçesiyle yaşanan sansür tatsızlığının gölgesinde başlangıcını yapan 51. Antalya Altın Portakal Film Festivali, Antalya EXPO Center’daki ödül töreniyle sona erdi.
Dünyanın en büyük festivalleri arasına yerleşmeyi hedefleyen Altın Portakal, Kobani ayarıyla yan etkinliklerini iptal edip yolunda ilerlerken her yıl olduğu gibi yine ödüllerden ziyade konuşmalarda verilen mesajlar öne çıktı... Altın Portakal edebiyatına bir katkı olarak biz de üstünde duralım istedik.
***
Festival tarihinde en fazla ödül alan kadın oyuncu olmanın gururunu taşıyan ve yeni sinemamızla övünen Hülya Koçyiğit, sinemacılarımızı başarılı bulup daha çok çalışmalarını tavsiye eden Cüneyt Arkın, Büyükşehir Belediye Başkanı Menderes Türel’den aldığı ödülün ağırlığıyla çökme esprisi yapan ünlü aksiyon yıldızı Jean Claude Van Damme gibi isimlerin yer aldığı ödül töreninde ‘Dünyanın en büyüğü olma’ mantığıyla bağdaşmayan iticilikte sahneler yaşandı.
Yayın saatinin kısıtlılığını ‘Başka taraftan kısarız’ diyerek geçiştiren, sunucu Korhan Abay’ın ödülü alacak yönetmenin adının anonsu için yaptığı ısrarları duymazdan gelen yönetmen-senarist Ertem Göreç, yakaladığı sahne fırsatını ‘Türk Sineması’ yerine ‘Türkiye Sineması’ deme tercihindekilere yönelik, ‘anasını … etmek’ söylemiyle değerlendirdi. Yakışmadı!
Türk Sineması’na, Türkiye sineması denilmesinden duyduğu rahatsızlığı dillendirerek ‘‘Türk sinemasına Türkiye sineması diyorlar. Birinin adı Ahmet ise ona Mehmet diyebilir misiniz? Sinemamıza artık küfür edebiyatı hakim. Bana Türk sinemasına tecavüz etmeyin demek düşüyor. Bu küfür edebiyatıyla ilgili lafımı bağlayayım; Türk sinemasını rahat bırakın, yoksa festivalin formatına uyarak ananızı … ederim’’ diyen Ertem Göreç’in bu sözleri kimilerince alkışlanıp övgüye değer bulunsa da… ‘Türkiye Sineması’ sözü Korhan Abay tarafından ‘Ancak bir sinema salonu ismi olabilir’ şeklinde değerlendirilse de sanatın icra edildiği bir ortamla denk düşmeyen türden olduğu kesin!
Hele ki, konuşmasında Nazım Hikmet ile Sezai Karakoç’u birlikte anan ve ‘‘Bunların bizi ancak birleştireceğini söylüyorum. Aksini düşünenler bilmeyenlerdir. Bizi bir ve beraber tutacak olanlar sizlersiniz’’ diyen Belediye Başkanı Menderes Türel’in ‘Sanatın dili, öfke dili olmamalıdır’ hatırlatması ve böylesi zamanların kışkırtıcılığa müsaitliği orta yerde dururken.
Ne diyelim, herkesin mikrofon fırsatçılığı kendine! Üstelik adı Ahmet olan bir rahatlıkla mahkemeye baş vurup adını Mehmet olarak da değiştirebilir. Maziye takılıp kalmaktan, demokrasilerde çarenin tükenmeyeceği gerçeği unutulmuş olsa gerek!
***
Gelelim Altın Portakal’dan yansıyan insani mesajlara…
Reyan Tuvi’nin ‘Gezi belgeseli’ Yeryüzü Aşkın Yüzü Oluncaya Dek’in sansüre uğramasının ardından belgeselcilerin protestosunu yaşayan Altın Portakal Film Festivali’nin ödül töreninde mesajıyla dikkat çeken bir başka isim, oyuncu Demet Evgar oldu.
Ancak Evgar’ın sözleri, sinemanın ayrıştırıcı kimlik kaygısına yönelik olmayıp ‘insan’ olgusunu öne çıkartan nitelikteydi… Ki asıl değer taşıyan da buydu.
Gezi Direnişi'nin başladığı tarihi hatırlatarak, “28 Mayıs 2014’den beri ölen tüm çocuklara ve gençlere selam olsun” diyen Evgar, Gezi Direnişi’nde polis şiddeti sonucu hayatını kaybedenleri unutmadığını gösterdi.
‘Annemin Şarkısı’ filmindeki rolüyle En İyi Yardımcı Erkek Oyuncu ödülünü alan Aziz Çaput’un ‘‘Kobane sadece bir coğrafya değil, aynı zamanda bir fikirdir ve fikirler asla düşmez” diyerek IŞİD katliamının perişan ettiği Kobane’ye destek mesajı gönderdiği törende Şengalli çocuklar da unutulmadı.
‘Annemin Şarkısı’ filminden Feyyaz Duman ile En İyi Erkek Oyuncu Ödülü’nü paylaşan ‘İtirazım Var’ filminin oyuncusu Serkan Keskin de ödülünü, Şengal Dağı’nda susuzluktan ölüme terk edilen bütün Şengalli çocuklara adayarak sinema dünyasının ‘insani’ yüzünü ortaya koydu.
***
Ve Altın Portakal’ın En İyi Filmi…
Gezi Parkı olaylarının başlangıcında destek verip sonrasında ‘Bu beyaz yakalıların hezeyanı’ diyerek desteğini çekerek, akademisyenlerden “Ataman’ın tavrının vicdanı özgür ve siyaseten eşitlikçi sanatçı profili ve vizyonu ile bağdaşmadığını düşünüyoruz. Üreteceği hiçbir çalışmada yer almayacağımızı bildiriyoruz” açıklamasıyla tepki gören Kutluğ Ataman’ın ‘Kuzu’su Altın Portakal’ın en iyisi seçildi.
Gezi belgeseline uygulanan sansür olayının ardından sansür kriziyle ilgili olarak hazırlanan protesto metnini imzalamayan tek yönetmen olarak da dikkat çeken Kutluğ Ataman, Nesrin Cavadzade’ye de En İyi Kadın Oyuncu ödülünü getiren ‘Kuzu’ ile Altın Portakal’da gala yaparken aynı zamanda ‘Kuzu’ kavramının nimetlerini de ispatlamış oldu. Her şekilde kazanılan başarıyı alkışlamak gerek.
Korhan Abay’ın ödül alanları sahneye çağırırken ‘‘Herkesi çağırıyoruz, Kutluğ Ataman da dâhil’’ diyerek, kendince renk kattığı ödül töreniyle son bulan festivalde son söz; ‘Filmler bahane, alttan alta fokurdama ve ödülleri toplama şahane’!
SANATIN YARATICILIKLA BULUŞMASI: TASARIM OKULU
Kurgu dünyasının, eleştirel mesajları sanatla buluşturan kaynar kazan festival aleminin, ödüllendirici tasarlanmışlıklarından, ekranlardaki tasarım olayına geçecek olursak… Buradaki tablo çok daha doyurucu, yapıcı ve genele faydalı gerçeklikte...
Üç yıl gibi bir süreden beri TRT-Okul kanalında bir program yayınlanmakta… TASARIM OKULU! Bu öyle bir okul ki onun için rahatlıkla, ‘Ekranın en eğlendirici okulu’ diyebiliriz. Eminim tasarıma meraklı olanlar bu programın güzelliğini çoktan keşfetmiştir. Ama biz yine de bilmeyenler için hatırlatalım dedik.
Tasarım etkinlikleriyle bu alandaki yeniliklerden de izleyicisini haberdar eden ‘Tasarım Okulu’nda hayatla tasarım iç içe! Hem de gayet keyifli bir sunum diliyle.
Tasarım dünyasının büyüklüğünü ve enginliğini, dünyamıza kattıkları estetiklerle birlikte sunarken, kendi dalında uzmanlaşmış kişilerin ağzından işin sırlarını da aktaran ‘Tasarım Okulu’, Canan Kerestecioğlu’nun yapımcı-yönetmenliğinde TRT-Okul ekranına taşınmakta.
Her tasarım öncelikle zihinde oluşup şekillenmenin ardından, sanatın yaratıcılığından tasarımın uygulamasına dönüşür ya... İşte bu gerçeği hem bilgilendirici hem de öğretici bir dille izleyiciye yansıtmaya odaklanan ‘Tasarım Okulu’nda, seramik heykellerden moda esintilerine, endüstriyel ürünlerden mekân tasarımlarına ne ararsanız mevcut.
Sonuçta; Yaratıcı fikirleri akılcı çözümlerle buluşturarak özgün adımların ve cesur yaklaşımların önünü açan ‘Tasarım Okulu’, farklı enerjisiyle tasarım dünyasında iz bırakmak isteyenler için dikkate alınması gereken bir seçenek!
Anibal GÜLEROĞLU